Freitag, 5. September 2014

BÖRÜLCE SALATASI


İnsan hayatında ilk defa tattığı ve unutamadığı lezzetle sanırım bir ömür boyu, anlata anlata yaşıyor.
Börülce salatasını bir arkadaşımın evinde yemiştim. O gün, hava çok sıcaktı. Bunaltıcı, esmeyen kapalı bir balkonda , önce hafif bir sirke kokusu, ardından inceden bir sarımsak kokusu sardı etrafı.
O yaz günü anca, soğuk bir şeyler yenirdi. Arkadaşımın annesi bir yandan servis yaparken, bir yandan övmeye başladı börülceyi. Ama ben sirke de sevmem, sarımsakta. Diyemedim tabi, misafirim, ve özenerek hazırlanmış bu salatayı yemesem olmaz. Buz gibi zeytinyağlı salatayı tadar tatmaz, bu malzemeler nasıl bir birine bu kadar yakışır, diye düşündüm. Sanırım 1998 ya da 1999'du. Börülce'nin manavda yada pazarda satıldığını bile duymamıştım. Ege fasülyesi olduğunu öğrendim ve o zamandan beri ilk defa bu sene bir markette rastladım ve aldım. Önce taze fasulye gibi pişirdim. Ama lezzeti beklediğim gibi değildi. Bu sefer internetten börülce salatası tarifi aradım ve aradığım lezzeti buldum.


Börülceyi haşlıyorsunuz. Domates rendeliyorsunuz. Küçük bir kavanozda, zeytinyağı, sirke, limon, rendelenmiş sarımsak, tuzu karıştırıyorsunuz ve şekilde gördüğünüz gibi harmanlıyorsunuz.

Kavanozda sos kaldı. Ben de hemen iki patates haşladım. Taze soğanla doğradım, geri kalan sosu da ilave ettim. İnanılmaz lezzetli oldu.

Mittwoch, 3. September 2014

İSTANBUL / EDMONDO DE AMICIS .. 1870'LERİN İSTANBULU


 

Ah ! İstanbul Ah! aşktır İstanbul, keyiftir, hoş kokulu bir parfümdür, ruhu besleyen rüzgardır, müziktir, insanın ciğerlerine sinen nemdir. İstanbul bakmayı bilene, hissedene, aşka, hatıralara önem verene cennettir. Bu kitabı size bildirmek neredeyse boyumun borcu. Bu kitabın ortaokul ya da lise sınıflarında okutulması gerektiğini düşünüyorum. Edmondo De Amicis " Çocuk Kalbi"nin yazarı, gazeteci, 1870'li yıllarda İstanbul'a gelir ve gördükleriyle ilgili bir günce tutar. Bir ressam gibi not alır, gözlemler. Bize o kadar detaylı notlar iletiyor ki bu kitapta, bir ders niteliğinde keyifle okuyorsunuz. Kitapta o kadar altı çizili cümle var ki, neyi nasıl yazayım anlatayım bilemiyorum.
Kesinlikle 2 kere okumalıyım. Dolu dolu bir kitap, her sayfayı iki kere okudum diyebilirim. Eski semtlerini teker teker, ayrıntılı olarak anlatmaya başlıyor. Bu arada İstanbul'a varışını bir film sahnesi gibi tasvir ediyor. İstanbul'da hayat, giyim kuşam, kadınları, hamamları ve daha bir sürü başlık.

En çok etkilendiğim bir cümlesini paylaşmak istiyorum;
Serasker kulesine çıkan Edmondo "...bu manzara , gerçekten bizim gezegenimize mi, yoksa Tanrı'nın daha çok kayırdığı başka bir yıldıza mı aittir ?"  gerisi için lütfen kitabı edinip en kısa sürede okuyun. Bu zevkten mahrum kalmayın.
Kitabı bana yılbaşında, sevgili arkadaşım Natali www.baykusgozuyle.blogspot.com  hediye etmişti. Ama işin şaşılacak tarafı, aynı kitabı farklı bir yayınevinden , şu an yayınlanan YKY yayınlarında ki baskısından ben de ona hediye etmiştim.
Bu yaz, kitabın orijinal basımına, Beşiktaş Deniz müzesinde rastladım.  Çok şaşırdım. Müze de sergileniyordu, ama bu yaşımda henüz karşılaşmıştım.

Okullarda her zaman tarih dersinde , savaşlar, anlaşmalardan bahsedilir, ama hiçbir zaman toplumsal yaşantıyı anlatan bir kitap yoktur. Sokaklarını , giyimlerini, yemeklerini anlatan bir kaynak yoktur.

Orhan Pamuk'un İstanbul'dan sonra en keyifli okudum, bu kitabın dışında, Aydın Boysan'ın "Nereye gitti İstanbul ?" u da yüzünüzde büyük bir gülümsemeyle, ve bazen de tüh diyebileceğiniz cümleler okuyorsunuz. Sohbetleri tadında bir kitap...
 
 
İstanbul'u iyi tanımak isteyenlere gezi tadında başka bir yazı öneriyorum. http://www.sabaldyilmaz.blogspot.com.tr/2014/08/erken-donem-bizans-yaplar-fest-travel.html#gpluscomments 
Arkadaşım Sabriye, Fest travel vasıtasıyla iyi bir rehber eşliğinde, İstanbul'un erken dönem Bizans yapılarını ayrıntılı olarak gezdi ve yazdı. Merak edenler yukarıdaki linke tık yapabilir.

Dienstag, 2. September 2014

Blogger’da Sabit Bir Ana Sayfa Yapma

Blog dediğimiz şey yayınların en yeniden en eskiye doğru sıralandığı, her sayfada belli sayıda yayının gözüktüğü ve sayfalar arasında geçiş yapılara eski yayınlara ulaşıldığı dinamik bir web sitesi türüdür.

 

Eskiden statik web sitesi oluşturmamızı sağlayan Geocities, Tripod gibi servislerin yerini günümüzde Blogger, Tumblr ve Wordpress gibi sistemler aldı. Bu ücretsiz servisler sayesinde herkesin blog oluşturması oldukça kolay ama statik bir web sitesi oluşturmak isteyenler için artık eskisi gibi ücretsiz ve kaliteli servisler yok.

 

Dünyanın en popüler blog oluşturma esrvisi olan Blogger’da klasik bir blogun yanı sıra açılış sayfası olan, statik bir web sitesi oluşturabileceğinizi biliyormuydunuz?

 

Aşağıda göstereceğim yönntemleri ve bazı temel HTML kodlarını kullanarak Blogger’ı tek bir sayfadan oluşan siteye dönüştürmeniz mümkün.

 

1. Boş Bir Sayfa Oluşturalım

 

Blogger’da boş bir sayfa oluşturmak istediğimizde en az bir adet gadget eklemek gerektiğini belirten bir uyarı gelir. Aşağıdaki kodları incelediğinizde navbar gadgetını eklediğimizi fakat CSS kodlarıyla bu gadgetı sakladığımızı görebilrsiniz.

 

İlk örneğimizde boş bir sayfa oluşturulam ve yavaş yavaş bunu dolduralım. Boş ve sabit bir sayfa oluşturmak için Blogger kumanda panelinize girdikten sonra Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu takip edin ve buradaki tüm kodları silerek yerine aşağıdaki kodları ekleyin.

 

<?xml version="1.0" encoding="UTF-8" ?>
<!DOCTYPE html>
<html b:version='2' class='v2' expr:dir='data:blog.languageDirection' xmlns='
http://www.w3.org/1999/xhtml' xmlns:b='http://www.google.com/2005/gml/b' xmlns:data='http://www.google.com/2005/gml/data' xmlns:expr='http://www.google.com/2005/gml/expr'>
  <head>
    <meta content='IE=EmulateIE7' http-equiv='X-UA-Compatible'/>
    <b:if cond='data:blog.isMobile'>
      <meta content='width=device-width,initial-scale=1.0,minimum-scale=1.0,maximum-scale=1.0' name='viewport'/>
    <b:else/>
      <meta content='width=1100' name='viewport'/>
    </b:if>
    <b:include data='blog' name='all-head-content'/>
    <title><data:blog.pageTitle/></title>
   <b:skin><![CDATA[
#navbar-iframe {   height:0px;   visibility:hidden;   display:none   }
body {
  font: $(body.font);
  color: $(body.text.color);
  background: $(body.background);
  padding: 0 $(content.shadow.spread) $(content.shadow.spread) $(content.shadow.spread);
  $(body.background.override)  margin: 0;
    padding: 0;
}

]]></b:skin>
  </head>
  <body>
  <b:section class='navbar' id='navbar' maxwidgets='1' showaddelement='no'>
<b:widget id='Navbar1' locked='true' title='Navbar' type='Navbar'/>
</b:section>

  </body>
</html>

 

2. Boş Sayfaya Bir Şeyler Yazalım

 

Sayfaya bir şeyler yazmak için klasik HTML kodlarını kullanacağız. Eğer HTML bilginiz yoksa şuradaki gibi online HTML editörlerinden birini kullanarak sayfanızı oluşturun ve HTML kodlarını alın.

online-html-editor

 

Resimde gördüğünüz gibi örnek bir sayfa oluşturdum ve bunun HTML kodlarını alarak Blogger kumanda panelinde Şablon > HTML’yi Düzenle bölümünde </body> kodunun üzerine ekledim. Burası çok önemli! Ekleyeceğiniz HTML kodları her zaman </body> kodunun üzerinde yer almalı.

Şablonu önizleme yaptığımızda online HTML editöründe oluşturduğumuz sayfasın aynısını görebiliriz.

 

Dikkat Edilecek Hususlar

 

- Blogger’da tüm HTML kodlarını ve HTML sayfalarını kullanmak ne yazık ki mümkün değildir. Bu yüzden bazı kodlarda uyarı mesajı ile karşılaşabilirsiniz. Bu hata mesajlarını Google’da arayarak çözüm bulabilirsiniz. Veya bu yazının altına yorum bırakırsanız ben yardımcı olmaya çalışırım.

 

- Hazır HTML şablnlarındaki css dosyalarının içindeki kodları Blogger’a eklemek isterseniz ]]></b:skin> kounun üzreine eklemelisiniz.

 

- Javascript veya benzeri bir harici dosya çağırmak için kullanılan kodları ise </head> kodunun üzerine eklemelisiniz.

 

Bu yazıyı konuyla ilgili çok mesaj geldiği için hazırladım. Umarım anlatabilmişimdir ve faydalı olabilmişimdir.

Sonntag, 31. August 2014

Sirkeli Patlıcan






Sirkeli Patlıcan



Malzemeler;

5 adet patlıcan

5 adet çanakkale domatesi 

Yarım limon

5 - 10 diş sarımsak

1 silme tatlı kaşığı toz şeker

Tuz, karabiber

Zeytinyağı

1/2 çay bardağı su

2 yemek kaşığı üzüm sirkesi 



Yapılışı;

Patlıcanları tamamen soyup parmak parmak doğrayın. Kararmaması için limonla ovalayın. Domates ve sarımsağı rondodan geçirin, içine yağ,su, tuz, biber ve

Mittwoch, 27. August 2014

Güllü Limonata






Güllü Limonata



Malzemeler;

6 adet limon

2 adet taze gül

5 - 6 adet kuru gül

3 - 5 dal taze nane

1 + 1/4 su bardağı toz şeker

2 litre su



Yapılışı;

Limonların kabuklarını rendeleyerek  tülbent bir keseye koyun. Limonların suyunu sıkın, toz şekerle birlikte geniş bir kaba alın. 1 su bardağı kaynar suyu üzerine ekleyerek tahta bir kaşıkla limon kabuklarını ezerek şeker eriyene kadar

Sonntag, 24. August 2014

MELANKOLİ

Bu resmi çok sevmiştim. 1993 yılında yani daha 19 yaşımdayken birebir kopyasını yapmıştım. Zor ve zorlayıcı olduğu için çok severek ve isteyerek yapmıştım. Melankolinin o zaman gerçekten ne anlama geldiğini bilemezdim. Yaşamak hissetmek lazım. Düşünen kadın demiştim bu resimde ki figür için. Sanatla uğraşıyor, ya da zanaatkar, düşünüyor işte...

Şimdi daha iyi anlayabiliyorum melankolinin anlamını. Depresyon mu desem tam değil, mutsuzluk mu o da değil, her şey tam ama içime tam bir kara perde inmiş. Her zaman bu perdeler inmiyor, ya da kapanmıyor. Kim nasıl kapatıyor bilinmiyor, ne zaman kapanıyor bilinmiyor. Kalbimle karnım arasında bir ısı, bu ısı hafif tedirginlik yaratıp, hafifte mide bulantısı gibi, bir hastalık hissi veriyor.

Canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Herhangi bir şeye gülemiyorum. Gözümün bir yere değmesi, birinin konuşması fazlalık sanki. Benden kimse bir şey beklemesin, istemesin, hatta konuşmasın benimle ,kulaklarım bir şey duymasın, vücut kabul etmiyor. Hüzün var içimde, kendimle mücadele ediyorum, ağlamak istiyorum, kimse yardım etmedi şimdiye kadar, kimse de gelip şu anda sarılmasın bana, telkin etmesin. Perdeyi kim indirdi, kim açacak... belli değil...

Melankoliğim ben. Ama kim, ne zaman benim içime bu kara perdeleri çekti bilmiyorum. Ben böyle değildim.
Aylardır mücadele ediyorum. Bir iyi bir kötü... perdeler bir açılıyor, bir kapanıyor...

Sanki vücudumda bir zehir artıyor, sonra atıyorum onu, normale dönüyorum, sonra yine birikiyor.
Yine başlıyor melankoli. Kaç gündür iyiydim, şimdi birden yine başladı. Yine bunaltı, yine bulantı...
Kim anlayacak beni, hani iyiydin, iyiydim... mutluydun , mutluydum....
ve hayatın devamı için yapmam gereken bir yığın şey beni bekliyor...
mücadeleye devam...
hayatı savaşa çevirmek bu olsa gerek...

yürek dolu, göz dolu, kulak dolu, omuzlar dolu... karnıma yumruk yemişsem de, kanım zehirlenmişse de kimin umurunda, umurumda.... yola devam, azimli, yılmaz savaşçı...

Browni






Browni 



Malzemeler;

160 gr bitter çikolata

100 gr tereyağı

1 kutu krema

3 adet yumurta

1 su bardağı toz şeker

1 paket vanilya ya da vanilya aroması

1/2 paket kabartma tozu

1 - 1.5 su bardağı un

2 yemek kaşığı dark kakao



Yapılışı;

Tereyağı ve çikolatayı birlikte eritip ılımaya bırakın. Yumurtaları vanilya ve şekerle birlikte çırpın, kremayla birlikte hafifçe karıştırın. Erimiş