Sonntag, 3. August 2014

Blog Mutfağınızı Zorlamayın, Misafir Olarak Doyun

Bu yazı, HızlıAdam isimli blogun sahibi Bünyamin Kapıcıoğlu tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

 

Geçen ay BlogHocam için yazdığım, Bloğundan Gelir Elde Edemeyenlerin Güzin Ablası başlıklı makaleden ötürü mail kutuma gelen sorulara yetişemez oldum. Dikkatimi çeken en önemli soru/sorun "Blogların spesifik olamama problemi" 

Blog yazarları özellikle bu konuda destek isteyince kolları sıvadım.

 

hizliadam

 

Buyrun Efendim. Bu Makaleyi Yan Masadan Gönderdiler.


Önceki yazımda belirttiğim gibi: bir konuda uzman görünüme sahip ve konu dışına taşmayan bloglar daha başarılı oluyor. Bunu siz de farketmiş olmalısınız. Sebebi barizdir zaten: Otomobil bloğunda yemek tarifi yayınlamanın gayet amatörce olacağını söylediğimi hatırlıyorum. Sahip olduğunuz bloğun adını "Kişisel Blog" koyarak spesifik olmanın zincirlerini kırmaya çalışmayın. Bu sadece bir şekil kaçış olacaktır. Her ne kadar kişisel blog da olsa çok iyi anladığınız konularda yazıyor olmalısınız. Bir insan herşeyi bilemez. Bildiğini iddea edercesine her telden yazılar yazmaya kalkarsa şüphesiz "samimiyetsiz" imajı çizecektir. (Özür dilerim ama öyle malesef)

 

Yazacabileceğiniz birden fazla alan var ve bu alanlar birbirinden bağımsız ise ne yapmalı?


Her konu için ayrı bir blog mu açmalı? ki buna enerjiniz yetmez. Ya da her telden çalan bir blog mu yazmalı? Bu da profesyonel olmaz. Gelin bu işe bir çözüm üretelim. Dikkat ederseniz; birden fazla konuya hakim olamazsınız demiyorum. Tabiki de onlarca farklı alanda içerik üretme yeteneğiniz ve bilginiz olabilir. Tek derdim mekan ilişkisi. "Taş yerinde ağırdır" der atalarımız. Uygun taş(makale) uygun tarlaya(bloga) gönderilirse nasıl olur sizce? Tarla sahibi olmak şart mı? Değil!


Misafir Blogculuk / Misafir Yazarlık dediğimiz sistem var ve şuan okumakta olduğunuz blog (bloghocam) bu sistemin Türkiye'deki en bilinir temsilcilerinden. Blog sahibi olan Serdar bey, bu sistemi Türkiye'de işler hale getirmek için çok emek sarf etmiş. Sonuç: Gayet başarılı.

 

Peki Siz Misafir Blogculuğa Ne Gözle Bakıyorsunuz?


Tamam; PR değeri için önemli, Tamam; blog ağımız ve arkadaş çevremiz genişliyor. Hımm... başka parmakları göreyim??? Evet. Söylediklerinizin hepsi doğru. Neticede misafir yazarlığın hiçbir zararı olmadığı gibi bir sürü faydası var. Yine de dahasını merak edenler bu sayfadan misafir yazarlığın faydalarını öğrenebilir > Misafir Blogculuk 

 

Durum böyleyken kendi blog konseptinize uymayan yazıları neden misafir olarak göndermeyesiniz ki?

 

Sizin mutfağınız o an yazacağınız konuya uygun değilse zorlamanın anlamı yok. Zaten blog konunuzla alakasız yazıları yayınlarsanız sabit takipçileriniz dahi pek fazla ilgilenmeyecektir yazınızla. Düşünsenize teknoloji bloğunu takip ediyorsunuz, sabah bir göz atayım dediniz. O da ne! "Masa örtüsü dantel örnekleri" başlıklı bir makale var. Okur musunuz? Bırakın okumayı; hayal kırıklığı yaşadığınız için küfretme ihtimalinizi bile görür gibiyim. Google amca desen zaten sevmez her telden çalan blogları. Bu durumda size organik aramalardan pek fazla ziyaretçi göndermeyecektir. Ne oldu peki? Yazmak için aç kurt gibi oturmuş fakat doyurucu sonuçlar alamamış olacaksınız. Bu yüzden bence izlenmesi gereken yol şudur:

 

Misafir Yazarlığı Verimli Kullanmak:

 

- Kendi konseptinize uymayan fakat sizin o konuda kayda değer düşüncelerinizin olduğu yazıları ilgili bloglara gönderin

 

- Takip ettiğiniz bloglara, en iyi üretebileceğiniz alanlardaki blogları da ekleyin, (Bu şekilde yazacağınız her farklı konu için en uygun bloga teklif gönderebilirsiniz)

 

- Sahip olduğunuz blogda misafir ağırlayın. (Karşılıklı çaya gitmek daha samimi ve sağlıklı olur)

 

- Eserlerinizi göndereceğiniz bloglar hakkında seçici olun. (En az sizin bloğunuz kadar kaliteli olmasına dikkat edin. Neticede yayın yaptığınız, misafir olduğunuz blog sizin için referans niteliğindedir)

 

- Misafir olduğunuz blogda yazınıza gelen yorumları takip ederek cevaplayın. (Bu davranış etkileşimi arttırır. x bloğun sabit ziyaretçisi sizin de sabit ziyaretçilerinizden biri olmak isteyebilir)

 

- Misafirlikte fayda yüklü makaleler hazırlayın. Çünkü kimse kendinizi ya da kayda değmez bir anınızı anlatın diye sizi ağırlamak istemez (Ropörtaj ve başarı hikayeleri hariç)

 

- Unutmayın. Her blog yazarı okuruna fayda sağlayacak makaleler yayınlamak ister.

 

- Misafirlikte kurabiyeleri cebinize atmaya çalışmayın. (Sırf ziyaretçiyi kendi bloğunuza çekmek istercesine yazılar yazmayın)

 

Yukarıdaki maddelere dikkat ederek bol bol misafirliğe giderseniz sonuçların herzaman lehinize işleyeceğiniz göreceksiniz. Aynı zamanda misafir olduğunuz bloğun yeni ve özgün bir makaleyi google'a indexletmesini sağlamış olacaksınız. Yani sizi ağırlayan blog yazarı da bu durumdan maximum fayda sağlamış olacaktır. Bu şekilde bloğunuz çöplüğe dönmemiş olur. Başkalarına fayda sağlamış, blog dayanışmasını desteklemiş ve sonuçlarından siz de kârlı çıkmış olursunuz. Üstelik bloğunuz spesifik olma özelliğini korurken yazılarınızı tam da hedef kitleye okutmuş olursunuz. İyi Bloglar...

 

Yazar Hakkında: Annemin anlattıkları ve benim hatırladıklarıma göre 5 yaşımdayken gazetedeki araba resimlerini makasla kesip biriktirirmişim. Bozuk para saymayı da yine 5-6 yaşımda öğrenmişim. Bu durum dedemin çok hoşuna gittiği için bana saydırmak üzere bozuk para biriktirmeye başlamış. Çelik kasadan bihaber olan ben, sahip olduğum bozuk paraları muhafaza edebilmek için konserve kutusuna benzeyen kumbaralardan almışım. 7 yaşımda ise oynamadığım oyuncaklarımı mahallede satarak ticarete başlamışım. O gün bugündür ticareti ve para kazanmayı severim. Gelirinizi arttıracak ve iş hayatınızda hızınıza hız katacak makaleler okumak isterseniz benim bloğuma da beklerim.

www.HizliAdam.com

Büyüleyici Ayasofya Müzesi

Ayasofya'yı acaba turistlerin gözüyle görebilecek kadar hassas bir toplum muyuz? 
Senelerdir gidip geliyorum. Görmek istediğim mozaiğine hayranlıkla bakıyorum, ama içeride bitmek bilmeyen tadilat iskelesini orada görünce yine mi demekten kendimi alamıyorum. Dünyada başka bir örneği olmayan hem kilise hem cami motifleri içeren bu kadar kutsal bir mabedin değerini inanın sadece turistlerin gözlerinden okuyabiliyorum. Daha ilginç bir şey söyleyeyim size hediyelik eşya dükkanında satılan Türkçe rehber kitapçıklardan almak isterdim.Her dilde vardı ama Türkçe yoktu. Görevli talep olmadığını söyledi. Ne acı dimi... Geziden birkaç fotoğraf. Ama oranın gizemli atmosferini ancak oranın havasını soluyarak anlayabilirsiniz. Yolunuz düşerse mutlaka uğramanız, tavsiye ederim. Üst kata çıkmayı, ve alt kattaki dilek taşına uğramayı unutmayın. 








      En çok sevdiğim nokta. Beni nadir etkileyen eserlerden. Kusursuzluk hissettiriyor.Mozaikle yüzdeki ifadenin verilmesi ne kadar kolay olabilir...


Ayasofya'yı burada yalnız bırakıyorum.Diğer müzeler bir sonraki yayında.Büyüyü bozmak istemedim. Son fotoğrafların tadı damağınızda kalsın.
www.ayasofyamuzesi.gov.tr

Freitag, 1. August 2014

KIZ KULESİ , ARKEOLOJİ MÜZESİ

Geçen hafta Melisa yaz okulundan çok bunalınca, aslında çok yorulunca evde oturmak istediğini söyleyince , benim kalan 1 haftalık iznimi değerlendirme vaktimin geldiğini düşündüm. İkinci bir tatil imkanı olmayacağı için, uzun zamandır sergi ve müzelere gitmeyince bir haftalık İstanbul kültür turu programı yaptık. Kız kulesi, Arkeoloji müzesi, Ayasofya , Deniz müzesi, Pera müzesi, Masumiyet müzesi, Türvak'ı  ( sinema ve televizyon müzesi) gezdik. Programda olan bir çok müzeyi , sıcaktan yorulduğumuz için gerçekleştiremedik. Perşembe- cuma günü evde kalıp dinlendik.
Bu arada Melisa'nın çok sevdiği bir arkadaşı da bize eşlik etti.

                                                                          KIZ KULESİ

Kız kulesinin cazibesi maalesef , iftar programlarından dolayı kaybolmuştu. Bahçesinde ışıklandırmalar, uydular, kurulan ve geçilemeyen sahneler, gözleme yükseltileri , gezmek epey sıkıcı geldi bana ve çocuklara. Şunu anladım ki, kız kulesini karşıdan izlemek keyifli, eğer gezmek istiyorsanız, güneş battıktan sonra, İstanbul'un ışıklarını seyretmek için gitmelisiniz. Kule'ye girer girmez zorla , İstanbul manzarası posteri önünde fotoğraf çekmek isteyen fotoğrafçılarda çok iticiydi.
İsteyenin fotoğrafı değil, fotoğraf çekilmek zorunluymuş edasıyla, fotoğrafı almak zorunda değilsiniz diyorlar. Zaten kuleye çıkıp indikten sonra , size kalacak tek hatıra , hediyelik eşya reyonundan bir parça ya da bu fotoğraf oluyor. Daha evvel Kız kulesi ziyaretim olmuştu. Zaten motorla gidiş için ücret ödeniyordu ve içerde bir içecek ücretsizdi. Restaurant gayet makul fiyatlıydı. Bahçesinde, kulesinde, ya da restaurantında oturup bir şeyler yiyip içip imkanı oluyordu. Bu sefer çıkmamız ve inmemiz bir oldu.


Sultanahmet'e ne zaman gitsek , Topkapı Sarayı'nı , Yerebatan Sarnıcı'nı, Ayasofya'yı, Sultanahmet Camii'ni tercih ettiğimiz için, ve yorgunluk çöktüğü için hep ötelerdik. Bu sefer Arkeoloji müzesi ve Ayasofya'yı tercih ettik.

Çocuklar için çok cezbedici bir yer. Ellerinde sesli rehberle, dinlenmesi gereken her yeri dinlediler.
Sizlerle müze içinden , ilgimi çeken yerlerin fotoğraflarını paylaşıyorum. Yanı başımızda ki medeniyetleri çok uzaklarda aramamıza gerek yok. Şimdiye kadar gezmemiş olmamız büyük bir kayıp diye düşünüyorum. Orta okul öğrencileri için özellikle iyi bir etkinlik olacak. Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç ayrı müze bulunuyor.
Detaylı bilgi için  http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/anasayfa

                                                     ARKEOLOJİ MÜZESİ








 











 
 
Diğer geziler bir sonra ki yazıya....

Dienstag, 29. Juli 2014

[Vorgestellt]dabelju : design + Give Away









Ich glaube, ganz zu meinen Blogger Anfangszeiten habe ich es ein-, zweimal 
erwähnt: Ich kann nicht nähen und werde es wohl auch nie wieder probieren. 
Das mit meiner Nähmaschine ist sowas wie eine kleine Hass-Liebe, aber ohne 
Liebe eben. Mittlerweile habe ich mich aber damit abgefunden, dass ich es 
einfach nicht kann und der Nähfuß doch nicht von alleine abgebrochen ist..

Umso mehr bewundere ich natürlich die Nähkünste anderer und als ich auf
den noch sehr jungen Shop dabelju:design gestoßen bin, wo Debora
nicht nur die tollsten Taschen, Kissen, Stoffkörbe, Tablethüllen,.. 
näht, sondern auch noch die sehr schönen Muster selbst entwirft und 
diese anschließend mit verschiedenen Drucktechniken wie Linoldruck 
und Handsiebdruck, von Hand auf Stoff druckt, war ich total fasziniert.

 Debora kenne ich von einem netten Mailkontakt und neugierig wie ich bin
sind wir bald auf ihre Arbeit zu sprechen gekommen. Sie ist Stoffdesignerin 
mit einem eigenen Atelier in Kredenbach, wo die einzigartigen und sehr
hochwertigen Unikate entstehen. Klare Formen und schlichtes, minimalistisches 
Design stehen dabei im Vordergrund und da auch spezielle (Farb)wünsche 
kein Problem sind, habe ich mir in den Farben Schilfgrün und Grau ein  
crazy flowers Kissen anfertigen lassen. Ist das nicht wunderschön geworden?

Aber das Allerbeste ist: Debora hat mir zusätzlich eines dieser tollen
 Kissen zur Verfügung gestellt, welches ich nun unter euch verlosen darf.








Wie hüpfst du in den Lostopf:

Hinterlasse bis Dienstag - 05.08.2014 bis 00:00 Uhr - einen Kommentar zu diesem Post
und nenn uns doch dein Lieblingsprodukt aus dem dabelju:design shop.

Wenn du Debora ein Like auf Facebook da lässt oder die Verlosung auf deinem
Blog verlinkst, hast du DOPPELTE Gewinnchancen. Bitte einfach in den Kommentaren dazuschreiben.
Gerne kannst du das letzte Bild dafür mitnehmen. :-)

Teilnehmen kann eder, egal ob mit oder ohne Blog. Das Give Away ist für Teilnehmer aus allen EU
Ländern, der Rechtsweg ist ausgeschlossen! Bitte nur hüpfen, wenn du über 16 Jahre alt bist und alle
anonymen Leser bitte eine Mailadresse hinterlassen, da ich sie sonst im Falle eines Gewinnes nicht
kontaktieren kann!
Bitte keine Kommentare per Kontaktformular oder Mail, diese kann ich leider nicht berücksichtigen.

Wir freuen uns sehr auf eure Kommentare und drücken euch fest die Daumen!

♥ Rebecca





Montag, 28. Juli 2014

Häkelmännchen aus der DIY Ideenbox



Neues zaubern statt Altes entsorgen.
Das ist nachhaltig, erschwinglich und macht zudem noch riesigen Spaß.
So auch das Motto der Inspirationsplattform für selbstgemachte Geschenke:
die DIY Ideenbox

Bei allen Projekten der Geschenkideenbox steht vordergründig etwas Altes zu nutzen, 
um Neues zu schaffen. Dabei könnt ihr mithilfe eines Filters das Material 
( Stoff, Plastik, Papier, Blechdosen, Altglas und Milchkarton), den Schwierigkeitsgrad 
(Profi oder Anfänger) und die Zielgruppe wählen. Wie z.B. Windlichter aus alten Dosen,
einem selbstgestrickten Teppich oder eine Öllampe aus alten Weinflaschen.

 Upcycling also und dabei geht es nicht nur um die unmittelbare 
Weiterverwendung und das kreative Austoben, sondern auch um Abfallvermeidung und Ressourcenschonung. Ich finde, ein Thema unserer Zeit - so sind doch viele Dinge im 
Überfluß vorhanden und jederzeit verfügbar....

Das wollte ich natürlich auch gleich ausprobieren, schlägt da doch gleich mein DIY Herz höher
uns so ist meine Version des Häkelmännchens entstanden. Wie genau es funktioniert und 
die kostenlose Anleitung als PDF findet ihr hier (klick).



 





Verratet mir doch eure Lieblings-Upcycling-Ideen. :-)

♥ Rebecca

 




Samstag, 26. Juli 2014

Gül Tatlısı






Gül Tatlısı



Malzemeler;

150 gr margarin

1 çay bardağı sıvı yağ

1 çay bardağı yoğurt

1 adet yumurta

1 tatlı kaşığı sirke

1 tutam tuz

1/2 paket kabartma tozu

1 paket vanilya 

3 su bardağı un



2.5 su bardağı toz şeker

3 su bardağı su

Çeyrek limon suyu



Yapılışı;

Mümkünse şerbetini daha önceden hazırlayıp soğuk kullanın. Şeker ve suyu bir tencerede kaynatın, kaynamaya

Freitag, 25. Juli 2014

Ein Blick von oben...



 SO ist´s richtig und jetzt hiergeblieben, lieber Sommer! 
Davon wollen wir mehr. ;-)




Ich lass`nur einen kurzen Gruß da und wünsche euch 
ein schönes Sommerwochenende,
♥ Rebecca