Mittwoch, 2. Juli 2014

Blogundan Gelir Elde Edemeyenlerin Güzin Ablası

Bu yazı Hızlı Adam’ın sahibi Bünyamin Kapıcıoğlu tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Merhaba Blog Hocam ziyaretçisi. Ben de senin gibi misafirim bu blogda. Sen nasıl keşfettiysen bu bloğu ben de aynı şekilde keşfettim: organik aramalarda karşıma çıktı. Yazarkafe'nin vitrininde ve zaman zaman popüler bloglar listesinde gördüm. Oklar hep Blog Hocam'ı gösteriyordu ve bir makale yazmak istedim. Sana bana ve diğer tüm blogculara fayda sağlamayı amaçlıyorum.


Oklar senin bloğunu göster miyor mu? Ziyaretçi sayın az mı? Güzel yazılar paylaştığına inanıyorsun fakat takipçi sayın tatmin etmiyor mu? Tüm bu olumsuzluklar hedeflediğin geliri elde etmeni engelliyor mu? Öyleyse nedenlerini hiç düşündün mü?

 

bloğundan para kazanamayanların güzin ablası


Ben çok düşündüm ve adını Hızlı Adam koyduğum bloğumdan tatmin edici gelir sağlamaya başladım. Şimdiyse sırlarımı senle paylaşıyorum:


Neye İhtiyacın Yok?

Müthiş bir grafiker olmaya ihtiyacın yok. Web arayüzünü kendin tasarlamak zorunda değilsin. Çok iyi HTML, CSS kodu bilgisine de ihtiyacın yok. Bunları senin yerine yapacak olan hazır platformlar var zaten. Mevcut bir markaya ihtiyacın yok. Marka olmak için yazmaya hemen başlayabilirsin. Binlerce arkadaşa, sosyal medyada fenomenliğe de ihtiyacın yok. Binlerce arkadaş sahibi olmak için yazmaya başlayabilirsin.

 
Neye İhtiyacın Var?

Çalışmaya. Evet bukadar kısa ve öz. Çalışmaya ihtiyacın var. Tamam tamam konuyu bukadar üstü kapalı geçmeyeceğim. Birçok blog yazarı "kazanan nasıl kazanıyor?" sorusunun cevabını yanlış biliyor. SEO çalışmaları, backlinkler, kusursuz şablon tasarımları, domain vs vs birsürü teknik kavram arasında boğulmanı istemem. Sahip olduğun sade tasarımlı bir bloğun var ve özgün yazılar yazabiliyorsan başka birşeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum.


Neden?

Gezindiğin web sitelerini düşün. Seni uzayda gibi hissettirecek, sağından solundan ışınlanarak gelen parlak menüler nekadar dikkatini çeker? Bence en kısa sürede siteyi terk edersin. Öyleyse ne arıyorsun internette? Cevap: ulaşmak istediğin bilgiyi. Evet insanlar siteler arası sörf yaparken ilk öncelikleri bilgiye ulaşabilmektir. Aradığın sorunun cevabını beyaz bir sayfada bulmak seni rahatsız eder mi? Asla. Bilgiyi sömürür ve gidersin. İşte dikkat etmen gereken konu bu: Fayda sağlamak. Ziyaretçiye aradığı bilgiyi doğru servis edebilmek.

 
Öyleyse Ne Yapmalıyım?

 

  • Bloğun için spesifik bir konu belirlemelisin. Her telden çalan hiçbir telde başarılı ses çıkartamaz. En çok üretebileceğin konuyu seçmelisin. Otomobillerden mi hoşlanıyorsun. Öyleyse otomobil konulu bir blog yazıp sürekli otomobiller hakkında araştırmalarını kaleme alabilirsin. Yemek yapmayı mı seviyorsun? Öyleyse yemeklerinin tarifini veya sırlarını bloğunda paylaşabilirsin. Fakat otomobil bloğunda yemek tarifi paylaşırsan başarılı olma şansın yok gibi. Spesifik olma konusunda hemfikirsek devam edelim.
  • Sade bir tasarıma sahip olmalısın. Kolay olanı yap. Google gibi basit ve amaca hizmet edecek bir şablon oluştur. Java saat kodları, anlamsız gif görseller paylaşarak kaliteni düşürme. Hiçkimse saatin kaç olduğunu merak edip senin bloğuna uğramaz. Her bilgisayarın sağ alt köşesinde saat var zaten. Nekadar basit tasarım okadar kolay erişim demektir. Kafa karıştırmayan sade tasarımlı bir blog ziyaretçinin tekrar ziyaret etmesini sağlayacaktır.
  • Kendine bir logo hazırlamaya çalış. Tamamen arial font da olabilir. Kenarına köşesine ufak bir dokunuş yap. Amaç seni hatırlatması, bloğunu simgelemesi. Mesela tek Blog adını düz bir metinle yazıp bir harfini farklı renk yapman ya da bir harfine karakteristik görsel kazandırman bile yeterli olabilir.
  • Blog yazarlarını ortak noktada toplayan platformlara, forumlara üye ol. Diğer blog yazarlarıyla iletişime geç. Senin ilgilendiğin konularda yayın yapan blogları takibe al. Esinlenmeni ve ufkunu genişletmeni sağlayacaktır.
  • Yazılarında egona değil, ziyaretçi ihtiyacına odaklan. Bilgi ver, eylendir veya en iyi bildiğin şeyi yap. Ne yaparsan yap ama ziyaretçinin aradığı şey olmasına dikkat et.
  • Ziyaretçilerin 2. kez bloğunu ziyaret etmesi için sosyal medya entegrasyonu yap. Beğen butonları gibi basit ve hazır kodları eklemekten bahsediyorum.Son olarak yazmaya devam et!

Bütün Bunları Yapıyorum Zaten! Fakat Yine Tatmin Edici Sonuçlar Alamıyorum. Nerde Eksiğim Var?

İşte makaleyi yazdıran asıl sonuca geldik. Sade tasarıma sahip bloğun var, fayda sağlayacak yazılar yazıyorsun, dijital medyada (forumlar, sosyal paylaşım siteleri vs) aktifsin, Seni simgeleyen logon var ama olmuyor olmuyor olmuyor! Öyleyse çalışmıyorsun demektir. Bedava peynir sadece fare kapanında olur. Kim oturduğu yerden para kazanmayı başarmıştır. Demek ki az yazı yazıyorsun. Daha fazla içerik üretmelisin. Her sabah işe 9:00'da gidip akşam 18:00de çıkıyorsun. Aynı zamanı bloğunda içerik üretmek için harcadığını ve bunu disiplinli bir şekilde yaptığını düşün. Bloğun tarafından adeta maaşa bağlanırsın. Hiç şüphen olmasın. İşi gücü bırakıp sırf blog yaz demek istemiyorum. Sadece disiplinli bir şekilde içerik üretmen gerektiğini anlatıyorum. Günde 1 saat olabilir. Bence uygun. Fakat bugün 2 saat ilgilenip 3-5 gün yatarak; bu ay 30 makale yazıp bir sonraki ay bloğunu unutarak para kazanamazsın. "Kazanmak için emek; emek için disiplin şart." Bol kazançlar

 
Tüm bunların dışında ziyaretçi sayını arttıracak teknik detaylar var tabi. Onlar sadece ziyaretçi sayını arttıracak ufak etkenlerdir. Asıl kemik kitleyi tamamen ürettiğin içerik oluşturur unutma. Yine de teknik detayları merak ediyorsan Blog Hocam ve benzeri alanda içerik üreten diğer blog yazarlarının makalelerini, tavsiyelerini araştırabilirsin.

 

Yazar Hakkında: Yedi yaşımdan beri hep birşeyler satmanın mekakındaydım. Biyomedikal Teknikeri olmama rağmen Türkiye'nin en iyi bilişim akademisinin satış departmanında "uzman" pozisyonunda çalışıyorum. Ticareti sevdiğim kadar yazmayı da seviyorum. Tam dokuz yıldır blog yazıyorum. Bu yüzden iki tecrübemi birleştirerek iş hayatında rakiplerinize fark atmanızı amaçlayan hızlıadam bloğunu oluşturdum.

Dienstag, 1. Juli 2014

Ezogelin Pilavı






Ezogelin Pilavı 



Malzemeler;

1 su bardağı osmancık pirinç

1 su bardağı iri bulgur

3/4 su bardağı tel şehriye

1 su bardağı yeşil mercimek

2 adet kırmızı biber

2 adet etli domates

1 adet soğan

Karabiber, kuru nane, tuz

2 yemek kaşığı tereyağı

1/2 su bardağı sıvı yağ

3 su bardağı su



Yapılışı;

Soğanları yemeklik, kırmızı biberleri ve domatesleri küp küp doğrayın. Yeşil

Montag, 30. Juni 2014

Eine Schwalbe macht noch lange keinen Sommer...



...aber meine vier Schwalben aus Holz hier eine schöne
neue Deko für meine kleinen Wandaufhänger.

Und wer weiß, vielleicht lässt sich der Sommer ja doch noch locken,
denn diese Woche am Freitag starten wir in die Sommerferien
und sehnen uns nach viel, viel Sonne. :-)






Die Vögel selbst sind ganz einfach herzustellen: 
Ich habe mir schöne Vorlagen online gesucht, diese ausgedruckt und sie 
auf dünnes Sperrholz übertragen. Anschließend ausgesägt und mit meinem Lieblings Blattmetall 
veredelt. Mithilfe doppelseitigen Klebeband habe ich die Schwalben
auf den Regalrahmen befestigt. So lassen sie sich beliebig oft versetzen oder, 
wenn man sich satt gesehen hat,
ganz abnehmen.






Eine schöne Woche,
♥ Rebecca



Sonntag, 29. Juni 2014

Blogum Bir Gecede 10.000 Görüntülemeyi Nasıl Aldı?

Bu yazı, Evde Yazar tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

Ne zamandır Bloghocam'a konuk yazar olmayı istiyordum. Ama öyle bir konu olmalıydı ki hem Bloghocam çizgisine uygun olsun, hem de kendi tarzımı bozmasın.. Epey bir zaman geçti aradan, bir buçuk senelik oldu bizim Evdeyazar.. Derken derken bir günde blogumun görüntüleme sayısı günde ortalama 500-700'den 10.000'e fırlayınca zihin baloncuğumda “Evreka Evreka, Bloghocam'a yazacağım yazı işte bu!” repliği hızla geçti ve ben de acayip sevindirik oldum itiraf edeyim.. Çünkü anlatacağım bu deneyimimin bütün blog yazarlarına faydalı olacağını düşünüyorum.

Sadede gel ve anlat artık, nasıl oldu da blogunun görüntüleme sayısı bir günde böyle fırladı?” dediğinizi duyar gibiyim; azıcık meraklandırayım demiştim, hemen konuya geçiyorum. Olay aynen şöyle gelişti:

Sabah blogdaki mesajlara bakıyordum rutin olarak, sevdiğim bir blogger arkadaşım şöyle yazmıştı:

Kim Milyoner Olmak İster adlı yarışmada 'Gece kokan çiçek hangisidir?' diye sordular. Google amcaya danışayım dedim. Karşıma sizin yazınız çıktı. Nasıl sevindim blogger arkadaşımla karşılaştığım için, sorunun cevabını da sizin yazınızdan öğrenmiş oldum.”


Bu yorum çok hoşuma gitti ve sonrasında nedense istatistiklere bir göz atayım dedim, uzun süredir ilgilenmemiştim; bakmamla şaşırmam bir oldu.. Günde 500-600 bilemediniz 750 tekil sayfa görüntülemesi alan blogumda 23 haziran günü tam 10.408 tekil sayfa görüntülemesi olmuş!.. Biraz daha detaylı baktığımda, “Adı Şebboy'muş!” adlı burada gördüğünüz yazımın tam 9666 adet görüntülendiğini görünce, sabah sevgili blogger arkadaşımın yazdığı yorumla bağlantıyı kurdum; yoksa gerçekten de anlayamayacaktım neler olduğunu.. Aşağıdaki ekran görüntüsünü gururla paylaşıyorum..

istatistikler


Demek yarışmada “ gece kokan çiçek nedir?” diye sorulmuştu ve herkes aynı anda Google'da bu aramayı yapınca karşılarına benim sayfam çıkmıştı. “Yapayım aynı aramayı, bakalım ne oluyor?” dedim ama inanın heyecandan içim de içime sığmıyordu. Aynı gün yaptığım sorguda yazım en üstte çıkıyordu, sonrasında hâlâ Google'da ilk sayfada yer alıyor; hem de yaklaşık 3.990.000 tane sonucun arasından sıyrılarak, ama üçüncü sıraya düşmüş.. Benim gözümde sanırsınız ki yazım, maraton koşusunu kazanmış; o derece sevindim ki ne sevindim. Mütevazı blogumdan beklenenin çok üstünde bir başarı çünkü bu..

google sıra

 

 

“Gece kokan çiçek nedir?” sorgusunda 3.990.000 sonuç içinde benim yazımı ilk sıraya taşıyan şey neydi acaba?

 

Doğrusunu söylemek gerekirse, SEO uzmanlarının söylediği çoğu kurala pek uymuyorum. Ne anahtar kelime kullanıyorum, ne yazının uzunluğuna dikkat ediyorum, H1 H2 etiketleri derseniz onlar da kendi hallerindeler.. Tamamen içimden geldiği gibi yazıyorum, hani diyorlar ya “Özgün İçerik Şart!” diye, işte tek izlediğim kural o..

Bu başarılı sonucun nasıl geliştiğini hem merak ettim, hem de sizlere faydası olur düşüncesiyle yazıyı inceledim, kendimce saptalamalar yaptım:

 

1. Yazı 641 kelimeden oluşmuş, fena bir uzunluk değil. Genelde uzun yazıyorum ben. Demek ki Google da bundan hoşlanmış.

 

2. Yazıda organik olarak, yani yazının gerektirdiği yerlerde toplam 13 kez “şebboy” sözcüğü geçmiş. Bu da yazının tamamındaki sözcüklerin %2'si yapıyor. Yani ben hiç farkında olmadan, tamamen organik bir şekilde yazımda %2 oranında anahtar kelime kullanmışım. Google bu durumdan rahatsızlık duymamış olmalı ki, almış 3.990.000 sonucun en güzeli seçmiş ve ilk sayfanın birinci sırasına taşımış bu içeriği.

 

3. Başlıkta “Şebboy” kelimesini, yani aslında anahtar kelimeyi kullanmışım. Genelde yazıda ne anlatıyorsam, özetleyen bir kelimeyi başlıkta da kullanmaya çalışırım; demek ki Google bu durumu seviyor..

 

4. Yeni öğrendiğim ya da vurgulamak istediğim bir sözcük, bir kavram kullanmışsam yazıda, mutlaka kısa bir açıklamasını yapma alışkanlığım vardır. Nitekim bu yazıda da aşağıdaki gibi kullanmışım, yani tanım yapmışım ve vurgulamak için “mavi renkte” yazmışım. Seo kurallarına uymak için değil, dedim ya sadece bilmeyenler öğrensin diye vurgulamak için böyle yapmıştım. Google robotları gerçekten sandığımdan çok daha yeteneklilermiş ne diyeyim ki başka.. Aşağıdaki tanımlamanın Google robotları için değil, insanlar için yapıldığını anlamışlar ve iyi not vermişler ya, gerçekten de -her ne kadar robot olsalar da - saygı duyuyorum kendilerine..

 

Şebboy” dedi, kokladım, şebboylar adı gibi güzel kokuyordu. Eve gelince araştırdım biraz; Farsça şeb (gece) ve buy (koku) sözcüklerinin birleşimi, yani gece kokan demekmiş şebboy...”

 

5. Yazıda kullandığım fotoğrafı kendim çekmiştim, yani o da özgün. Bloguma bir resim eklediğimde mutlaka “özellik” etiketlerini dolduruyorum, Bloghocam 'ın buradaki yazısında okumuştum, her zamanki gibi yine işe yaramış.

 

Yazının en zor bölümü olan sonuç kısmına geldik kazasız belasız. İnsan misafirliğe gittiğinde nasıl ki oturmasına kalkmasına dikkat eder ya; ben de yazarken nokta, virgül, düşük cümle hatası olacak diye stres olmuştum; defalarca kontrol ettim gerçi, varsa hatalar affola diyeyim..

 

Evet toparlıyorum; “içerik kraldır” veya “Content is king” diyorlar ya, inanın yerden göğe kadar haklılar. Eğer güzel, okunabilir; Google robotlarını kandırmaya yönelik, daha doğrusu “para kazanma amaçlı” yazmazsanız, Google sizi ödüllendiriyor. Dedim ya robot falan demiyorum, Google örümceklerine bu adaletli yaklaşımlarından dolayı acayip saygı duyuyorum.

 

Özet şudur: Yazıyorsunuz, unutuyorsunuz; aylar sonra bir de bakmışsınız ki o yazıyla sürpriz bir başarı yakalamışsınız, yeter ki özgün ve okunabilir içerik üretin..

Dip not:

Siz okuyucular da burada benim gibi misafir sayılırsınız, lütfen giderken yorum bırakmayı ihmal etmeyiniz. Misafir olduğunuz evden ayrılırken kapıda “teşekkürler, görüşmek üzere” demiyor musunuz, bu da aynı şey. Yorumlar az olursa Bloghocam'ın yüzüne bakamam sonra...

 

Sevgiyle ve kendiniz gibi kalın diyorum, Bloghocam'a beni konuk ettiği için çok teşekkür ediyorum ve gidiyorum. “İyiydik böyle, hoştu yazı” diyenleri blogumda görmekten mutluluk duyacağımı bilmem söylememe gerek var mı..

 

YAZAR HAKKINDA:

Sektöre kızıp 2 sene önce radikal bir kararla mesleği bırakan bir tekstil mühendisiyim. Bir buçuk yıl kadar evde yazı çizi işlerinden para kazandım. Blogumun adı da buradan geliyor. Sonrasında evde çalışmaktan sıkıldım, insan bazen rahattan da rahatsız oluyormuş nitekim.. Blogumu referans gösterip başvurduğum reklam ajansında yaklaşık 2,5 aydır metin yazarı ve sosyal medya sorumlusu olarak çalışıyorum şu an, keyfim yerinde açıkçası.. Çocukluk hayalim olan roman yazarlığına çok yaklaştım desem yalan söylemiş olmam..

 

Blog adresim: http://evdeyazar.blogspot.com

Facebook adresim: https://www.facebook.com/Evdeyazarblog

Samstag, 28. Juni 2014

[Gastbloggerwoche] Fondant + Tortendeko Give Away





Meine erste Gastbloggerwoche neigt sich dem Ende und wie bereits letztes Wochenende
angekündigt möchte ich diese gerne mit einer schönen Verlosung abschließen.
Diese Woche war eine komplett neue Erfahrung für mich und hat mir riesigen Spaß gemacht.
Ich bedanke mich noch einmal ganz herzlich bei meinen Gastbloggern für ihre wundervollen Beiträge.
Leider ist die Woche kürzer als geplant ausgefallen und so freue ich mich nun umso mehr
darauf diese genialen Preise verlosen zu dürfen.









Ich durfte drei tolle Pakete für euch zusammenschnüren, vollgepackt mit nützlichem Zubehör 
und Inspiration für die Tortendeko, sodass euren ersten Fondantversuchen nichts
mehr im Wege stehen sollte.

Zur Verfügung gestellt haben die tollen Sachen die liebe Franci von Franci´s Cupcakes,
die auf DAWANDA ihren eigenen kleinen,aber feinen Shop führt und bei Backfreunde.de für
die tollen Lebensmittelfarben!





1. RENSHAW Fondant in Shell Pink, Powder Blue und Poppy Red
   Backform von PME
   Randglätter aus Kunststoff von PME. Zum Glätten und Verteilen von Icing, Buttercreme oder Teig.
   Lebensmittelfarben in Gelb, Granita und Rosa

2. 500g RENSHAW Fondant in White Icing
   Lebensmittelfarben in Gelb, Granita und Rosa
   WILTON Fondant Ausstecher

3. Das einmalig schöne Buch 300 Gramm Glück von der bekannten Cake Designerin Renate Gruber.

   
Wie hüpfst du in den Lostopf?    
Hinterlasse mir einfach bis zum 04.07.2014 um 00.00 einen Kommentar unter diesem Artikel.
Teilnehmen darf jeder, egal ob mit oder ohne Blog. Das Give Away ist für Teilnehmer aus allen EU
Ländern, der Rechtweg ist ausgeschlossen! Bitte nur hüpfen, wenn du über 16 Jahre alt bist und alle
anonymen Leser bitte eine Mailadresse hinterlassen, da ich sie sonst im Falle eines Gewinnes nicht
kontaktieren kann!

Habt noch ein wunderschönes Wochenende!


PS: Ich hab zum ersten Mal Kekse mit Fondant überzogen und bin beinah ein wenig süchtig
geworden. Nur: Solltet ihr jemals Fondant einfärben wollen, vergesst auf keinen Fall Handschuhe! :-)

♥ Rebecca, die heute mit roten Fingern tippt. ;-)




Donnerstag, 26. Juni 2014

Blogunuz Ramazan’a Hazır Mı?

Ramazan Ayı’yla birlikte pek çok alışkanlığımızda olduğu gibi bloglarımızda bazı farklılıklar olacak. Bazılarımız bloglarıyla hiç ilgilenmeyerek Ramazan Ayı boyunca blogunu kaderine terk edecek, bazılarımız Ramazan Ayı’nı fırsata çevirerek blogunun başarısına başarı katacak. Siz ikinci tarafta yani Ramazan’ı fırsata çevirenler tarafında olmak istiyorsanız çalışmaya hemen başlasanız iyi olur.

ramazan

Blogunuzu Ramazan’a Nasıl Hazırlayabilirsinz?

 

Ramazan Ayı için yapılacak hazırlaklar blogun türüne göre değişiklik gösterir elbette ama geçmişteki tecrübelerimizden yola çıkarak genel birkaç öneride bulunabilirim sanırım.

- Öncelikle bir editöryal takvim oluşturun ve içerik planlaması yapın. Ramazan boyunca kaç yazı yayınlayacağınızı, ne sıklıkla yayınlayacağınızı, hangi konularda yazılar yazacağınızı belirleyin ve bunları editöryal takvim üzerine yerleştirin.

- Planlı hareket ettiğiniz için artık önünüzü daha rahat görüyorsunuz. Editöryal takvimde yayınlanma günü yaklaşan yazıyı yazın ve kaydedin. Günün geldiğinde yayınlar, böylece ne yazsam diye düşünme ve yazıyı yetiştirememe derdinden kurtulursunuz.

- Blogunuzu Ramazan’a hazırlamak için yapabileceğiniz bir diğer şey ise blogunuzun tasarımında küçük değişiklikler yapmaktır. Bu aya özel bazı küçük eklemeler ve düzenlemeler okuyucunuzun hoşuna gidecektir. Fakat bu değişiklikleri yaparken geri alınabilir değişiklikler olmasına dikkat edin zira sadece Ramazan’a özel bir değişim yapıyorsunuz.

- Sizlere son önerim Ramazan’a özel aktiviteler yapmanız olacak. Aktivite derken Ramazan’a özel içerikler, belki bir yazı dizisi, belki Ramazan paketi ödüllü bir etkinlik. Aklınıza ne gelirse.

Ramazan Ayı Yemek Blogları İçin Fırsattır!


Ramazan Ayı’nın en güzel yanlarından biri özenle hazırlanan, sevdiklerimizle oturulan sahur ve iftar sofralarıdır. Herkes misafirlerine güzel bir sofra hazırlamak, leziz yemekler sunmak ister. Bu durum yemek bloggerları için büyük bir pazar yaratır. Zira herkes çeşitli yemek tarifleri ve menü önerileri için yemek bloglarına hücum edecek. Bu yüzden yemek blogları Ramazan Ayı’nda herkesten çok çalışmalı.

Blog Hocam’ın eski takipçilerinden ve Türkiye’nin en başarılı yemek bloggerlarından biri olan Kevser Hanım’la blogu için yaptığı Ramazan hazırlıkları hakkında sohbet ederken hepimize örnek olacak profesyonel bakış açısını ve yaklaşımını gördüm. Başta yemek bloggerları olmak üzere tüm bloggerlara örnek teşkil etmesi açısından yaptığı hazırlıkları paylaşmak istiyorum.

- İftar Ve Sahur Menüleri: Yazının başında blogunuzu Ramazan’a hazırlamak için yapılacaklar arasında içerik planlaması ve Ramazan’a özel aktivitelerden bahsetmiştim. İşte Kevser’in Mutfağı’nda bu planlama tek kelimeyle mükemmel yapılmış. Ramazan’a özel gün gün iftar menüleri ve sahur menüleri oluşturularak “bugün ne yapsam” diye düşünen ev hanımlarına çözüm üretilmiş.

- Mobil Uygulamalar: Kevser Hanım Kevser'in Mutfağı adlı yemek blogu ile profesyonel seviyeye geçmiş diyebilirim. Yemek tariflerine daha pratik ve kolay ulaşmak isteyen hanımlar düşünülerek oldukça kullanışlı mobil uygulamalar geliştirilmiş. İncelemek isterseniz: Tarif Küpü IOS UygulamasıTarif Küpü Android Uygulaması

 

- Tanıtım Videosu: Kevser’in Mutfağı’nın artık bir blogdan daha fazlası olduğunu, profesyonel seviyeye geçerek online bir küçük işletmeye dönüştüğünü anlatmaya çalışmıştım. Bu vizyona uyacak şekilde oldukça başarılı bir tanıtım videosu da hazırlanmış:

 

 

Söz Sizde:

Gördüğünüz gibi bloguna sahip çıkan, onu önemseyen bloggerlar olaya profesyonel bakış açısıyla yaklaşarak bir değil, birkaç adım öne çıkmayı başarıyorlar. Peki sizin blogunuz Ramazan’a hazır mı? Blogunuzu Ramazan’a hazırlamak için neler yaptınız veya yapmayı düşünüyorsunuz? Kevser’in Mutfağı’nın attığı adımları ve geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Paylaşırsanız sevinirim.

[Gastbloggerwoche] Fondant Rosen von Cake Invasion








"Happiness right in your face" getreu diesem Motto bloggt die liebe Shia auf ihrem Blog 
Cake Invasion und zeigt neben vielen tollen Bildern und Rezepten
auch unzählige Tipps, Anleitungen und die wichtigsten Grundlagen für jeden Backanfänger. 
Zudem hat sie kürzlich den #Fondant Friday ins Leben gerufen, wo es jeden Freitag
einen neuen Artikel zum Thema Arbeiten mit Fondant, den Basics und Tools, gibt.
Wer sich also ein wenig in die Materie vertiefen möchte, eine klare Empfehlung. :-)
Aber auch ansonsten liest man sich binnen weniger Minuten auf ihrem kreativen Food Blog fest.

 Ich freu mich nun sehr, dass Shia die Zeit für einen so tollen Gastbeitrag gefunden hat
und euch heute diese zauberhaften Fondantrosen in einer Schritt für Schritt-Anleitung zeigt.
Sie eignen sich perfekt als süße Zugabe auf Torten und Cupcakes und 
verleihen jeder Köstlichkeit einen femininen und romantischen Look.
Habt viel Spaß!



Rosen aus Fondant


Für diese süßen Rosen braucht ihr kein ausgefallenes Fondant-Equipment das man sich noch extra im Internet bestellen muss. Ihr benötigt nicht einmal ein Nudelholz oder irgendwelche Ausstecher!
Was ihr braucht:
  • Fondant, eventuell sogar direkt schon eingefärbt (gibt es z.B. im Xenos zu kaufen, oder ihr könnt es nach diesem Rezept selbst herstellen)
  • Evtl. Pastenfarbe (ein FAQ zu fondanttauglichen Lebensmittelfarben hier), oder weiße Rosen machen, die sehen auch toll aus
  • Etwas Puderzucker für die Arbeitsfläche oder eine Silikonmatte als Unterlage
  • 1 Klarsichthülle (nennt sich im Fachhandel zweiseitig geschlossene Klarsichthülle ohne Heftrand)
  • Küchenmesser
  • Etwas Fingerspitzengefühl



1. Den in euer Wunschfarbe eingefärbten (bzw. schon eingefärbt gekauften) Fondant zu einer Wurst
rollen und mit dem Küchenmesser in einigermaßen gleichmäßige Abschnitte schneiden.
2. Die Stück in die Klarsichthülle legen und mit einem Finger plattdrücken.
Dabei den Rand dünner formen.




3. Nun ein Blütenblatt nehmen und zusammen rollen. Dabei aber aufpassen, Platz zu lassen, um das nächste Blütenblatt dazwischen zu legen, bevor das erste Blütenblatt komplett angedrückt wird.
4. Das nächste Blütenblatt einlegen, und dann erst das erste Blütenblatt andrücken. Das Ganze wiederholen, bis eure Rose euch groß genug ist.




5. Nun das Ende der Rose in Richtung der angeklebten Blütenblätter drehen und den Überschuss mit dem Küchenmesser abschneiden.
6. Das Ende nun mit den Fingern leicht zurecht formen.








 7. Fertig! :-)


Tipp: Um den Fondant ein etwas plastischeres Aussehen zu verleihen, kann man ein Drittel des Fondants dunkler einfärben und die zwei ersten Blütenblätter mit den dunkleren Blütenblätter machen.







Liebe Shia, deine Rosen sind traumhaft schön! Ich hätte nie gedacht, das man die ohne Zubehör 
so schön hinbekommt und werde wohl bei meinen nächsten Cupcakes den Versuch wagen. ;-)
Auf deiner About Seite kann man zwar schon sehr viel über dich erfahren,
aber trotzdem habe ich noch die paar Fragen:

Zum Backen bin ich tatsächlich erst ziemlich spät gekommen. Ich bin ja ein bekennender Kochmuffel und hatte auch deswegen jahrelang nur sehr vernachlässigte Küchen ohne viel Schnick-Schnack. Und mit Schnick-Schnack meine ich auch den Backofen. Als ich dann in Tokio im Auslandssemester war, pilgerte ich mit vielen anderen Austauschstudenten regelmäßig zum dort angebotenen Kochkurs. Nicht etwa, weil man dort Kochen lernt, sondern eigentlich, weil es am Ende immer eine leckere Mahlzeit für - vor allem in Tokio - unschlagbare 450 Yen (damals ca. 4 €) pro Person mit einem Kuchen zum Nachtisch gab. Meine Kochliebe hat der Kurs zwar letzten Endes nicht geweckt, aber die Kuchen haben mir so gut geschmeckt, dass ich tatsächlich anfing, mich im Auslandssemester mit allerlei Backzubehör auszustatten (voll bescheuert, ich sag es euch), um die dort vorgestellten Rezepte nachzubacken. Und das war dann der Zeitpunkt, wo meine Persönlichkeit von vermackt zu leicht wahnanfällig überging.
Weiter verschlimmert wurde das Ganze dann nach dem Auslandssemester, als ich eine Freundin von mir, die zeitweise in den USA gelebt hat, besuchte, und mich bei ihr zu Hause plötzlich auf ihre enorme Sammlung an Rezeptbüchern hermachte, die mir vorher nicht mal aufgefallen waren. Sie hatte Bücher über das Arbeiten mit Fondant aus den USA, die ich einfach total irre fand. Wieder zu Hause las ich nächtelang im Internet über das in Deutschland relativ unbekannte Zeug nach, und ja, danach war es endgültig um mich geschehen…

Unbedingt zulegen sollte man sich meiner Meinung nach einen sogenannten Smoother (manchmal auch Glätter genannt). Das ist ein Werkzeug, mit dem man Fondant glatt streicht. Ansonsten hat man nämlich eine Fondant-Torte mit lauter Hubbel und Handabdrücken. Generell glätte ich Fondant auch direkt nach dem Ausrollen gerne etwas mit dem Smoother. Ein Smoother kostet ungefähr 5 bis 6 €.
Dann empfiehlt es sich natürlich, sich ein Grundsortiment an Lebensmittelfarben zuzulegen. Für Fondant braucht man Pastenfarben. Wenn man sich die Grundfarben zulegt (rot, gelb, blau), kann man den gewünschten Farbton dann mischen. Die Pastenfarben gibt es in kleinen Döschen (ca. 3 bis 5 € pro Dose), sind unglaublich hoch pigmentiert und somit super ergiebig, und halten sich auch unbedenklich einige Jahre.
Eine Teigkarte (ca. 1 bis 3 €) ist außerdem sehr hilfreich, um einen Kuchen für den Fondantüberzug vorzubereiten. Damit kann die Creme verteilt und glatt gestrichen werden und wenn man keinen Smoother zur Hand hat, kann man die Fondantdecke damit auch einigermaßen glätten.
Meine Geheimwaffe sind ja Winkelpaletten. Sie sind einfach praktische und ersparen einem den einen oder anderen Nervenzusammenbruch. Eine große Winkelpalette (ca. 8 bis 20 €) löst Mürbeteig oder Fondant, der beim Ausrollen unten an der Arbeitsplatte klebt wieder von der Arbeitsplatte. Mit einer großen Winkelpalette kann man Tortenböden und auch ganze Torten viel besser hochheben. Mit einer großen Winkelpalette kann man sehr gut Creme auf einer Torte verstreichen und man kann damit den Schokoladenüberzug auf einer Torte sehr schön glattstreichen. Außerdem kann man damit auch Naschkatzen unglaublich gut vertreiben.
Es gibt noch viel mehr Sachen, aber die hängen dann davon ab, was man vor hat. Wer viele Blumen modellieren möchte, wird z.B. nicht umhin kommen, sich ein Ball Tool zu kaufen (gibt es als Teil eines Modelliersets oder auch einzeln für ca. 6 €), das man benötigt, um Blütenblätter schön plastisch zu formen. Ein Sortiment an Ausstechern wird man sich sicherlich auch nach und nach zulegen. Die kann man aber immer je nach Bedarf kaufen. Man sollte übrigens Ausstecher und Werkzeuge, die man für Fimo benutzt nicht für Fondant benutzen, einfach weil Fondant ein Lebensmittel ist.

Ich glaube, dass sich in meinem Kopf einfach zu viel um Kuchen dreht. So vieles, was ich sehe wird in meinem Kopf unter den Gesichtspunkt "brauchbar oder unbrauchbar für Torten?” eingeordnet. Ich habe mal ein tolles Kleid auf Pinterest gesehen, und daran angelehnt habe ich dann diese Torte gemacht. Pinterest ist sowieso eine tolle Adresse für Inspirationen! Ich kann wirklich Nächte damit verbringen, mich durch Pinterest zu scrollen!
Ich habe mal beim Blättern in einem Einrichtungskatalog total tolle Kerzenständer gesehen und in meinem verqueren Kopf dachte ich sofort an eine Geburtstagstorte. Ich habe aus der Idee dann diese mal etwas andere Geburtstagstorte gemacht.
Aber häufig mache ich auch nach meiner Stimmungslage. Manchmal fühle ich mich etwas nostalgisch, weil ich durch eine Straße gelaufen bin, wo die Zeit in den 70ern stehen geblieben scheint, und zu Hause ist mir dann nach einem Retro-Motiv. Ich entscheide mich immer vorher für ein Farbschema, das ich dann als Anhaltspunkt für alles weitere nehme.

Mein persönlicher Lieblingskuchen, was das Essen und nicht das Backen angeht, ist dieser Pfirsich-Upside-Down-Kuchen und diese superschokoladigen Schokoladenplätzchen. Am häufigsten backe ich aber tatsächlich diesen Schokokuchen in jeder erdenklichen Variation :).



Herzlichen Dank und toll dich dabei zu haben!
♥ Rebecca