Sonntag, 2. August 2015

Kolaj

 
2013 yılından bir kesit...
O gün, Atölye 63'ün ilk günüydü. Benim çalışma gibi bir niyetim yoktu henüz. Çünkü Melisa'yı Taksim'e Fransız konsolosluğuna Fransızca derslere götürüyordum. Oradan koştura koştura atölye arkadaşlarımın yanına gelmiştim. 2 saatlik sürem vardı Melisa'yı almak için geri dönmeme.
 Herkes harıl harıl kolaj yapıyordu. Amaç herkes kendi yaptığı resimleri çağrıştıran ressamların resimleriyle kolajlar yapıp, sonradan tuale geçirmekti. İster akrilik, ister yağlıboya... O günlerde eski hocamız bize yol gösteriyordu. Bana verilen ressamlar; Klee, Matisse, Dali, Kandinsky idi.
Ben çalışmayacağım diye hazırlıksız gitmiştim. Arkadaşlarımın kolajlarına yardım ediyordum. Herkes internetten renkli baskı almış, kesiyor biçiyordu. Renkli kartonlara  yeni kompozisyonlar yapıyordu. Ben de bir o yana, bir bu yana dolaşırken masanın üzerinde aşağıda ki görüntüyle karşılaştım.
 
 
Nasıl etkilendim anlatamam. Matisse 'nin resimlerinden çalışan başka bir arkadaşım, kesmiş biçmiş, kolajını bitirmiş, bu artık parçalar da üst üste kenarda öylece beni bekliyormuş :) " e bu bitmiş "dedim arkadaşıma . Hiç ama hiç bozmadan aldım ve renkli kartonun üzerine koydum ve yapıştırdım.
Bu bir işaretti. Yapacağın kolaj hazır, hadi resme başla diyordu bana içimdeki resim aşkı...




Bir sonraki hafta malzemelerimi atölyelere taşıyıp resmime başladım. Aşağıdaki resim son halinden bir önceki haliydi sanırım. Çok oynadım üzerinde, son halinin fotoğrafını bulamadım.






Aynı tarihlerde, başka artıklardan yaptığım resim de yukarıdaki. Bunun da resmini yaptım.


Bu ve aşağıdaki kolajları biriktirdiğim dergilerden kesip biçip, kopartıp yırtıp birleştirdim. Tuale özel bir tutkalla yapıştırıp, üzerinden boya ile geçtim. Tualde hem kağıt, hem boya zenginliği bir arada.
Denemesi ve sonuç çok keyifli. Yaptığım tuallerin fotoğrafı yine yok. Siz gözünüzde canlandırın.
 
 Bu kolaj bekliyor. Bence bu şekliyle çerçevelenmeli.
  


Bu kolajı da yapıp, tuale yapıştırıp resimleştirdim. Ama bu şekliyle kalsaydı daha iyiydi. 

 Bunu bozmadım. Çerçeve bekliyor.
 

Bu kolajda sadece Paul Klee'nin birçok resminden kolaj. Aynısını tuale geçirmeye başlamıştım. Yarım kaldı. Zamanının gelmesini bekliyor.
 
Kolaj, değişik kompozisyonlar oluşturmak için birebirdir. Yaratıcılığınızı geliştirirsiniz, hiç tahmin bile edemeyeceğiniz noktalara götürür sizi. Resme motive eder.
 
Pinterest kullanıyorsanız, collage ya da kolaj yazın, bir sürü değişik hayal dünyasına dalarsınız.
Bu arada beni takip etmek isterseniz, Zeynep Ünlü olarak bulabilirsiniz. Collage panoma 25 adet resim pinlemişim. Bu örnekler, kolaj hakkında ne demek istediğimi daha iyi anlatıyor.

Samstag, 1. August 2015

Limon, Beyaz Çikolata ve Biberiye Kremalı Yabanmersinli Pasta


Limon ve Biberiye Kremalı Yabanmersinli Pasta



Bugünlerde anlatacak pek bir şeyim yok. Her günüm aynı resmen. Uyan, kahvaltı et, diş fırçala, resim yap veya boş boş takıl, kitap oku, canın sıkılırsa bir şeyler pişiri, akşam tekrar resim yap, sonra uyu. Ertesi sabah yine aynı.

Bu aralar suluboyaya sardım biraz, yakında kendime düzgün bir boya seti almayı düşünüyorum. İlkokul seviyesi Faber Castell suluboyam bitmeye geldi. Lavanta yapmaya çalıştım aşağıdaki fotoğrafta.



Ayrıca ESMİYOR.

Bu sıcak havada limonlu bir pasta iyi gider diye düşündüm ve aslında tarifini yazmayı planlamadığım bir limon kremalı yabanmersinli pastanın tarifini yazmaya karar verdim. Yapıp ferah ferah yersiniz.

Limon ve Biberiye Kremalı Yabanmersinli Pasta

Kreması limonlu ve biberiyeli. Kek de yabanmersinli. Kremayı taze nane veya sadece limonla da yapabilirsiniz. Aynı şekilde keki de yabanmersini yerine böğürtlenle. Dondurulmuş böğürtlen hemen her markette var.



Bir de biraz tereyağlı. Biraz derken, pek de az değil ama sonuçta tereyağ çok lezzetli ve aslında sağlıklı bir yağ. Sadece çok saçma bir marka almadığınıza dikkat edin, bir sürü yerel markanın tereyağ ve yoğurdunda margarin çıkmış. Kremadaki tereyağ miktarını yarıya indirip, aynı oranda iyice süzülmüş labne de kullanabilirsiniz bu arada, pek güzel oluyor limonlu cheesecake kreması gibi.

Çok sıcak. :(

Limon  ve Biberiye Kremalı ve Yabanmersinli Pasta


Limon ve Biberiye Kremalı Yabanmersinli Pasta

Limon ve Biberiye Kreması 

230 gr tereyağ
5 yemek kaşığı un
1 su bardağı süt (240 ml)
1 su bardağı toz şeker
2 limonun ince rendelenmiş kabuğu
40 gr beyaz çikolata (küçük doğrnamış)
1 dal biberiyenin yaprakları, incecik kıyılmış.

Süt, un, şeker ve limon kabuğu ile çok koyu kıvamlı bir muhallebi yapın. Ocaktan alıp beyaz çikolataları ekleyin ve eriyene kadar iyice karıştırın. Kullanmadan önce iyice soğutun.

Oda sıcaklığındaki tereyağı rengi açılıp kremamsı bir kıvam alana kadar çırpın ve soğuk muhallebiyi ve biberiyeyi ekleyip pürüzsüz bir karışım olana kadar iyice çırpın.

Kullanana kadar dolapta saklayıp, kullanmadan önce 15 sn kdr çırpabilirsiniz.

Limon ve Biberiye Kremalı Yabanmersinli Pasta

Yabanmersinli Kek

7 büyük boy yumurtanın beyazı (8 orta boy)
2 su bardağı toz şeker
1 su bardağı süt  +1 yemek kaşığı elma sirkesi
150 gr tereyağ
3 su bardağı un
1 çay kaşığı kabartma tozu
1/2 çay kaşığı karbonat
1 tutam tuz
vanilya
250-300 gr yabanmersini

1 su bardağı süte 1 yemek kaşığı elma sirkesini ekleyip karıştırın ve kesilmesi için 10 dakika kadar bekleyin.
Fırını 175C ye ayarlayın.
2 tane 16-20 çaplarında çember kalıbı tereyağ ile yağlayıp un serpin.
Un, kabartma tozu ve karbonatı bir kaseye alın ve tel çırpıcı ile karıştırın veya hepsini beraber eleyin.


Tereyağı krema gibi pürüzsüz olup, rengi açılana dek çırpın.
Toz şeker, vanilya ve tuzu ekleyin 1 dakika kadar daha çırpıp, yumurta beyazlarını 3 seferde ekleyin ve her seferinde iyice karıştırın.

Tereyağ karışımına sütün üçte biri ve un karışımının üçte birini ekleyin ve iyice karıştırın. Bu işlemi süt ve un bitene kadar iki kez daha tekrarlayın ve sonunda topaksız bir hamur elde edin.

Yabanmersinlerini hamura ekleyip 2-3 kez karıştırın.
Hamuru kalıplara paylaştırıp 35-45 dakika kadar kontrollü şekilde pişirin.


 Limon Şerbeti için

1/4 su bardağı su
1/4 su bardağı limon
1/4 su bardağı toz şeker

Hepsini karıştırıp 2 dakika kadar kaynatın ve kullanmadan önce soğutun.


Limon ve Biberiye Kremalı ve Yabanmersinli Pasta yapılışı

Ilık kek katlarından birini pastayı yapacağınız bir tabağa alıp, üzerini fırça yardımı ile limon şerbetiyle ıslatın.

Kek katının üstünü bir kat krema ile kaplayı ve 2 keki yerleştirin. Şerbetle ıslatıp pastanın dışını kalan krema ile sıvayın.

Dilediğiniz gibi dekor yapın.

Limon ve Biberiye Kremalı Yabanmersinli Pasta


 Afiyet olsun!

Donnerstag, 30. Juli 2015

Gateau Fondant Au Chocolate / Çikolatalı Fondan Kek Tarifi ve Gökçe Ile Buluşmak


Birkaç gün önce, yaklaşık 1-1.5 yıldır instagram üzerinden tanıştığım ama daha öncesinde de blogunu hayranlıkla takip ettiğim Çikolata Kavanozum adlı blogun sahibi Gökçe ile görüştüm. Sonunda. Hani bazı insanlar olur ya, daha tanışır tanışmaz sanki 40 yıllık arkadaşmışsınız gibi hissedersiniz, hah Gökçe ile de tam öyle oldu. Zaten benim kendisini instagramdan bulup yapışmam sonucu mecbur benle konuşmak zorunda kalıp, sonra da facedeki muhabbetlerimizden sonra anlaşacağımızı biliyordum ama sanki ezelden beri ahbabımmış gibi rahat olacağımı tahmin etmedim.


Hayır siz bilmezsiniz ben aslında en başta çok soğuk görünen biriyim. İlk zamanlar pek cana yakın gelmem kimseye. Ortaokuldan beri o kadar çok insandan benden önceleri sinir olduklarını, gıcık olduklarını ama sonra sevdiklerini duydum ki. Nefret eden de olmuş, burnu havada bulan da, ukala bulan da. Aslında çok iyiyim ya, tanısanız seversiniz. Valla bak. Sadece alışmam lazım karşımdaki kişiye ama çok nadir böyle anında kaynaştığım insanlar da olabiliyor. Aşağıda fotoğraftaki güzeller güzeli kadın bunun en somut örneklerinden biri. Üstelik bir de ayakkabım ayağımı parçaladığı için inanılmaz bir huzursuzluğum olmasına rağmen çokgzel vakit geçirdim. (Gökçe için yorum yapmayayım, ben mızmızlandım biraz :D)

Ne güzel yerlere gittim sayesinde, gezdirdi resmen beni. Mabel'den baton çikolata aldık, Gökçe'nin önerisi ile Forneria'da pizza yiyip limonata içtik. Aç gözlülük edip sürahi limonata sipariş verdiğimiz için limonatanın yarısı kaldı. Aklınızda olsun, sürahi limonata 4 kişiye yetesi ve çok şekerli. Pizza olarak İsli pizzayı tercih ettik, pek pizza insanı olmasam da sevdim. Restoran da güzel, çalışanları da pek kibar ve ilgili. Hayır, Arda Türkmen'le akraba değilim ama olsam güzel olurdu ya :)

Sonra, tatlı için yine benim Instagram'dan takip ettiğim pasta şefi Berrin Dal'ın yaptığı tatlılardan yemek için Pim Karaköy'e attık kendimizi. Ben tiramisu aldım, Gökçe makaronlardan. Tiramisu oldukça güzeldi. Tavsiye ediyorum. Labneli değil (şükürler olsun) ve klasik şekilde yapılmıştı. Üstünde lezzetli bir çikolata diski ile servis ediliyor.

Ben ve Gökçe
Bıkmadan bana ayakkabı aradık, Gülhane Parkı'nda çay içtik. Ayakkabı bulamayınca ben çareyi kendi ayakkabılarımı terliğe çevirmekte buldum. Mekandan bir makas istedim ve ayağımı acıtan her yeri kestim. Bu arada aklınızda olsun, Mudo'dan ayakkabı almayın. Güya deri. Nefret ettim hayattan sayelerinde. Ya da alın, siz bilirsiniz.

Tüm bu gezme merasimi sonrasında tabi ki eve geldiğimde ölü gibiydim ve iki günde toparladım. Bu arada gerçekten "esmiyor". Hava böyle olunca da insanın ne bi lokma bir şey yiyesi geliyor ne de kımıldayası. Şimdi bu sıcakta bu çikolatalı tatlı ne, ağır değil mi diyeceksiniz belki ama demeden öne bi dinleyin. Evet, çikolatalı, içi sufle gibi akışkan ve evet sıcakken kış için oldukça ideal bir kek. Kekimizin orijinal adı Gateau Fondant Au Chocolat, yani çikolatalı fondan pasta. Sufle, lava kek, safıl, ağlayan kek gibi çeşitli isimleri de var. Bana kalırsa minik tek kişilik olanları sufle, büyük olanları fondan kek.


Sıcaklar demiştik, esmiyor demiştik. Çikolatalı tatlı olur mu demiştik. Olur. Siz bu çikolatalı fondan keki bir de soğuk yiyin. Adeta bir dondurma, adeta dışı kek içi soğuk soğuk krema dolgusu. Ekleyin vişneyi frambuazı, meyveli de olsun iyice serinletsin. Ben frambuaz çok sevmediğimden vişneli çok yaptım daha önce, aayip bir şey oluyor soğuk soğuk. Bu fotoğraftakilerde portakal kabuğu var çünkü canım öyle istedi bu sefer.

Bu arada böyle bir kek yapmanın çeşitli yolları var, bu benim yaptığım en basit olanı. Souffle yöntemiyle, yani sarısı ve beyazı ayrılmış yumurta ile de yapılıyor ve sanıyorum orijinal hali o ama bu hali bence daha güzel ve tabi bir de kolay.


Adının süslü püslü olduğuna bakmayın. Aslında bu keklerin hepsinin mantığı keki tam pişirmemek, Haliyle ortası akışkan oluyor. Herhangi bir kek hamuru ile yapmaya kalkarsanız da aynı görüntüyü yakalarsınız ama tadı muhtemelen kötü olur. Bunun içi pişmese de bu kadar güzel olmasının sebebi yüksek miktarda çikolata ve tereyağ içermesi. Zaten tereyağ ve çikolata olan bir şey illa ki güzel olur yahu.

Öncelikle bir çember kalıba, pişirme kağıdına ihtiyacınız var ekipman olarak. Tereyağ ve çikolatayı eritmek için benmari veya mikrodalgaya, ve bir de miksere ihtiyaç var ama el çırpıcısı da işinizi görür.

Kek fırındayken kabarıyor, ılımaya başladığında ise kabuğu çatlıyor ve çöküyor. Asıl güzel ve yok yapan kısmı da bu keki. Noldu benim kekime diye üzülmeyin sonra, normali o.

Biraz vişne, frambuaz gibi meyveler ekleyebileceğiniz gibi, portakal kabuğu ve baharat da ekleyebilirsiniz keke. alternatifleri yapılabilecek bir tarif. Sadece kıvamı ve yapıyı etkileyecek şeyler eklememenizde fayda var.

Benim gibi büyük bir çember kalıpta pişirip dilimleyerek servis edebilir veya ufak sufle kaplarında tek tek de pişirebilirsiniz. Keki ters çevirmek isterseniz, kalıbın tamamanı tereyağ ile yaplayıp iyice unlayın.

Sıcakken üzerine dondurma, meyve, süt kreması ekleyebilirsiniz. Dolapta iyice soğutup da yiyebilirsiniz. Dediğim gibi, sanki içi bol çikolata kremalı çikolatalı bir kek yer gibi oluyorsunuz ama bu daha orgazmik bir şey kesinlikle. Ertesi gün çok daha iyi bir hale geliyor bence.

Bu arada fırında tutma süreniz çok önemli, fazla tutarsanız akışkanlığını kaybeder. Çok az tutarsanız da pişmez. Bu yüzden, 20 dakikadan sonra bi kontrol edin. Üzeri kabuk tutup pişmiş ama hala yumuşak ve kürdana hamuru bolca bulaşan bir kekiniz olmalı. Bu kıvamı aldıysa fırında tutmayın, çıkarın hemen.

Hadi tarife geçelim.


Chocolat Au Fondant / Çikolatalı Fondan Kek Tarifi 


225 gr iyi kalitede, en az %60 kakao oranına sahip bitter çikolata (doğranmış veya damla)
200 gr tuzsuz tereyağ (küp küp doğranmış)
50 gr iyi kalitede bitter çikolata (küçük doğranmış)
5 büyük boy yumurta
1 1/3 bardak toz şeker (260 gr)
1.5 yemek kaşığı un veya glutensiz un
1 tutam tuz
1 yemek kaşığı incecik rendelenmiş portakal kabuğu (tercihen)

Fırını 200C'ye ayarlayın. 22 cm'lik çeber kabın tabanına yağlı kağıt serip, kenarlarını tereyağ ile yağlayın ve un serpin.

200 gr çikolata ve tereyağını bir kaba alıp mikrodalga veya benmaride eritin ve iyice karıştırın. Şekeri ekleyin ve karıştırıp 2-3 dakika ılıması için bekleyin.

Yumurtaları teker teker ekleyip, her seferinde 30 sn kadar orta devirde çırpın. Unu ve tuzu ekleyin ve homojen ve pürüzsüz bir karışım olana kadar karıştırın. 50 gr ince ince doğranmış çikolatayı ve portakal kabuğunu (tercihen) ekleyin ve tekrar karıştırın.

Karışımı önceden hazırladığınız çember kek kalıbına boşaltıp 1-2 kere sert bir zemine vurarak içindeki fazla havayı alın. Fırında yaklaşık 22-25 dk pişirin.

Pişirme aşamasında kek kabarıyor biraz ama fırından aldıktan sonra çökecek. Kekin üstü kabuklu olacak ama kürdan batırdığınızda kürdana bulaşması gerek, yoksa içi akışkan olmaz.

Keki fırından aldıktan 10 dakika sonra sıcak olarak dondurma, krema veya meyvelerse servis edebileceğiniz gibi soğukken de servis edebilirsiniz.




[5 x nachgefragt bei..] BLOG COACH Janneke Duijnmaijer



Bloggen ist nicht nur einfach irgendein Hobby.

Es ist die Leidenschaft für ein bestimmtes Thema. Die Freude am Austausch mit Gleichgesinnten und in meinem Fall die Liebe zur Fotografie. Das war übrigens damals als ich vor 5 Jahren anfing ganz genau so. Nur heute gibt es eine Reihe von neuen Fragen, die man sich als Blogger irgendwann stellt: 

Was ist denn diese Suchmaschinenoptimierung genau, brauche ich Google Analytics, wie kann ich mein Blog Layout verbessern, wie wird mein Blog gefunden, woher kommen meine Leser, welche Tools funktionieren, kann man wirklich Geld verdienen mit seinem Blog, wie gehe ich mit Werbung um und noch so einiges mehr.

Daher möchte ich euch heute in meiner noch jungen Rubrik "5 x nachgefragt" Janneke Duijnmaijer vorstellen, sie ist Blog Coach und hat es sich zur Aufgabe gemacht hat, genau diese Fragen zu beantworten.




Janneke schreibt mit viel Herzblut und Know How auf Blog Your Thing und inspiriert dort Blogger mit hilfreichen Tipps, Tricks und Infos zum Thema Blogging und Social Media.
Außerdem hilft Janneke bei technischen Problemen oder bei der Ausarbeitung (d)einer Blogstrategie und bietet eine Blog Analyse sowie individuelle Blog Coachings an.
Sie unterstützt jeden dabei, der das Beste aus seinem Blog herausholen will und zeigt, was man braucht um daraus ein Business zu machen.

Wenn man Feedback zu dem eigenen Blog haben möchtet, dann ist man in meinen Augen bei ihr sehr gut aufgehoben und ich freu mich sehr, dass Janneke mir heute meine 5 Fragen beantwortet:


5 x nachgefragt bei Janneke von BLOG YOUR THING

Liebe Janneke, schön, dass du dir die Zeit genommen hast, um meine Fragen zu beantworten! Magst du kurz etwas über dich erzählen und wie die Idee zu deinem Blog "Blog Your Thing" entstand?


Vielen Dank für die Einladung :)
Ja, gerne: ich habe meine Abschlussarbeit in der Schule zum Thema „Internet“ geschrieben und bin damals (2009) auf Blogs gestoßen. Da wusste noch kaum jemand, was das eigentlich ist. Weil ich neugierig war, habe ich Orangenmond gestartet, einen DiY & Backblog, den ich bis heute betreibe. Und es war auch schnell klar, dass ich beruflich „was mit dem Internet“ machen will. Irgendwie hat es sich so ergeben, dass ich mir immer mehr Wissen über das Bloggen an sich angeeignet habe und meinen Freunden Tipps gegeben habe. Das war irgendwann nicht mehr genug und deshalb habe ich Blog Your Thing gestartet, wo ich mein Wissen jetzt mit mehr Leuten teilen kann :)

Braucht man Vorkenntnisse um einen Blog zu schreiben und verrätst du uns deine Blogger-Insider Tipps für einen erfolgreichen Start?


Wenn du hobbymäßig bloggen willst reicht es im Prinzip, wenn du einen Internetzugang hast und schreiben kannst! Aber natürlich gibt es ein paar Dinge, die es einfacher machen: Ein einprägsamer Name, den man leicht buchstabieren kann und der so einfach auszusprechen ist, dass man ihn nicht 5 mal wiederholen muss, ist Pflicht. Und du solltest dich gleich von Anfang an mit anderen Bloggern vernetzen, dann macht das Bloggen noch mehr Spaß!

Was sind deiner Meinung nach die häufisten Fehler beim Bloggen?

DER Fehler schlechthin ist, dass viele Blogger keine Strategie haben. Was total okay ist, wenn der Blog nur ein Hobby ist. Aber wenn er erfolgreich sein soll, dann musst du dir überlegen über welche Themen du schreibst, wen du mit deinem Blog ansprechen willst und wie du am besten die Werbetrommel rührst!

 

http://www.blogyourthing.com/gratis-e-book-50-quellen-fuer-mehr-traffic/


Welche unverzichtbaren Blogging Tools kannst du empfehlen?

Mein Lieblingstool schlechthin ist Google Analytics, ein sehr umfangreiches gratis Statistiktool, das wahrscheinlich den meisten Bloggern ein Begriff ist. Es ist zwar auf den ersten Blick etwas unübersichtlich, aber wenn man mal weiß, wo man was findet ist es Gold wert!

http://www.blogyourthing.com/google-analytics-basics-meistbesuchten-seiten-finden/


Ebenfalls unverzichtbar ist für mich ein Editorial Kalender, in dem ich notiere, was ich wann veröffentliche. Vor allem seit ich 2 Blogs betreibe, würde ich ohne ihn garantiert den Überblick verlieren. Ich benutze dafür Papier, Stift und Post-Its. 
Manchmal brauche ich einfach was Handfestes :-)




Und mindestens genauso wichtig ist für mich ein Notizbuch, in dem ich Inspirationen oder Ideen für Blogartikel sofort aufschreibe. Tue ich das nicht, sind sie nämlich garantiert nach 2 Minuten weg. Dafür nutze ich Evernote , für das es sowohl eine Web-App als auch eine Smartphone App gibt. Denn egal wo ich hin gehe, mein Smartphone ist garantiert immer dabei!


Wenn du eine Anleitung zum Geldverdienen mit Blogs schreiben müsstest, welche drei Punkte würden darin in jedem Fall vorkommen? 


1.       Behandle deinen Blog wie ein Business – sprich: sei so professionell wie möglich. Denn wenn du es nicht tust, warum soll es dann jemand anderes tun? Dazu gehören unter anderem, dass du eine E-Mail Signatur hast, schnell auf E-Mails antwortest und dass du Vereinbarungen (z.B. mit Unternehmen) einhältst.

2.       Lass dich nicht unterkriegen! Es wird wahrscheinlich öfter passieren (vor allem an Anfang), dass dir jemand 50€ für einen Sponsored Post anbietet. Selbst wenn du dich freust, dass ein Unternehmen mit dir zusammenarbeiten möchte: verkaufe dich nicht unter Wert! Überleg dir immer, was bei diesem Budget dein Stundenlohn wäre und ob sich das für dich auszahlt. Denn beim Bloggen ist es wie in jedem anderen Business auch: die Preise im Nachhinein zu erhöhen ist fast unmöglich...

3.       Think outside the box! Geld verdienen kannst du beim Bloggen nicht nur mit Sponsored Posts oder Bannerwerbung. Ein eigenes E-Book zu schreiben und verkaufen ist gar nicht so schwer. Immerhin machst du ja auch auf deinem Blog nichts anderes als Content zu produzieren ;-) Und bestimmt fallen dir noch andere Ideen ein!




Mehr von BLOG YOUR THING: Website | Facebook | Instagram



Mittwoch, 29. Juli 2015

Chelsea Tea'de kahve keyfi




Akasya'ya 2. defa gidiyorum. Yeni mekanlar keşfetmek, değişik atmosfer, dekorasyon hoşuma gidiyor. Bu ortamlarda oturup, iç mimar gibi, masasından sandalyesine, yer döşemesinden, duvar rengi, dekorasyon objelerine kadar her yeri inceliyorum. Hissettirmek istediklerini hissettirebilmişler mi? Mutfak takımlarını, çatal-bıçak, fincanlar, bardaklar, peçetelere ve eşlik eden müziğe kadar...
 
 

Chelsea Tea  House bu konuda son derece başarılı bir mekan. Dışardan bakıldığında  aydınlık ve soft renkleriyle sizi içine çekiyor. Bir çay evi gibi görünse de, kahve ikramı var mı diye öncelikle sorduk. Olumlu cevap alınca, hemen girip yumuşak yastıklara sırtımızı yasladık.
Karşımızda, birbirinden narin ince çay fincanları, takımlar, kupalar, bakmakla doyamacağın bir göz ziyareti sergiliyor. Pinterest'i takip ediyor musunuz bilmiyorum, ama benim hesabımda özellikle "cup"larla ilgili pinlerim var. Orada bulduğum o narin fincanları canlı canlı karşımda görünce çok sevindim, ama maalesef biraz pahalı. Ancak özel günlerde hediye alırım ya da hediye gelsin diyebileceğiniz tarzda  fincanlar. Koleksiyonerler için bulunmaz bir yer. Birgmingham Sarayı etiketli fincanlar, size  İngiliz asaletiyle çay keyfini yaşatır. Başka bir yerde şubesi de yokmuş. Anadolu yakasına geçerseniz mutlaka uğrayın derim.

  
    Çok değişik çay çeşitleri ve aromaları vardı. Ben çok çaycı olmadığım için, kahve ve sunumuyla ilgilendim. Yanındaki minik keki de ısıtıp servis yaptılar, değmeyin keyfime , cennetten bir parça :)


Google 'da internet sayfası var mı diye ararken, başka bir blogcu arkadaşın paylaşımını buldum. Onun anlatımı ve anlattıkları benimkilerden daha farklı , çünkü çay tutkunu kendisi. http://cayaski.com/chelsea-tea-house-kesfi/   . Onun yazısına da bir göz atın derim.