Freitag, 13. Juni 2014
EVDE YENİLİK İYİDİR.
Donnerstag, 12. Juni 2014
Bloglamayla İlgili Öğrendiğim 10 Önemli Ders
Bu yazı, kisiselbasarim.com yazarı Timur Demir tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.
İnsanlar çeşitli nedenlerden ötürü bloglamayı severler. Bazısı yazarak para kazanmak ister, bazısı isim yapmak ister. Bazısı için sadece eğlencedir ve herhangi bir ciddiyet yoktur. Bazı ise düşüncelerini başkalarıyla tartışmaktan hoşlanır ve düşüncelerini blog adresinde paylaşır. Hangi amacı taşıyorsanız taşıyın bloglama sayesinde öğrenebileceğiniz bazı önemli şeyler vardır.
1. Yaratıcılığınızı Korumak İçin Eğlenmeye Çalışın
Bu bazı durumlar için biraz abes kaçabilir. Teknik sorumluluğu fazla olan veya bilimsel konularda yazılar yazdığınız bir blog sahibi bile olsanız yazarken eğlenmeniz gerekir. Yazar yazısını hazırlarken o anki ruh halini de yazısına yansıtır ve eğer yaptığınız işten sıkıldıysanız bu yazılarınıza yansımaya başlar. Sonuç olarak okuyucuları rahatsız etmeye başlarsınız. Farklı yaklaşımlar gerçekleştirmeye ve tekrardan kaçınmak için sahip olduğunuz yazarlık stilinde değişiklikler yapmaya çalışın.
2. Yazılarınız Ancak Dil Bilginiz Kadar İyi Olabilir
Dil bilgisi kuralları hiç aklınıza geliyor mu? Bazı insanlar dil bilgisi kurallarına takıntılı durumdadırlar ve nerede yanlış görülürse bunu gün yüzüne çıkarmaktan hoşlanırlar. Bu biraz sinir bozucu olabilir ancak dil bilgisinin kötü olması yazılarınıza doğrudan etki eden bir durumdur. Buna pek aldırış etmeseniz bile yazım hataları yapmanız yazarlığınız açısından güvenilirliğinizi kısıtlayan bir durumdur. Eğer ciddiye alınmak isteyen biriyseniz yazılarınızı yayınlamadan önce kontrol etmelisiniz.
3. İnternetin İşlevsel Bilgisine Sahip Olmalısınız
Bunu göz ardı edemezsiniz. Arama motorlarını doğru bir biçimde kullanmalı ve ihtiyaç duyduğunuz araştırmayı yapmalısınız. Bununla birlikte blog adresinizin bakımını ve güncellemesini tek başınıza yapabilmelisiniz. Bunun dışında internet jargonunda bazı ifadeler gerçek hayatta olduklarından farklı anlama gelebilmektedirler. Bu tür ifadeler hakkında bilgi sahibi olmalı ve yanlış bir şeyler aktarmamak için önleminizi almalısınız.
4. Okuyucuların Görüşlerine Başvurun
Yazılarınızın iyiliği veya kötülüğü konusunda objektif olabilmek son derece önemlidir. Ancak birçok yazar kendi yazılarını çok iyi bulur ve objektif olmaktan uzak dururlar. Blog yazarlarının klasik yazarlara göre farklı bir avantajı bulunur. Zaman kaybetmeksizin yazıları hakkında takipçilerin görüşlerine başvurabilir. Bazı kişiler kasıtlı olarak çok kötü olduğunuzu dile getirirler. Bu durumda daha gerçekçi olan yorumlara kulak asmaya çalışmalı ve hatalarınızı tespit edebilmelisiniz.
5. Reaksiyonlar Motivasyonunuzu Etkilememeli
Web büyük bir alandır ve bu alanda fırsatlar veya işler için farklı seçenekler söz konusudur. Yaratıcı bir yazarsanız bu seçenekler daima önünüzde olur ancak beklentilerinizi çok yüksek tutmamalısınız. Bir işe başvurduğunuz zaman sizi reddedebileceklerini aklınızdan çıkarmayın. Çalışmalarınızı, çabalarınızı sürdürün ve bu tip durumların sizi etkilemesine izin vermeyin.
6. Bir Şeyler Kendiliğinden Gelişmez, Onları Ortaya Çıkarmalısınız
Her zaman yeni fırsatlar kovalayın. İletişim kurabileceğiniz kişileri değerlendirin, iş fırsatları arayın ve işinizin geleceği hakkında düşünün. Eğer yerinizde durarak yazmaya devam eder ve beklersiniz sadece ufak miktarda gelişim gösterirsiniz. Bir şeylerin kendiliğinden ortaya çıkmasını beklememeli onları siz ortaya çıkarmalısınız.
7. Ara Vermeyi İhmal Etmeyin
Belirli aralıklarla yazmaya ara vermeye çalışın. Kaliteli içerik oluşturmak için bunu yapmak zorundasınız. Aksi takdirde yazılarınız kalitesiz hale dönüşür ve buna dur diyemezsiniz. Eğer ara vermek gibi bir seçeneğiniz yoksa neler yazdığınızı gözden geçirin. Yorgunluk sadece yazılarınızı etkilemez, aynı zamanda motivasyonunuzu da etkiler. Dinlenmek için kendinize vakit ayırın ve iyice dinlendikten sonra geri dönüş yapın.
8. Sabır ve Çalışkanlık Başarı İçin Önemlidir
Birçok blog yazarı bloglama dünyasına aşırı rahat bir şekilde giriş yaparlar ve birkaç ay içerisinde hemen başarıya ulaşacaklarına inanırlar. Bloglama dünyasında böyle bir şey söz konusu değildir. Birçok blog yazarı yıllar sonra başarıya ulaşmıştır. Bloglama hemen başarı getiren bir iş değildir. Planlama, öğrenme ve çok çalışma gerektirir.
9. Troller İle Savaşmaya Çalışırsanız Zararlı Çıkarsınız
Bazı yaratıcı kişiler sadece eğlenmeyi hedeflerler ve onlar için her şey eğlence anlamını taşımaktadır. Bu kişilere Troll denir. Sıkılgan bir yapıya sahiptirler ve kendilerini eğlendirmeye çalışırlar. Blog adresinize Troller gelmişse onlarla tartışmaya girmeye çalışmayın çünkü çoğu zaman kaybeden taraf olursunuz.
Onların kaybedecekleri bir şeyleri yoktur ve ana hedefleri sizin yaptıklarınıza eğlence amacıyla dalga geçmektir. Onlara aldırış etmemek ve onlarla reaksiyona girmemek oldukça ideal bir seçimdir çünkü reaksiyon görmedikleri zaman başka yere giderler.
10. Ne Pahasına Olursa Olsun Paranın Peşinden Gitmeyin
İnternetten para kazanmanın birçok yöntemi vardır. Bu doğrudur ancak blog konusuna geldiğinde bu hususta dikkatli olmalısınız. Sizi takip eden kişiler blog adresinizi ayakta tutan kişilerdir. Eğer onların istemeyeceği şekilde reklamlar sunmaya başlarsanız sizi takip etmeyi bırakırlar ve tüm çalışmalarınız boşa gider. Seçimlerinizi dikkatli bir biçimde yapın, sizi takip edenlere danışın ve değişikleri onlara bildirin. Para kazanmak isterken blog adresinize zarar vermeyin.
Yazar Hakkında: Ben Timur Demir. Yaklaşık 2,5 yıldır internet dünyasında aktif olarak bulunmaktayım. 3,5 ay önce üniversitemde katıldığım bir kişisel gelişim seminerinden sonra, Kendi Kahramanınız Olun! Sloganıyla hayata geçirdiğim web sitemde, kişisel gelişim ve kişisel başarı yazıları yazmaktayım.
Sosyal Ağ : Facebook
Mittwoch, 11. Juni 2014
9. YAŞIMIZIN HATIRASI
Eski notlar birer birer dökülüyor....
Genel Durum
Yazmaya hiç bu kadar ara vermemiştim. Nedenleri birçok tabii, ama bu iş mazeret kabul etmez . Hem yazan arkadaşlarımı takip edemedim, hem yazamadım. Ama bu arada zannetmeyin ki, film izleyebildim, ya da sıkıca kitap okudum. Geçen sene Eylül'den beri Melisa'nın yoğun ders programını takip ettim. Birlikte çalıştık. Bu arada ben de Üniversite öğrencisi oldum yeniden. Açıköğretim Uluslararası İlişkilere yazıldım. 3. sınıftan başladım. Akşamları en fazla 1 saat ayırarak, özet kitaptan okuyup, soruları yaptım. Hiç ders bırakmadan geçiyorum. Uzatmalara gitmek yok yani. Eylül'den beri sonuncusu geçen hafta olmak üzere 4 tane sınava girdim.
Melisa'nın hafta sonları yüzmesi ve Fransızcası devam etti. Ben cumartesileri 2 saatliğine atölyede resim çalışmalarıma devam ettim. Bu hafta itibariyle hepsi bitiyor artık. Artık boştayız.
İnstagram, Pinterest, Candy crush, Facebook ayaküstü keyiflerimdendi. Ama tabii ki hiçbirşey yazı kadar keyifli değil. Birikmiş o kadar çok şey var ki. Daha geçen sene ki tatilin Vatikan ve Venedik fotoğrafları bekliyor.
Unutmadan evde ki eşyalarımızın çoğunu da değiştik. Onlarda epey vakit aldı. Eskiler gitti, yeniler geldi.
Bugün evdeyim, dinleniyorum . Yorgunluktan çarpıntılarım başladı çünkü. Bu vesileyle yazmak istedim.
Montag, 9. Juni 2014
Markaların Gözdeleri: Sözü Geçen Bloggerlar
Günümüzde yapılan araştırmalar insanların satın alma kararları üzerinde bloggerların büyük etkisi olduğunu gösteriyor. Bu durum blogların markalar ve ajanslar tarafından bir pazarlama aracı olarak kullanılmasını getirdi. Karşılığında da bloggerlar maddi kazançlar sağladı.
”Bu markalar ve ajanslar neden bana reklam vermiyor?” dediğinizi duyar gibiyim. Bunu bakış açısıyla açıklayabilirim. Özellikle genç yaştaki erkek bloggerlar “PageRank’im şu kadar, Alexa sıralamam şu, günlük hitim şu” gibi veriler ortaya koyuyor ve reklam almaya değer bir blogları olduklarını düşünüyorlar. Bu veriler elbette önemli. Backlink çalışması yapan freelance SEO çalışanları ve küçük çaplı SEO firmalarının sizi tercih etmesine neden olabilir. Fakat markaların umurunda değil. Peki markalar neden umursamıyor bu verileri? Markaların beklentileri ne?
Pazarlamada influence diye bir kavram vardır. Anlamı; birinin davranışları veya kararlarını etkileyen etkidir. Başkaları üzerinde bu şekilde bir etki yaratan insanlara da influential denir ki markaların hedefindeki bloggerlar insanların atın alma kararlarını etkileyen inflluential bloggerlardır.
Açıkçası influence ve influential kavramlarının tam Türkçe karşılığı olmadığı için ne diyeceğimi bilmiyorum ama başlığa da yazdığım “sözü geçen blogger” tanımı bana en yakın gelen tanım. Yazının devamında sözü geçen bloggerların özelliklerinden ve nasıl sözü geçen bir blogger olabileceğinizden bahsetmek istiyorum.
1. İyi Bir İletişimci Ve Yazar Olun
Blog konusu ne olursa olsun, sözü geçen bloggerları incelediğinizde çok iyi birer iletişimci olduklarını rahatlıkla görebilirsiniz. Kelimelerini çok dikkatli seçerler ve okurlarıyla içerikler aracılığıyla bağlantı kurarlar. Yazıları nettir ve ikna edicidir. İletişim becerisi konusunda kendinizi geliştirmeniz için önerebileceğim yegane şey okumaktır. İletişimle ilgili pek çok kitap ve dijital yayın bulmanız mümkün. Bunların yanı sıra kendi alanında sözü geçen bloggerların yazılarını daha dikkatli okuyup neler yaptıklarını/yapmadıklarını anlamaya çalışmak da iletişim beceriniz, dolayısıyla ikna edici yazma kabiliyetenizi geliştirmenize yardımcı olacaktır.
2. Özgün Olun, Fark Yaratın
Gerek okuyucular, gerek de markalar tarafından fark edilmenizi sağlayacak en temel şey özgünlüğünüzdür. Otorite, ögzünlük üzerine inşa edilir. Özgünlük kavramı çok geniş bir kavramdır. Blog tasarımından içeriğe, yazı fikirlerinden sunuş tekniklerine kadar pek çok alanda ilk ve öncü olmalısınız. Bunun yolu blog yazdığınız konuyu çok iyi bilmekten geçiyor. “O konuda dijital mecrada ki eksikler neler? İnsanlar neye ihtiyaç duyuyorlar? Ne yaparsam fark yaratabilirim?” gibi sorulara kafa yorarak far yaratacak fikirler üretebilirsiniz.
3. Faydalı Ve Çözüm Odaklı İçerik Üretin
Blogunuz ve içerikleriniz ne kadar faydalı? Sözü geçen bloggerları incelediğinizde hep fayda sağlayan insanlara yardımcı olan içerikler ürettiklerini görürsünüz. Bir blogda okuduğunuz püf noktasını okuyup uyguladığınızda büyük fayda sağlıyorsanız bundan sonra o blogda paylaşılan püf noktalarını daha meraklı okur ve size yine faydalı olacağını düşünürsünüz. İşte markalar da bunun peşindedir. Faydalı, insanlara klavuz olabilecek, onların sorunlarını çözebilecek içerikler üretmek söze geçen blogger olmanın temel şartlarındadır.
4. Uzman Olduğunuz Konuda Yazın
Yazdığınız konuda uzman mısınız? Sırf popüler olduğu için veya Google’da çok arandığı için o konu hakkında blog açmaya karşıyım. Çünkü sözü geçen blogger yazdığı konuda uzman olmalı. Uzman olmalı ki okuyucunun isteklerine cevap verebilsin, onların güvenini kazanabilsin. İnsanlar güvendikleri kişilerin önerilerine önem verirler. Bu yüzden okuyucunun güvenini kazanan bloggerlar markalar için değerlidir.
5. Gündemi Takip Edin
Blogunuzun konusuyla ilgili gelişmeleri takip edin. Okuyuculardan geri bildirim isteyin ve bu geri bildirimleri dikkate alın. Analytics hesabınızı sadece günlük ziyaretçi sayısına bakmak için kullanmayın. Detaylı analizler yapın. Mümkünse blogunuzun konusuyla ilgili aktivitelere katılın ve bunları blogunuzda okuyucularınızla paylaşın. Çünkü tüm bunlar sözü geçen bloggerların yaptıkları şeylerdir ve güven inşa etmenizi, markaların dikkatini çekmenizi sağlayacaktır.
Sözü geçen blogger olabilmek için yukarıda bahsettiğim şeyleri gerçekleştirebilmek için de şu 4 özelliği barındırıyor olmanız gerekir; disiplin, tutku, yaratıcılık ve olumlu tutum.
Donnerstag, 5. Juni 2014
Rose Pastry with Beef and Spinach (Etli ve Ispanaklı Gül Böreği)
Bloglar Dile Geldi
Bu yazı, Kayb-ı Kelâm blogun sahibi Muhammet Kılıç tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.
Merhabalar!!!
Bugün, benim hakkımda sürekli konuşan siz insanoğlunun susup blogların [şu anlık tek blog olduğuma bakmayın, onları temsilen burdayım diye varsayın :)] konuşma vaktidir. Sizler hakkımızda dergilerde, gazetelerde [bunu bilmiyorum; ama muhtemelen bu da vardır :) ] orda, burda fikirler söylediniz, teknik açıdan olması gerekenleri madde madde saydınız. Ama biz neyiz, ne yer ne içeriz, ne zaman uyuruz, neye sevinir neye kızarız ? soran yok. Haa, yanlış anlamayın hemen. İsyan bayrağını çektik demiyorum da sadece gırtlağıma kadar gelen suskunluğumuzu bozmak istedik [istedim :) ]
1. Biz Bloglar Neyiz ?
Türünüzün iki farklı sınıfına göre tanımımız değişiyor. Kadın cinsiyete sahip bireyleriniz bizi daha çok fotoğraflı sanal günlük gibi görüyor. Kimisi dekorasyonla, kimisi yemek tarifleriyle, kimisi makyaj maskesiyle, kimisi çocuğuyla alakalı bilgiler paylaşıyorken, erkek cinsiyete sahip bireyleriniz daha çok para kazandırma makinesi diye görüyor. Şimdi şunları da söylemeden geçemeyeceğim :
Siz kadınlar; güzel şeyler yapıyorsunuz çoğu zaman; ama yahu her şeyin de fotoğrafını çekip ya da çocuğunuzun her şeyini anlatıp da durmayın. Size güzel gelen her şey herkese güzel gelmiyor. Ayrıca şu 'mimleme' hastalığınız da var. Birbirinize sorular sorun elbet; ama her şeyinizi de anlatmayın yahu.
Siz erkekler; dijital dünya, futbol, oyun haricinde ve bir de blog açıp her yerimize reklam koymaktan vazgeçin biraz. Dünya, denen gezegende farklı bir şeylerin de olduğunu bir görün. O zaman neler kaçırdığınızı göreceksiniz.
2. Biz Bloglar Ne Yer, Ne İçeriz ?
Aslında midemiz sizlerin deyişiyle belediye çöplüğü gibi ne verirseniz öğütürüz; ama sizler nasıl sağlıklı beslenme taraftarıysanız bizler de ahanda öyleyiz. Bazılarınız bir gün bize üç öğün yemek verirken (düzenli aralıklarla yayın paylaşanlar) bazılarınız bizi kış uykusuna yatırılanlar gibi önce karnımızı tıka basa dolduruyor, ardından bir mağaraya atıyor, sonra ne oldu kim öldü kim sağ belli olmuyor [düzenli aralıklarla yayın paylaşmayanlar]. Oldu mu şimdi ? Biraz bizleri de düşünün. Öyle kıyıya köşeye atacaksanız hiç bizimle uğraşmasanız daha iyi. Şimdiye kadar kaç tane kardeşimizi toprağa verdik hatırlamıyorum bile :'( Kusura bakmayın, biraz duygulandım, ölen kardeşlerimi hatırlayınca...
3. Biz Bloglar Ne Zaman Uyuruz ?
Düzenli bir uyku sürecimiz yok aslında. Bu yüzden pek sıkıntı yaşamıyoruz; ama üzerimizde bazen bir sıkıntı oldu mu haa işte o zaman uyumakta çok zorluk çekiyoruz. Genellikle o sıkıntı da yazarlarımız ile okuyucuları arasındaki iletişim kopukluğundan kaynaklanıyor. Yazar, bir yayın paylaştıktan sonra okuyucusu yazı hakkındaki düşüncelerini söyler, endişelerini belirtir veya sorularını sorar; ama yazar bazen tınmaz bile. Kaç gün geçtikten sonra yoruma cevap yazar; ama iş işten geçmiştir artık. Aralarında bir iletişim kopukluğu başlar bile. Bu yazarların dikkat etmesi gereken konu. Bir de okuyucuların dikkat etmesi gereken nokta ise yazarların sadece blogtan oluşan bir yaşamının olmadığı. Onun da özel hayatı var, o da sizin gibi biri. Yani o da bir insan :)
4. Biz Bloglar Neye Sevinir, Neye Kızarız ?
Bu, genel bir değerlendirme sorusu oldu şimdi düşündüm de. Neyse hemen soruyu cevaplamaya geçeyim :
- Biz Bloglar Neye Seviniriz ?
Bizleri anlamanız yeterli. Öyle elit bir kesim değiliz anlayacağınız. Bizleri oluşturduktan sonra düzgün olarak beslemeyi [düzenli aralıklarla yayın paylaşmak] unutmayın öncelikle. Karnımızı tıka basa da doldurmayın, sonra mide fesadı geçiriyoruz. [Fazla görsel kullanımı]. Bir de GDO'lu besinler bizim için çok zararlı, sakın sakın onlarla beslemeyin bizi. [Araştırmaya tabi tutulmadan paylaşılan bilgiler ve (ç)alıntı içerikler]. Gördüğünüz gibi pek bir şey istemiyoruz aslında değil mi ?
- Biz Bloglar Neye Kızarız ?
Haa, geldik yine sizin deyişinizle dananın kuyruğunun koptuğu yere. Bizler, biraz alınganız belki o yüzden birçok şeye kızabiliyoruz. Mesela dış güzelliğimize [tasarım] çok önem veriyoruz. Giydiğimiz kıyafetlerin uyumlu olması, göz zevkine hitap etmesi ve bunlar varken de sadeliğin ön planda olması bizler için olmazsa olmazımızdır. Birçoğunuz buna pek önem vermiyorsunuz. Lütfen hassas olduğumuz bu konuya siz de biraz hassasiyetle yaklaşın.
Bazılarınız bizi para makinesi gibi görüyor. Yok öyle bir şey yahu. Bizimle ilgili bu haberleri uyduranlar var ya onları bir elime geçirsem, ben bilirim yapacağımı ama yok ortalıklarda maalesef. Bizim de sizler gibi yaşam sıralamamız var. Biz de doğar, büyür, ölürüz. Ama çoğumuzun ömrü ne yazık ki çok kısa. Doğduğumuz an almamız gereken ilk besin anne sütü [Orjinal içerik] olması gerekirken, sırf para makinesi lafını duydunuz diye dayıyorsunuz bize GDO'yu [Kopya içerik]. Sonra; Yok efendim, neden böyle oldu, yok efendim neden şöyle oldu tantanaları... Biraz sorumluluk sahibi olun be. Sinirlendim biraz, neyse daha fazla bu konuda konuşmama gerek yok herhalde.
Beslenmemizi sadece anne sütü gibi tek bir gıdayla da yapmayın. Bunlarla beraber sağlıklı birkaç ek gıda [imlâ hatası, üslup gibi dil bilgisi konuları] da yanında verin ki çabucak büyüyüp gelişebilelim.
Alıngan varlıklar olduğumuzu söylemiştim daha önce de. En çabuk sinirlendiğimiz konulardan biri de okuyucuların yayınla uzaktan alakası olmayan yorumlar yapması. Mesela yazar, güzel güzel bir şeyler yazmış okuduğu kitap hakkında. Hemen altında da şöyle bir yorum yapmış uyanık okuyucu. Yazınız çok güzel de bir sorum var. Galatasaray ne yaptı bu hafta ? Bu ne lahana turşusu kardeşim, ne alaka kitap ile Galatasaray arasında. Yukarıda İletişim Sayfası denen bir sayfa var. Bi zahmet oraya tıklayıver, sonra sorunu sor. Değil mi ama ?
Bizler düzenli olmayı çok seviyoruz. Öyle her yere dağınık bir şekilde atılmak bizi huzursuz ediyor. Sizin etiketleme dediğiniz mesele aslında bizler için biçilmiş kaftan. Ama siz de bazen abartıyorsunuz. 250 kelimelik bir yazı yazmışsınız, alt kısımda da 30-40 etiket yapıştırmışsınız. Bu ne yahu. Birkaç etiket yeter de artar; ama söz meclisinde kim duya kim yapa...
Bu konuşmayı yaptığım için çok rahatladım. Dünya varmış :) Neyse umarım söylediklerim sadece sözde kalmaz. Selametle :)
Yazar Hakkında: Ben Muhammet KILIÇ. Tıp fakültesinde okuyan, 22 yaşında ve vaktinin çoğunu yazmaya harcayan ve Kayb-ı Kelâm blogunun yazarı olan bir öğrenciyim. Kelimelerin eşsiz büyüsüne hayran herkesi yorumlarıyla beraber bekliyorum :)
Blog adresim : http://kaybikelam.blogspot.com
Twitter Adresim : https://twitter.com/apelsp_a