Ama kendime özgü bir çizgim varken neden bunu kullanmayayım..
![]() |
Resim yazısı ekle |
![]() |
Resim yazısı ekle |
Biz hiçbir zaman isimlerin ironik yaklaşımlarına bakmıyoruz. Hep ilk anlamlar bizim için gerçek anlam oluyor ve çoğu kez öyle kalıyor. Genellikle sorgulama becerimiz pek olmadığı için bu teori değişmez bir bütünlük içinde kendi yaşayışımızda. Örnek verecek olursak günümüzün en asosyal mecrası olan "Sosyal Medya". Bir yalnızlar rıhtımıdır kendileri, baktığımız zaman birçok varlık vardır ama bir o kadar da yoktur. Bu yüzden en önemli unsur bu mecrada hangi aşama ve hangi konumda, ne derece etkin olmalıyım?, cevaplarını vermektir.
Şimdi bu asosyal medya araçlarına bakalım, bakmadan önce bu yazıyı da okuyabilirsiniz:
1- İnstagram
Sosyal medyayı asosyalleştiren aslında reel gerçekleri sanallaştıran anlardır. Yani insan zihninde bir takım kıskançlıklar yaratan, onların zihninde sanallaşmaya yol açan mecradır. Bunu en çok destekleyen araçlardan biridir, instagram. Bir fotoğraf paylaşırsın, sonra sende daha da daha da hissi uyandırır ve kapılırsın rüzgarına. İnstagramın en büyük dezavantajı aslında mahrem denen, kişiye ait olanların paylaşılmasıdır. Özgürcü denilen ve buna sınır konulmaya bir anlayışı vardır. Amerika, instagram olmasa da zamanında gençlerin sanal ortamlarda paylaştıkları yüzünden çok çekti aslında, intaharlara kadar giden boyutları var.
2- Twitter
Twitter aslında yarar zarar zincirinin terazisinde yerine göre kötü, yerine göre iyi boyutta. Bir deşarj aracı olsa da artık bir psikolojik bunalım aracıda olmaya başladı. Çünkü twitter insanı sosyalleştirmiyor, varolan sosyalliğini alıp ona sanal sosyallikler veriyor. Hani bu mecrada kalırsan mutlusun, bu yüzden senin benim için, benim için sen anlayışı... Ayrıca bu mecra da hiçbir haber edit edilmediği için, çatışmaların bol, ama sorgulanması az bir olaylar dizisine insanlar kurban gidiyor. İnsanlar artık günümüzde kişi sayısı, yani takipçi sayısı ile iktidarlarını bu alanda ilan ediyor. Bu onlara sosyal bir haz, sosyal bir iktidarlık sağlıyor.
3- Facebook
Msn gitti facebook geldi dediğimizde dünya küreselleşmeye ayak uydurduğu, teknolojik ilerlemeler kaydedildiği dönemde kapımıza geldi, facebook amca. İlk dönemler, kocasız kalan, intihar edenlerin mecrasıydı.(En azından ben öyle hatırlıyorum) Hatta yaş sınırlaması bile vardı. Çocuklar yaşlarını büyülterek girebiliyordu ancak. Facebook sosyalliğin en asosyal olduğu mecra. Çünkü içersinde bütün paylaşım argümanları var. Takip etme olanakları çok fazla ve insanlar takip edenleri sorgulamıyor bile. Ayrıca bilgilerinizin nerede ve nasıl paylaşıldığı belli bile değil. Bunun dışında kendinizi sanallaştırmak için her şeyi yapıyorsunuz misal "ilişkisi yok" misal "bugün yorgun hissediyor"...
4- Blogger
Blogger aslında bir sosyal medya aracı değil, bakıldığı zaman alternatif medya aracı. Çünkü insanlar belli toplumsal olgular, yapılan sistematik yayınlar nedeniyle bunları kabul etmeyip kendi medyasını, kendi yayını üretebiliyor. Fakat bloggerın da sosyal medya kalan, sosyal medyaya bakan tarafı var. İnsanlar burada da popüler olma, bir konuma gelme çabasında olabiliyorlar. Ki buranın çok kötü tarafı, kendi tanımsızlıklarına kendilerince anlamlı tanımlar ürettiklerini sanıyorlar. Aslında sosyalleşemiyorlar bu kötü. Şunu da belirtmeliyim ki en çok zarar veren mecra da bu. Çünkü insan verdiklerini de almak istiyor, belki facebooktaki bir resim ya da paylaşılan video bunu yapmaz, twitterdaki 140 karakterli twitte öyle, ya da instagramdaki anlamsız fotoğraf, ama blogger bunu yapar. 3 senedir bu mecra içindeyim, ve bunla ilgili çokça insan tanıdım, hatta bazıları blog yazmaya sosyalleşmeye başlayıp psikolojisi bozuk olarak çıktı. Bu anlamda blogger kısım kısım zararlara yol açabiliyor.
Baktığımızda diğer ülkelerde durum nedir bilinmez ama onlar o teknik ilerlemeleri zaten deneyerek geliştiriyorlar, bizse görerek bunu yapıyoruz. Bu anlamda bu mecralardan ne istediğimizi aslında tam bilmiyoruz. Ne amaçla bir twitter, instagram, facebook ya da başka bir şey açtığımızı bilmiyoruz. Bir sıkıntımız var ve kaçış arıyoruz, sonra bu mecralara girip anlam yaratmaya, ona verdiğimiz kadar ondan bir şeyler istiyoruz. Bu yüzdende saplantılarımız ve kayıplarımız oluyor. Ayrıca sosyalleşeyim derken normal akan, reel hayattan kendimizi soyutlayıp, yapay bağımsız bütünler oluyoruz. Bu yüzden çok akılcı ve yapısalcı bir yaklaşımla bu mecralara girerken gerek biz, gerekse eşimiz, dostumuz, çocuğumuza ben ne istiyorum? ve istediğimi nasıl kontrol edip ilerletebilirim? gibi sorular soruması gerek....
Yazar Hakkında: Ruhsuz Atmaca'nın, tek ve temel amacı insanlığa bir şey katabilir miyim?, katabilirsem nasıl olmadır?, bu soruları kendine sorarken bir anda kendisini blog dünyasında bulur.Ruhsuz Atmaca blogunun kapağında yer alan ve ismini verdiği "Atmaca", insanlara benzer duygulara sahip bir canlıdır. Yırtıcılığı nedeniyle isminin önüne "Ruhsuz" takısı gelmiştir. Blogun sloganı ise: "Yazdıklarım ve Yazacaklarım Atmacanın Bakışlarında Gizli..." oluşturur.
Blog yazarlığı herkes için değildir en azından ben öyle düşünüyorum. Her işin bir hakkı vardır, layığıyla yapamayacağımız bir işe girişmek bence doğru değildir. Binlerce sadece: ‘’benim de bir blogum var’’ demek için açılmış blog adresleri var. En son 1-2 yıl önce güncellenmiş bu yerler bana terk edilmiş bir yer görünümü hissini vermektedir.
Sabırlı değilseniz, hızlı sonuçlar elde etmek istiyorsanız ve diğer insanlarla bağlantı kurup bir şeyler öğrenmeyi tercih etmiyorsanız, blog yazarlığı yapmak size göre değildir. Neden başarısızlık yaşadığınızı hiç düşündünüz mü? Blog ve blog yazarlığı konusunda gerekli bilgi ve donanıma sahip olmadan bu işe başlamış olabilirsiniz. Bu demek değildir ki, hep başarısızlıklar içinde devam edeceksiniz. Asla böyle düşünmeyin, hatalarınızın farkına varın ve o hatalarınızı düzelterek ilerleyin. Yanlış üstüne yanlış koyarak ilerlediğiniz vakit, o zaman ayakta kalmanız iyice zorlaşacaktır. Bugün sizlere dilim döndüğünce blog ve blog yazarlığı ile ilgili ipuçları vermeye çalışacağım.
Öncelikle, birçok yerde kısa yoldan nasıl para kazanabileceğiniz hakkında sizlere yalan yanlış bilgiler verilmektedir. Kısa yoldan zengin olmak! Bu başlıkla internet ortamında binlerce reklamlar yayınlamakta, kitaplar satılmaktadır. Size kısa yoldan nasıl para kazabileceğinizi anlatan kitap ve dergiler almanızı söylerler. Lütfen uyanın! Kısa yoldan para kazanmak diye bir şey yoktur. Para kazanmak istiyorsanız, bir emek bir çaba sarf etmelisiniz ki onun karşılığını alabilesiniz. Bu bağlamda ilk amacınız asla para olmasın. Blogunuzdan ve blog yazarlığından beklentilerinizin ilk sırasında maddiyat var ise bu sizi yanlışa sürükleyecek ilk unsurdur. Para kazanmayı hiç düşünmeyin demek değildir bu söylediklerim.
Blog Yazarlığı = Fazlasıyla Emek + Çaba
Yukarıda da bahsettiğim gibi kolay para kazanmak diye bir şey yoktur. Çok şanslı olmadığınız sürece böyle bir şey mümkün değildir. Blog yazarlığı da aynı şekildedir. Blog yazarlığının herkes için uygun olmamasının temel nedenlerinden birisi budur. Blog yazarlığı çok çalışma gerektirir ve para kazanmak kolay değildir. Bir tür uygun bağlantılar kurmalı ve hatta blog adresinizi ilgi çekici birçok bilgiyle desteklemelisiniz.
Halk kütüphanesini düşünün. İlgi alanınızla ilgili tüm kitapları okuduktan sonra yeni bir şeyler bulmak istersiniz. Eğer bulamazsanız farklı bir kitap kaynağı bulmaya çalışırsınız. Bir blog adresi de böyledir. Okuyucularınıza düzenli olarak yeni şeyler sunmalısınız ve bu zaman ve çalışma gerektiren bir durumdur.
Blog yazarlığının herkes için uygun olmamasının nedeni herkesin yeni bir şeyler araştırmak için hazır olmamasıdır. Kolay bir yöntem bulmaya çalışırlar, başkalarının söylediklerini kopyalayarak para kazanmaya çalışırlar. Aslında tek başına bir şey kazanmış olmazlar çünkü çaba göstermezler ve blog yazarlığının para ile ilgili olmadığını düşünmezler!
İnsanlar düşüncelerini paylaşmak için blog yazarlığı yaptıkları zaman bunun daha kolay olacağını düşünürler. Bu sayede profesyonel blog yazarları gibi para kazanma amaçları olmaz ve bu konuda baskıya sahip olmazlar. Zaman bulduklarında bir şeyler paylaşırlar ve herkes kısa bir süreliğine bile olsa bu şekilde bir blog yazarı olabilir!
Blog yazarlığını bir hobi olarak yapıyor olsanız bile okuyucuların ilgisini kaybetmemek için mutlaka yeni içerikler sunmalısınız. Blog yazarlığı aslında tam olarak budur. Profesyonel olsanız veya olmasanız bile blog adresinizi güncel tutmalısınız. Okuyucularınız geçen hafta yayınladığınız bir yazıyı gördükleri sürece memnuniyetsiz olurlar ve blog adresinize olan ilgi yavaş yavaş azalmaya başlar.
İçerik Kraldır!
Herkes kendi içeriğini üretemeyebilir. Bu nedenle blog yazarlığı herkes için değildir. Blog yazarlığının %90’nı içerik ile ilgilidir, blog demek çok daha fazla içerik demektir! Zamanınızdan feragat etmeniz ve okuyucularınıza yazılar dışında değişik çeşitli şeyler de sunmanız gerekebilir.(Videolar, slaytlar, infografikler vb.) Bunları yapmaktan hoşlanmıyorsanız bir an önce bu durumdan hoşlanmaya çalışmalı veya bu işi yapmamalısınız.
Haftalık olarak belirli sayıda yazılar yazıp, blogunuzu güncel tutuyorsanız ve diğer blog adreslerine yorum yaparak görünürlüğünüzü arttırıyorsanız bu durumda blog topluluğunda iyi bir yere sahip olursunuz.
Düzenli olarak içerik oluşturmayı kendinize bir görev olarak görmelisiniz. Diğer insanların seveceği şeyleri bulmalısınız, sadece kendi sevdiğiniz şeyleri yazmamalısınız. Okuyucularınızın da isteklerini göz önünde bulundurup, zaman zaman içeriklerinizi o doğrultuda oluşturmalısınız.
Yeni arkadaşlar edindiğiniz ve diğer insanlara kullanışlı bilgiler sunduğunuz sürece blog yazarı olarak başarıya ulaşabilirsiniz. Ancak, bunun kolay bir şey olduğunu asla düşünmemelisiniz çünkü yazmanız gereken şeyleri çok iyi düşünmelisiniz. Başka insanların problemlerini çözebilecek içerikler sunmalı ve onlara desteğinizi göstermelisiniz. Bu sayede blog yazarlığını kendiniz için kolaylaştırmış olursunuz.
Yazar Hakkında: Merhabalar ben Timur Demir, 23 yaşında Orman Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Kişisel sitem olan www.timurdemir.com.tr de, kendime paylaşmayı misyon, bilgiyi en değerli hazine olarak görmeyi ise vizyon edinerek, siz değerli okuyucularıma faydalı olmaya çalışmaktayım.