Posts mit dem Label İSTANBUL werden angezeigt. Alle Posts anzeigen
Posts mit dem Label İSTANBUL werden angezeigt. Alle Posts anzeigen

Dienstag, 7. August 2012

GALATA MANZARALARI


Cumartesi günü, Natali'den ayrıldıktan sonra, Didem'le birlikte Galata'ya gitmeye karar verdik. Tünel'e indik, sonrasında tırmanarak Galata'ya vardık. İstanbul ayaklarımın altında sözünün tam anlamıyla, İstanbul'a doymaya çalıştık. Çektiğim birçok fotoğrafı bu sefer, yeni fotoğraf düzenleme programı kullanarak hazırladım. Ama henüz çok acemiyim. Bazı fotoğrafların hareket edilip, kadrajlandığını bilmeden hazırladım. Bir daha ki sefere daha iyi olucak.
Sizi şimdi, Galata'dan  İstanbul manzaralarıyla başbaşa bırakıyorum...
Galata kulesine her çıkışımda, bulutlardan , güneşten, ve gemilerden dolayı hep farklı fotoğraflar yakalama şansım oluyor. Aslında gün batımından öncede çıkmak istiyorum.


O kadar çok fotoğraf çektim ki nasıl paylaşacağımı bilemedim.
Bu şekilde çok başarılı olamadım. Ama bir daha ki sefere iyi olucak.
Bulutlar coştu.


Galata'nın ara sokaklarını yukarıdan izlemeye doyulmuyor.
Pencerelerden kimbilir Galata kulesi nasıl gözüküyordur.

Bu fotoğrafları düzgün kadrajlayacağımı sonradan farkettim.
Fotoğraflardan isteyen olursa gönderebilirim.



Sepia kullanmak , sanki daha hoş yapıyor fotoğrafları.


Çatılarda ki masalar, keyifler...

Konak kafenin kapısında Didem'le ben...



Galata'nın ara sokakları.

Bu en çok sevdiğim fotoğraf oldu nedense.




Sonntag, 5. August 2012

TAKSİM, İSTİKLAL CADDESİ, KİTAPLAR, ARKADAŞLAR


Dün, Didem ve Natali ile buluştuk. Didem'le sabah Kadıköy'de Beşiktaş iskelesinde buluştuk. Vapur keyfi yaptık, sohbet ettik, çocuklarımızı çekiştirdik. Beşiktaş'tan Taksim'e çıkıp, Natali ile Fransız konsolosluğunun bahçesinde ki kafede buluştuk.
Bahçede oturduk,siparişlerimizi verip, güzel güzel sohbet etmeye başladık.

Her masada begonyalar vardı. Çok zarif duruyordu.

Birden yağmur yağmaya başladı. Kafenin içine kaçıştık. İçerden dışarıyı izlemek çok keyifliydi ama, yağmur içeri girmeye başlayınca, özellikle bizim oturduğumuz yerin tavan kısmından sular girmeye başladı. Servis zaten kötüydü, garsonlarda tavandan gelen suya çözüm bulmakta geciktiler. Yerler, masamız ıslandı.


Natali'nin şemsiyesi imdadımıza yetişti. Yağmur dinene kadar oturduk. Sonra çıkıp İstiklal Caddesinde yürüyüşe başladık.  D&R 'a Can yayınlarının kitapları için uğradık.
Lale hanımın aldığı kitapları buldum. Onun seçimine ve zevkine güveniyorum.
En önde ki kitabı bir evvelki alışverişimde almıştım.
Bu sene Can yayınlarından epey pay düştü bana.
Yine bir evvelki alışverişimden geriye kalanlar.
Kitapların konusunu okudukça paylaşayım daha iyi olucak.


D&R'dan sonra, Galatasaray'a doğru yürürken çok zevkli bir takı dükkanına rastladık. Natali oradan bana , takmaya cesaret edemediğim bu büyük küpeleri aldı. Kelebek yüzüğümle birlikte takım oldular.


Tam karşı köşesinde ki Yapı Kredi Yayınlarını ziyaret etmeden olmazdı. Melisa'ya oradan bu  kitapları aldım. 1. sınıfı bitirenler için, hem anlatımı, hem yazımı, hem sayfa sayısı gayet uygun. Didem sayesinde bu kitapları tanıdım. Daha evvel farketmemiştim. En öndeki kitabı D&R'dan aldım.
Ama şunu söylemeliyim ki, kitaplar o kadar albenili ki, bana da okumak keyif verecek. Dün akşam Denizi Düşleyen Prenses'i bitirdim bile. İçinde ki resimler süper.

Melisa'da kitaplarını çok sevdi. Benim, bloğumda okuduğum kitaplardan bahsettiğimi bildiği için, şimdi sordu, anne benimde bloğum olsa, ben de kitaplarımı yazsam. Uğraşabilir miyim bilemiyorum. Özet yapması için iyi olabilir belki. Şimdi isim düşünmeye başladı.

Günün devamını Didem'le birlikte Galata'da geçirdik. Galata kulesine çıktık, İstanbul'u gözledik.
Paylaşılacak çok fazla fotoğraf var. Onu bir sonra ki yazıya...

İyi Haftasonları..

Dienstag, 10. Juli 2012

HABABAM SINIFININ ÇEKİLDİĞİ EV, VALİDEBAĞ KORUSU, ADİLE SULTAN KASRI

Türk sinemasının efsanelerinden, Rıfat Ilgaz'ın en önemli eseri 'Hababam Sınıfı'nın çekildiği Adile Sultan Kasrı, beş yıllık restorasyon çalışmasının ardından 24 Kasım 2010 Öğretmenler Günü'nde öğretmenevi ve kültür merkezi olarak kullanılmak üzere yeniden hizmete açılmış.

354 dönüm arazi üzerinde Validebağ Tesisleri içinde bulunan ve 1916 yılından bu yana eğitim amaçlı kullanılan Adile Sultan Kasrı, 1975 yılında 'Hababam Sınıfı'na ev sahipliği yaparak herkesin merak ettiği bir mekan haline dönüşmüş.

Bu kadar zamandır bu yeri keşfetmemiş olmama ya da duymamış olmama çok şaşırıyorum. Açıkçası elimi uzatma mesafemde olmasına ve gitme imkanı yaratmamama.
Hiç mi methini duymadım, hiç mi bahseden olmadı çevremde ... evet hiç. Burası hem öğretmenevi, hem izci kampı. İş yerinden bir arkadaşım haftasonları Validebağ korusunda bütün gün vakit geçirdiklerini söyledi.
( Kışın gidip o kanepede oturup kitap okuyacağım, sözüm olsun )

Yürüyüş, bisiklet, çay bahçesi, restaurant, meyve bahçeleri derken , bütün bir günlerini geçiriyorlarmış. Pazar günü çok heveslendim. Yeşillikten gökyüzü gözükmüyor. Kafeteryalardan istediğinizi alıp, istediğiniz masaya oturup, keyif yapma imkanı var. Burası, biz sanki evimizin bahçesindeymişiz hissini verdi. Korunun fotoğrafları daha sonra...

Restore edilmiş, salonlar ve odalardan görüntüler....


çoğu şey eskisi gibi korunmuş, tamir edilmiş...

Tavan süslemeleri çok detaylı.

Lambalar kapalıydı, arkadaşım açtı, aydınlıkla birlikte ben fotoğrafladım.





Kışın buraları kafeterya ve restaurant olarak hizmet veriyormuş.



Tavan süslemeleri ve lamba...

Adile Naşit'in elinde zil bu merdivenlerden kaç defa inmişliği vardı...

Yazacak çok şey var, ama yorgunluk kazandı yine :(
Belki aranızda gezen vardır, sizinde yorumlarınızı beklerim.

 

Montag, 25. Juni 2012

KADIKÖY- SİRKECİ NOSTALJİ ESİNTİSİYLE

Geçen hafta, babamın yanına Kapalıçarşı'ya gittik. Yolda yine yüzlerce fotoğraf çektim.
Bu seri biraz nostalji hissettirdiği için hoşuma gitti. Babam gibi , tam alaturka fm dinleyerek izlenecek fotoğraf kıvamında oldu.

fikrimin ince gülünü dinleyin ....


Martılar sadece biriyle selam gönderdi size...




Fotoğraflar profesyonelce değil, sadece gönlümü eğlendirmek için..