Dienstag, 3. Juni 2014

Cheesecake Kremalı Havuçlu ve Cevizli Pasta

                      peynir kremalı havuçlu cevizli kek pasta tarifi yapılışı

Kabul ediyorum, ben bir tembelim. Elimde biriken o kadar tarif var, hali hazırda fotoğraflarım var ama tembellikten blog yayını yapmıyorum. Belki de başka bir sebeptendir, bilmiyorum. Bugünkü postu da muhtemelen 1 ay sonra falan yazardım instagram'dan bir tatlış bu tarifi beklediğini söylemeseydi. Sayesinde, "E hadi artık, Dilek!" diyiverdim kendime. Daha çilekler bitmeden yazmam gereken bir sürü post var, ama bitti bitecek çilekler. Çileki Cupcakeler, tartlar, cheesecakeler, pastalar var yayınlamam gereken. Neyse, bu bana ders olsun, biriktirmeyeyim bir daha.

Ah, bir de. Artık evde yalnız değilim, yaptıklarımı yiyemeyecek olsa da çok yakışıklı bir ev arkadaşım var artık. Kendisinin adı cücük ve daha 2 aylık bir bebek kedi. Instagram hesabımdan bolca fotoğraf video paylaşıyorum zaten. Tam bir canavar! İlgi manyağı!

Usla'da bu hafta başlamadı, bu haftasonu başlayıp, öğrendiğim ne varsa ayrı bir bölüm halinde sizlerle de paylaşacağım. 

peynir kremalı havuçlu cevizli kek pasta tarifi yapılışı

Geliyorum Havuçlu Cevizli Pasta tarifine. Gelmezsem uzadıkça uzayacak, yine yazmayayı bırakacağım. Bu pasta öyle bir şey ki... Tamam bir yaz tarifi değil ama her mevsim gider, ananas ekleyin yaz tarifi olsun, eklemeyin her mevsim her havada çaya kahveye eşlik etsin.  O derece! Kahvenin çayın yanında mükemmel, peynir kreması tam kıvamında ve kekle öyle bir uyumu var ki tam damaklara şenlik havuçlu kek tarifi bu. Kremalı yapın, lütfen kremalı yapın! Isterseniz arasına ananas, karamelize ananas ekleyin, hatta üzerine karamel dökün. Karamel fanı değilim, hiç aramam ama yakışır buna.


Havuçlu kek seven biri de değildim ben, bana bir şeyler oldu. Özellikle de o filmden sonra insanlarda oluşan havuçlu kek çılgınlığı ile iyice soğumuştum bu anne kekinden. Dedim ya bir hal var ben de, çikolatalı keklerden soğuyup limonlu, havuçlu hatta sırf vanilyalı keklere dönüş yaptım. Kahvaltı, ara, çay yanı, kahve yanı hiç ayırt etmeden yiyorum. Dokusu o kadar güzel ki pofuduk böyle, o pufudukluğun arasından o baharatlı aroma ve hindistancevizi rendesinin ağzınızdaki hissi...




Kremalı olması havuçlu keki biraz da pasta yapıyor, ben 2 minik kek yaptım ve hem arasına hem de üstüne bol krema sürdüm. Çok olur derseniz tek kat yapabilirsiniz ki vereceğim malzemeler ile 16-20 cm çapında kalıplar için sanıyorum ki tek kat çıkar, 2 ayrı kek pişirirseniz ince olabilir. Benim kalıplarım 12-13 çapında bir şeydi. Tek ölçü hamurla 3 kat elde ettim ama birini öyle sade yedik fırından alır almaz, o yüzden pasta 2 kat. 

Kremaya gelince, labne peynirini zamanınız varsa lütfen süzüp kullanın. Hem cheesecake için hem de böyle peynirli kremalar için süzmek hem kıvam, hem doku hem de lezzetde fark yaratıyor. Biliyorum, labne çok da ucuz bir peynir değil, ortalama 200gr lık paketi 4 lira civarında bir şey, herkes bir cheesecake için 20 liralık peynir almak istemeyebilir, haklı da. Bunun için sizlere kendi deneyimlerimden birkaç öneri yapacağım. 

Ben şimdiye kadar Sütaş, Pınar, İçim, Yörsan, Migros, Dia, BİM ve a101 markalarını kullandım. Bir şey fark etti mi derseniz, hayır fark etmedi. Sadece fiyat farkı oldu. Sadece Sütaş markalı labne peyniri hiç beğenmedim, pürüzsüz bir yapısı yok, sanki kesik kesik gibi çok garipti. Bu yüzden cheesecake yaparken veya böyle krema için kullanacağınız zaman labne peyniri seçiminizi size en uygun fiyatlı gelenden yapmanızın hiçbir sıkıntı çıkarmayacağını garanti ediyorum. Yani pahalı bir markanın 200 gr paketini alacağınıza, aynı fiyata 400 gr daha uygun fiyatlı bir ürün alabilirsiniz ki bunun için özellikle Migros'un kendi markalı ürünleri ve Bim'de satılanlar gayet iyi. 

Süt kreması ile ilgili bilgiler için, buraya tıklayabilirsiniz. 

Cevizleri kavurmak şart mı? Değil, ama kavurursanız çok daha güzel oluyor ki zaten çok zaman alan bir şey de değil. 

Havuçlu keki hindistan cevizi ile yapmak yıllardır uyguladığım bir yöntemdi ama muskat koymayı Cafe Fernando'da görmüştüm. Severseniz mutlaka ekleyin. Ben hindistancevizi rendesini şu klasik ince çekilmişlerden değil de daha yoğun tadı olduğu için iri çekilmiş ince dilimlerden kullanıyorum. Aslında aklımda bir de taze rendelenmiş hindistancevizi ile yapmak da var ama sanırım bunu fantazimi Karamelize muz ve ananaslı pastama saklayacağım. Bilmiyorum. hindistancevizi de mümkünse kullanın, hem dokuya hem de tada oldukça katkısı var. 

Baharat olarak ben tarçın ve çok az zencefil ekledim, severseniz yine çok az da karanfil ekleyebilir veya sadece tarçın ile yapabilirsiniz. Ben sadece öneriyorum, yine tarifi yaptığım gibi yazacağım. 

PEYNİR KREMALI HAVUÇLU KEK 

peynir kremalı havuçlu cevizli kek pasta tarifi yapılışı
Malzemeler

KEK (Cafe Fernando tarifinden adapte edildi)
  • 4 yumurta
  • 2.5 su bardağı un
  • 2 su bardağı toz şeker
  • 1.5 çay bardağı sıvı yağ
  • yarım kilo havuç(rendesi yaklaşık 4-4.5 su bardağı çıkıyor)
  • 1 su bardağı ceviz içi( çok iri kıyılmış)
  • 1 çay bardağı frenk üzümü kurusu (veya sevdiğiniz herhangi bir kuru meyve)
  • 6 çorba kaşığı hindistancevizi rendesi
  • 2 çay kaşığı tarçın
  • 1 çay kaşığı kabartmatozu
  • 1/2 çay kaşığı toz zencefil
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • vanilya
  • 1/4 çay kaşığı tuz


KREMA
  • 300 gr labne peyniri
  • 200 ml ÖNCEDEN SOĞUTULMUŞ süt kreması
  • 2 yemek kaşığı pudra şekeri



Hazırlanışı:

Hazırda süzülmüş labne peyniriniz yoksa, keke başlamadan önce peyniri süzülmesi için temiz bir tülbente alın. Tülbenti sıkıca bağlayıp bir süzgeçin ters çevirdiğiniz yüzeyine koyup, üzerine de ağırlık yerleştirin. (içi su dolu bir kap da olabilir) bu peyniri mümkün olduğunca hızlı süzmenize yardım edecek. 

Kremayı çırpacağınız kaseyi buzluğa bırakın, soğuması için. 

KEK

Havuçları yıkayıp rendeleyin. 
Cevizleri hazır kıyılmış almadıysanız bir bıçak yardımı ile iri iri kıyın, küçülmesinler. Daha sonra 1 yemek kaşığı tereyağı ile tavada kavurun.



Bir çırpma kabının içinde yumurtaları ve şekeri 1 dakika kadar karıştırın. Daha sonra yağı ve vanilyayı ekleyin ve 1 dakika daha karıştırın. Çok yüksek devirde çırpmanıza gerek yok, malzemeler karışsın yeterli. 

Sıvı karışıma unu, kabartma tozunu, tarçını, zencefili ve tuzu eleyin. Hindistancevizini ekleyin ve tel çırpıcı yardımı veya düşük devirde mikser ile malzemeler iyice karışına dek karıştırın. Hamura cevizi, havucu ve kullanacaksanız kuru meyveyi ekleyip karıştırın. 

2 adet en fazla 18 cm çapındaki kelepçeli kalıbı kalan tereyağ ile yağlayın, varsa tabanlarına pişirme kağıdı serin. Hamuru kalıplara bölüştürün ve 180 C fırında 45 dakika kadar kontrol ederek pişirin. (bir kürdan ve çatalı keke batırıp pişip pişmediğini anlayabilirsiniz. 

NOT: Tek kalıpla yapmak isterseniz 20-24 cm çapındaki kelepçeli yuvarlak kalıplar yeterli olacaktır. Kek piştikten sonra 2'ye bölebilirsiniz. 
Benim fırınım yüksek ısıda ortasını şişirip kenarlarını sönük bıraktığı için, sağ olsun, ben 150C'de pişiriyorum. Böyle bir sorununuz varsa 150-160C'de pişirmeyi deneyebilirsiniz.

 

KREMA

Süt kremasının paketini kesin ve içini kontrol edin, eğer krema homojen değilse sıvı kısmı bir çay bardağına boşaltın (bazen su gibi bir madde çıkıyor içinden). Kalan kısmı soğuttuğunuz çırpma kabına alıp, 4-5 dakika boyunca hızlı devirde katılaşana kadar çırpın. Hemen katılaşmıyor, biraz sabırlı olmak gerek. Katılaşınca pudra şekerini ekleyin ve 1 dakika daha çırpın. Labne peynirini bir kaseye alıp çatal veya mikser yardımı ile pürüzsüz olana kadar çırpın ve krema karışımına ekleyip 1 dakika kadar karıştırın. 

Eğer labneyi süzme imkanı bulamadıysanız, kutudan alırken dikkatli olun ve suyundan mümkün olduğunca ayırın. 

Fırından aldığınız ve soğuttuğunuz keklerin ilk katına kremanın yarısını yayın ve üzerine 2. katı ekleyin. Kremanın kalanını kekin üst katına yayın. 
                                                                                                                                                                                   peynir kremalı havuçlı cevizli pasta kek tarifi                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       


Montag, 2. Juni 2014

Yazmaya Yeni Başlamış Blog Yazarları İçin Altın Tavsiyeler

Bu yazı, kisiselbasarim.com yazarı Timur Demir tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

Herkesin düşüncelerini, fikirlerini ve projelerini online olarak tüm dünyanın gözleri önüne serebileceği inanılmaz bir çağda yaşıyoruz. Gutenberg görse sanırım çok şaşırırdı! Eğer yeni başlamış bir blog yazarıysanız doğru temeller atabilmeniz için aklınızda bulundurmanız gereken birkaç önemli nokta var.


Yazma Amacınızı Aklınızda Bulundurarak Yazın

Tabii ki halka açılmış özel bir dergi gibi düşüncelerinizi online olarak yayımlayabilirsiniz ancak çoğu insan öğle yemeğinde ne yediğinizi, nereye gittiğinizi ya da gününüzün ne kadar berbat geçtiğini okumak istemeyecektir. Onun yerine, oturun ve blogunuzun var oluş amacını düşünün. Sonraki makalelerinizi de buna göre yazmaya başlayın. Böylece sizin için bir yazıyı silmeye ya da yayımlamaya karar vermek daha kolay olacaktır.

Hedef Kitlenizi Tanıyın

Yazınızı yayımlamadan onu kimlerin okuyacağını ilk başta tahmin edemeyebilirsiniz ancak işe blogunuzu kimlerin okuyabileceğini düşünerek başlayabilirsiniz. Eğer tasarım ya da moda ile alakalıysanız makalelerinizi o yönde okuma yapan hedefe doğru geliştirebilirsiniz. Eğer mutlu mesut bir vejetaryen iseniz ve yemek tarifleri paylaşıyorsanız, mevcut diğer vejetaryen ya da vejetaryen olmak isteyenler için yazı yazıyorsunuz demektir. Her yazınızı okuyucularınızı aklınızda bulundurarak yazın.

Merak Uyandıracak Bir Tarz Kullanın

İnsanlar bir blog yazısı okuduklarında yeni bir şey öğrenmek, kendilerini daha iyi hissetmek ya da bir konu hakkında heyecanlanmak isterler. Blogunuzun her yazısı bilgilendirici, ilham verici ve teşvik edici olmalı. İlk başta blog yazılarınız çok kısa veya çok uzun olursa endişelenmeyin ama ortalama uzunlukta yazmaya özen gösterin. Harika bir hikâye anlatan kısa paragraflar içerisine bilgi kırıntıları serpiştirmeyi düşünebilirsiniz!

İş Birliği Yapın, Rekabet Etmeyin

Blog yazarlığı bir yarışma değildir. Blog dünyasında herkes değerlidir ve sizin sesiniz de gerekli ve takdire değerdir. Oyuna dâhil olun ve diğer blog yazarlarına dostça yaklaşın! Oldukça samimi bir topluluğa sahibiz ve eğer misafir yorumları almak istiyorsanız içeriği sosyal platformlarda paylaşın ya da kendinizi diğer blog yazarlarına tanıtıp, tanışın. En büyük blog yazarları bile yeni blog yazarlarına yardım etmek için vakit ayırıyor.

Blogunuzu Geliştirin

Sadece yazı yazmak ve birilerinin gelmesini beklemek yeterli değildir! Blog mesajlarınızı online ve offline olarak geliştirmelisiniz. Online bir blog topluluğuna katılın, mesajlarınızı paylaşın, yeni blog yazılarınızı tweetleyin, fotoğraflarınızı Pinterest'e tutturun, bloğunuz için kartvizit bastırın. Yeni gruplara katılarak kendinizi geliştirebilirsiniz ve hedef kitlenizi büyütürsünüz. Bahçe işleri hakkında yazı yazanlar aynı zamanda bahçe işleri hakkında okurlar da. Alın size hazır hedef kitle!

Ne Zaman Yayımlayacağınızı Bilin

Oluşan bir trende her zaman tepki gösteremezsiniz ya da blog yazılarınız her zaman tartışmaya açık olamaz çünkü okurlar bundan sıkılmaya başlar ve sizin gerçek düşüncelerinizi merak ederler. Unutmayın, blogunuz tüm dünyaya açık ve isteyen herkes yazdıklarınızı okuyabilir. Daha sonra pişman olacağınız kötü içerikli bir açık mektup yazmayın. Hassas ya da zor bir konuda yazdığınız yazıyı yayımlamadan önce "bir gün bekle" kuralını uygulayın!

Kendi Hikâyenize Sadık Kalın

Blogunuzda kendi bakış açınızı paylaşın ama başka insanların hikâyelerine sahip olmadığınızı da unutmayın. Aileniz, yerel topluluğunuz ya da çevrenizdeki dünya hakkında hassas bilgiler paylaşıyorsanız, başkalarının hikâyesini anlatmak için izniniz olduğunu varsaymayın. Bu durum özellikle çocuklar için geçerli. 20 yaşlarına geldiklerinde, internette dolaşan gurur kırıcı çocukluk fotoğraflarını görünce neler hissedebileceklerini bir düşünün. İzin isteyin, gerçek isimler kullanmayın, insanların hikâyelerinin tüm dünyaya duyurulmasına karşı neler hissedebilecekleri konusunda hassas davranın.

İlginç Bir Hayat Sürdürün

Sadece yazı yazamazsınız. İlginç konu ve düşünceler hakkında yazı yazmak için aslında gerçek hayatta da ilginç şeyler yaşamalısınız. Bilgisayardan biraz uzaklaşın ve hakkında yazı yazabileceğiniz eğlenceli bir şeyler planlayın. Gerçek hayat ve blog yazarlığını dengelediğiniz sürece blogunuz taze ve keyif verici kalacaktır.

Gerçek Bir Kişi Olun

Siz büyük bir yayınevi değilsiniz. Bir bireysiniz ve lütfen o şekilde yazı yazın. İşiniz için veya kişisel blogunuz için yazı yazıyor olmanız önemli değil, gerçek bir kişi olarak yazmanız önemli. Blog yazarlığını ilginç kılan şey blogun ardındaki insanlar hakkında bilgi sahibi olabilmektir. Önemli olan sizin hikâyenizdir.


Yapın Gitsin


Büyük bir yazar, fotoğrafçı olmadığınız ya da mükemmel bir fikre sahip olmadığınız düşüncesinin sizi blog yazmaktan alıkoymasına izin vermeyin. Ne kadar çok yazı yazarsanız, yazma yeteneğiniz ve blogunuz da o derece güçlenecek ve daha iyi olacaktır. En doğru zamanı beklerseniz, sonsuza dek bekleyebilirsiniz. Bir blog'a başlamak için en doğru zaman şu an ve tüm blog dünyası senin sesini ve hikâyeni duymak için bekliyor. İşe koyul ve bildiklerini tüm dünya ile paylaş!

Yazar Hakkında:
Ben Timur Demir. Yaklaşık 2,5 yıldır internet dünyasında aktif olarak bulunmaktayım. 3,5 ay önce üniversitemde katıldığım bir kişisel gelişim seminerinden sonra, Kendi Kahramanınız Olun! Sloganıyla hayata geçirdiğim web sitemde, kişisel gelişim ve kişisel başarı yazıları yazmaktayım.
Sosyal Ağ : Facebook

Donnerstag, 29. Mai 2014

Blog Tanıtımı: En Son Neler Oldu?

Blog Hocam’ın ikinci yazısında “blog” kavramından ve blog türlerinden bahsetmiştim. Bu türlerden en yaygın olan kişisel blogların yerini zamanla sosyal medya medya platformları aldı ama temasal yani belli bir konu hakkında yayın yapan bloglaın gücü ve popülerliği gün geçtikçe arttı.

Günümüzde aklınıza gelebilecek hemen her konuda yayın yapan bir blog bulmak mümkün. Temasal bloglar diğer blog türlerine göre daha kolay takipçi edinebildikleri gibi gelişime de çok daha açıklar. Öyle ki temasal blogunuzda yarı zamanlı veya tam zamanlı yazarlık yaparak ciddi paralar da kazanabilirsiniz.

Fakat rekabet üst düzeyde olduğu temasal bloglarda başarı için de çok sayıda kriter var. Bunların başında yayın yapılan konu hakkında düzenli ve taze içerik üretmek, fark yaratacak bir tasarıma sahip olmak, yayın yapılan konuyu sevmek ve sosyal medya kanallarını etkili kullanmak sayılabilir.

Magazin Temalı Başarılı Bir Blog: ESNO

esno
Bu yazıda tanıtacağım blog olan En Son Neler Oldu? da kendini geliştirmiş,  geniş bir takipçi kitlesine ulaşmış, yayın yaptığı alanda öncü bloglardan biri olmayı başarmış.

 

Büşra ve Meltem’in kurmasıyla yayın hayatına başlayan ESNO yani En Son Neler Oldu, zamanla kadrosuna yeni yazarlar katarak bir blogdan çok dış magazin haberlerinin yer aldığı Türkiye’nin en büyük ve en güncel magazin sitelerinden biri haline gelmiş.

Açıkçası magazinle falan pek ilgim yok ama sieyi bir blogger gözüyle incelediğimde hem Blog Hocam’a hem de çok farklı konularda yayın yapan diğer bloglara uygulanabilecek pek çok başarılı özellik gördüm.

 

- Siteyi ziyaret ettiğimde dikkatimi çeken ilk şeylerden biri gizlilik politikası sayfası oldu. Google AdSense reklamlarına başvuran çoğu kişinin ihmal ettiği bir konudur ama Google’ın çoğu başvuruda bir gizlilik sayfasının olup olmadığını kontrol ettiği biliniyor. Siz de ESNO’nun gizlilik sayfası gibi bir statik sayfa oluşturabilirsiniz.

- Ödül törenleri ve favori ünüler bölümlerindeki kategorilendirme de hem şık hem de kullanışlı olmuş. Görsellere tıkladığınızda o tören veya ünlüyle ilgili etiketlenmiş yazılar listeleniyor. Biz de blogumuzdaki bazı önemli kategoriler için bu şekilde statik sayfalar oluşturabiliriz.

- ESNO ‘nun düzenli olarak başlattığı anketler magazinle ilgili olduğu için oldukça rağbet görüyor. Biz de blogumuzun konusuyla ilgili anketler düzenleyerek, bloglarımızı daha interaktif hale dönüştürebiliriz.

- ESNO başarılı bir magazin blogu olmasının yanında sosyal ağlardaki takipçi sayısıyla da dikkat çekiyor. Facebook ve Twitter’da binlerce takipçisi var ve bu takipçilerin parayla alınan takipçi olmadığı belli. Zira yorumlarla, beğenilerle ve paylaşımlarla sayfada sürekli aktifler. Sosyal ağlardaki bu başarının sırrını blog yöneticileriyle konuşmak gerekir :)

Dienstag, 27. Mai 2014

Nightingale’s Nest (Bülbül Yuvası)

Add to Technorati Favorites



A cousin of the baklava, this dessert is equally delicious but with a different style. The nightingale’s nests look very appealing and hard to resist. I made these about a month ago and loved them. They tasted so delicious that I decided to make them again with a few little adjustments. Instead of pistachios, you may use hazelnuts, almonds or any other nut you may favor, but for me nothing beats pistachios. I think it is the most delicious nut so it is always my number one nut to use in desserts. Also, traditionally, I believe these are made with pistachios so I do not want to change that. For some reason, I love traditional foods the way they are and do not like to make a lot of changes to them.

In making this dessert, a thinner roller pin (oklava) is used to roll these pastries in Turkey, but since I do not have one I used a thermometer’s storage sleeve. See picture.

Below is the recipe.

For the Pastry:

1 lb phyllo dough
8 oz pistachios (finely grounded)
8 oz (2 sticks) butter

A thin rolling pin or a stick

For the Syrup:

3 cups sugar
1½ cups water
1 tsp lemon juice

For Garnish:

1 oz pistachios (finely grounded)


Add the sugar and water in a pot. Stir until the sugar melts. Let it boil for 2 minutes and add the lemon juice. Let it simmer for 3-4 minutes and remove from heat. Cool syrup.

Melt the butter slowly in a pan. Remove the foam and discard. Let it cool.

Grease a baking tray with butter. Take one sheet of phyllo dough and lay it on a flat working surface with the short side towards you.


Dip a pastry brush in the butter and spread all over the phyllo sheet. 


Lay another phyllo sheet on top of the buttered sheet. 


Lay the rolling pin at the bottom of the phyllo dough and sprinkle the 2 tbsp pistachios on top of the phyllo dough leaving about an inch without pistachio on top section of the phyllo sheet. 


Start rolling the phyllo sheet over the rolling pin leaving the 1 inch on top. 



From both sides crinkle the phyllo dough while the rolling pin is still inside. 


Pull the rolling pin gently and close the ends of the dough leaving the 1 inch section in the middle of the circle.



Butter the phyllo dough immediately and place on the baking tray. 


Repeat until all the phyllo dough sheets are used up. Pour any remaining butter on top of the nests.


Heat the oven to 350º F. Place the tray in the middle rack of the oven. Bake for 30 minutes or until golden brown. The longer it bakes the crispier it gets. Remove from oven and pour the cooled syrup on top of each round immediately. Cover with aluminum foil and let it cool. Distribute the 1 oz pistachios inside each of the nests. Enjoy with a hot tea or coffee.

Bir Blog Yazarı Okurlarından Ne Bekler?

Bu yazı, Vural Egemen Sarıgöz tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.

Her okuyucu blogdan ve Blog Yazarından bir şeyler bekler. Beklemekte de haklıdır. Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda biz Blog Yazarlarının da blog okuyucusundan bazı beklentilerimiz vardır. Bunları beklemek bizim de hakkımızdır. Ülkemizde Blog Yazarı sayısı her geçen gün artıyor lakin nitelikli Blog Yazarı dediğinizde bu sayı çok aşağılara düşüyor. Özellikli ve nitelikli Blog Yazarlarının ortak noktası şudur ki; hepsi özveri ile içerik üretirler. Bizim gibi para kazanan Blog Yazarlarına sorun, ilk başlarda para kazanmak şöyle dursun, uykusuz geçen gecelerin, tüketilen kafeinlerin, bıkmadan usanmadan kodlarla boğuşmanın haddi hesabı yoktur.



Peki bir Blog Yazarı Okurlarından Neler Bekler?

Yorum yazmasını ister!

Yazdığımız her yazı için emek harcarız. Araştırma yaparız. Her şeyden önemlisi bildiğimiz bir konuda başkalarını aydınlatır, bilgilendiririz. Blogumuzu ziyaret edip yazdığımız makalelerden faydalanan okurumuzun en azından faydalandığı konuya ahde vefa örneği olarak bir yorum yapmasını beklemek en doğal hakkımız olsa gerek.

Yazılarının Sosyal Medyada paylaşılmasını ister!

Her Blog Yazarı, yazılarının en çok okuyucu sayısına ulaşmasını ister. Her okuyucu bir motive kaynağıdır. Ne kadar çok okunursa bir yazı , bir sonraki yazının kalitesini arttırır. O yüzden blogumuzu ziyaret edip, yararlandığınız yazıyı kendi sosyal ağ hesaplarınızda paylaşarak arkadaşlarınızın da o yazıdan haberdar olmasını sağlayabilirsiniz. Sosyal ağlardaki paylaşımlarınız Blog Yazarına çok çok fayda sağlayacaktır. O yüzden her Blog Yazarı yazılarının paylaşılmasını, Tweet atılmasını ister.

E-Posta Abonesi çok olsun ister!

E-posta aboneleri Blog Yazarı için vazgeçilmezdir. Yazısını yazmadan önce abone sayısına göre motive olan ve yazısının en az abone sayısı kadar kişiye ulaşacağını düşünen Blog Yazarı mutlu olur. Bir insanı mutlu etmek sevaptır. Allah'da sizi sever :) Size faydalı olan blogların e-posta aboneliğine kayıt olarak o blogda yayınlanacak her yeni yazıda e-mail yoluyla haberdar edilirsiniz. Bu size zamandan tasarruf kazandırır. Sadece yeni konu eklendiğinde yada ihtiyacınız olduğunda o blogu ziyaret edersiniz.

Link verilmesini ister! Aslında bir çok blogun okuyucusu yine Blog Yazarıdır. Mutlaka kıyıda köşede kalmış da olsa bir blogu vardır ve bu bloguna bizim için bir link verse mükemmel olur. Madem blogdan faydalanıyorsunuz o halde sizin de bir katkınız olsun demek istemeyiz ama link verirseniz de hayır demeyiz. Sitenizin sidebarında, footer kısmında çok fazla yer işgal etmeyecek bir köşesine beğendiğiniz ve takip etmek istediğiniz bloglara katkı sağlamak için link verebilirsiniz.

En zorunu ister! Bir Blog Yazarını başka hiç bir şey bir blogda kendisi hakkında yazılan yazı kadar mutlu edemez. Örneğin, ben sevdiğim,takip ettiğim,takdir ettiğim Blog Yazarlarını onure etmek, onlara bir nebze olsun katkı sağlamak için blogumda özgün tanıtım makalesi yayınlarım. Daha önce Blog Hocam için tüm samimi duygularımla bir tanıtım makalesi hazırlamıştım. Blog Hocam Nedir? isimli yazı ile Blog Hocam'ı daha önce duymamış olan okurlarıma tanıtmıştım.

Son Sözler!

Ben bir Blog Yazarıyım, 2006 sonlarına doğru blog yazmaya başladım. Bugün hatırı sayılır bir web gelirim var  ancak özveri ile geliştirip yaşattığım bloguma yapılan bir yorum kadar mutlu etmiyor. Çünkü yaptığım işin yada hizmetin karşılığında ücretimi alıyorum ve müşteri zaten bu şartlarda benimle anlaşıyor. Tüm samimiyetimle yazdığım yazılarıma samimi bir yorum geldiğinde yada bir okuyucu sosyal medyada paylaştığında ve hatta hakkında başka bir Blog Yazarı bir makale yazdığında mutluluğu zirve yapar. Okuduğunuz,takip ettiğiniz bloglara katkı sağlamak için yukarıdakilerden birini yapmanız yeterlidir. Yabancı Bloglarda yer alan bağış(donate) sistemi ülkemizde yok ve haliyle ülkemizdeki Blog Yazarları reklamlara yükleniyor. Bir zamanlar Türk Blog Yazarları arasında ''bir kahve ısmarlamak ister misiniz'' şeklinde bir kampanya başlatılmıştı ama tutmadı.

Bu yazıyı okuduktan sonra ne yapabilirsiniz! SRGZ Blog'u ziyaret edip herhangi bir yazıya yorum yapabilirsiniz. Herhangi bir yazıyı Sosyal Medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz. E-Posta Abonesi olabilir , yeni yazıların mail adresinize gelmesini sağlayabilirsiniz. Sitenizin herhangi bir yerine link ekleyebilirsiniz. Blogunuzda SRGZ Blog'u yada Blog Hocam'ı tanıtan, anlatan bir yazı yayınlayabilirsiniz.

Vural Egemen SARIGÖZ Srgz Blog - Webtasarım | Teknoloji | Kişisel

Freitag, 23. Mai 2014

Ücretsiz internet için LINE yükle!

Dünyanın önde gelen mobil platformu LINE, 50MB ücretsiz internet olanağı sağlayarak kullanıcılarının iletişim olanaklarını artırmalarına ve birbirleriyle dayanışmalarına katkıda bulunuyor.  Mesajlaşma, yüksek kalitede sesli ve görüntülü arama, sesli mesaj, fotoğraf ve lokasyon göndermeyi bir arada ve ücretsiz sunan LINE, kullanıcılarına 50 MB’lık interneti ücretsiz sunmakla kalmıyor, aynı zamanda  internet paketi kazananlara isterlerse bunu başkalarına hediye etme olanağı da yaratıyor.

Yalnızca LINE kullanıcılarına sunulan kampanyaya katılmak için çok basit ve eğlenceli bir yol bulunmuş:

Öncelikle telefonunuza LINE’ı indirmeniz gerekiyor: http://line.me/tr/download

 

1) Etkinlik haftası olan 26 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında LINE arkadaşlarınıza en az 3 farklı günde mesaj, sticker ya da fotoğraf gönderin.

2) Mesaj gönderdiğiniz her gün için 1 puan kazanacaksınız.

3) 3 puanı topladığınızda, ücretsiz 50 MB internet sizin olacak!

Gerekli puana ulaştıktan sonra LINE Türkiye resmi hesabı tarafından iki hafta içerisinde bilgi mesajı alacaksınız. Mesajda belirtilen alana internet paketinin yüklenmesini istediğiniz telefon numarasını girmeniz yeterli. İnternet paketi giriş yaptığınız anda geçerli olacak ve 24 saat boyunca kullanılabilecek. Bilgi mesajının size ulaşabilmesi için LINE Türkiye resmi hesabını arkadaşınız olarak eklediğinize emin olun. Bunun için; LINE’ın ana menüsünde yer alan Diğer/Daha Fazlası > Resmi Hesaplar bölümünü kullanabilirsiniz.

50 MB’lık internet paketi, Turkcell abonesi numaralar tarafından kullanılabiliyor.  “Ama benim hattım Turkcell değil” diyorsanız üzülmeyin, bilgi mesajıyla birlikte gelen formu doldururken arkadaşlarınız ya da sevdiklerinizin numarasını girerek kazandığınız internet paketini onlara hediye edebilirsiniz.

Ücretsiz internet paketinize hemen sahip olmak için LINE yükleyin! http://line.me/tr/download

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Donnerstag, 22. Mai 2014

Blogların Kurumsal Hali

Günümüzde marka bilinirliğini arttırmak, müşteriyle ve çalışanlarla iletişim kurmanın en etkili yollarından biri blog yazmak. Markalar için kurumsal bloglar artık sosyal medya statejilerinin vazgeçilmez bir parçası. Çünkü kurumsal blogların iletişim ve marka bilinirliği dışında analiz yapabilme, web sitesinin trafiğini artttırma gibi faydaları da vardır ki bu faydaları Facebook, Twitter gibi insaların içerik ihtiyacını karşılayamayan sosyal mecralarda sağlamak mümkün değildir.

kurumsal bloglar

Türkiye’de Markalar Ve Kurumsal Bloglar

 

Kurumsal blogların önemi ve gerekliliği dünyada çoktan kavranmış durumda. Artık neredeyse her markanın, firmanın, küçük işletmenin aktif bir blogu var. Türkiye’de de kurumsal blog kavramı geç de olsa anlaşılmaya ve uygulanmaya başlandı.

 

Kurumsal kavramının ülkemizde de doğru ve yaygın kullanılması için İK profesyonellerin bakışı ve yönlendirmesi çok önemli. Zira şirketler artık daha şeffaf, daha samimi olmak zorunda ve insan kaynağının varlığının çok önemli olduğunu kamuoyuna hissettirmek zorunda. İşte bunu yapacak olanlar da İK profesyonelleri.

Blog dünyasını çok yakından takip eden biri olarak son yıllarda İK bloglarındaki kalite ve sayı artışı dikkatimi çekti. Hatta İK bloggerlarının toplulukları ve organizasyonları bile var. İK çalışanları blog kavramını bu kadar benimsemişken bunu çalıştıkları kurumlara yansıtmamaları beklenemezdi elbette. Nitekim artık Türkiye’de de markaların, firmaların hatta küçük işletmelerin blogları olmaya başladı.

 

Kurumsal Bloglarda Başarısızlık

 

Sorumlu olduğu ve temsil ettiği bir kurusal kimlik olduğu için, kurumsal blog yazmak ve yönetmek çoğu zaman niş ve kişisel blog yazmaktan çok zordur. Türkiye’de de başarısız kurumsal blog örnekleri fazlasıyla mevcut. Kimseyi rencide etmek istemediğim için elbette kişi ve kurum adı vermeyeceğim ama yapılan hatalardan bahsedeceğim.

- Kurumsal blogların en temel başarısızlık nedeni amaçsız ve programsız yola çıkmalarıdır. Kurumsal blogun neden açıldığı ve neyi hedeflediği en baştan net bir şekilde belirlenmeli ve yazar kadrosuyla paylaşılmalıdır ki yazarlar da içerikleri buna göre oluşturup editöryal takvimi belirlesinler.

 

- Kurumsal bloglarda yapılan en büyük hatalardan biri de içerik türünde çeşitlilik yaratamamaktır. Kurumsal bloglarda firmadan haberler, sektörle ilgili bilgiler, ürünlerle ilgili ipuçları, etkinlikler, röportajlar, araştırmalar gibi farklı türde yazılar yayınlanabilir. Ancak bunların homojen ve düzenli olması gerekir.

 

- İnanların ilgisini çekip blogu, dolayısıyla markayı takip etmelerini sağlamak çok zor bir iştir. Bunu blog aracılığıyla sağlamanın yolu ise kaliteli içerikten geçer. Kurumsal bloglarda yapılan en büyük hatalardan biri de içeriğe gereken özeni göstermemektir. Özgün, detaylı, bilgilendirici, zengin içerik oluşturmak kurumsal blogların başarısı için şarttır.

 

- Bir diğer önemli kurumsal blog hatası da bencillik. Bunu her anlamda söylüyorum. Sadece kendinden haber vermek, sadece kendi ürünlerini övmek, blogun muhtelif yerlerine kendi reklamlarını eklemek gibi şeyler blog okuyucusunun ve potansiyel müşterinin kaçmasına neden olabilir.

 

Kurumsal bloglarda yapılan hatalar detaylandırılabilir ve çoğltılabilir fakat bu kadar yeterli deyip biraz da başarılı bloglardan bahsetmek istiyorum.

 

Başarılı Kurumsal Blog Örnekleri

 

Yukarıda da bahsettiğim gibi kurumsal blogların gereksinimini ve önemini fark eden kurumlar birer birer bloglarını açmaya başladılar. Bunlar arasında blogunu çok etkili kullanarak tabiri caizse blogun etinden, sütünden, yününden faydalanan başarılı firmalar var. Bunlara Turkcell, GittiGidiyor ve Carte d’Or örnek verilebilir. Bu tür kurumsal firmaların yanı sıra küçük işletmeler arasında da blogunu etkili kullananlar yok değil. Cepfit.com isimli dikey e-ticaret sitesi de bunlara güzel bir örnek.

 

Henüz çok fazla içeriği olmasa da Cepfit.com Blog’da doğu işler yapıldığını görebiliyoruz. Bunlardan bahsetmek istiyorum ki bu yazıyı okuyan küçük işleme sahipleri bloglarında neler yazabilecekleri biraz fikir sahibi olabilirler.

 

- Cepfit.com sitesi akıllı telefonlar için koruyucu filmler ve kılıflar satan bir e-ticaret sitesi. Yani müşterileri akıllı telefon kullanıcıları. Eğer akıllı telefon kullanıcısı ne kadar fazla olursa kendilerinden ürün alma ihtimali  de o kadar fazla olur. Cepfit.com Blogu incelediğinizde akıllı telefonlarla ilgili detaylı bilgiler ve karşılaştırmalar yayınlandığını görebilirsiniz.

 

- Cepfit.com Blog’da ziyaretçilerim bilinçli alışveriş yapmalarını sağlayacak yayınlar da var. Örneğin kılıf seçerken dikkat edilecekleri yazmaları müşterilerine verdiği değerin bir göstergesi. Bu da hem satışlarını hem de müşteri sadakatini arttıracaktır.

 

- Kurumsal blogların trafik sağlama konusundaki marifetinden yukarıda bahsetmiştim. Cepfit.com Blog kurumsal blogların bu gücünden de faydalanmak istemiş ve sektörle ilgili önemli aramalara dair detaylı içerikler yayınlayarak arama motorlarından organik trafik kazanmaya yönelik hamleler yapmış. Bolca organik trafik kazandıklarından eminim fakat bunun ne kadarını satışa çevirdiklerini bilemeyiz elbette.

 

Söz Sizde

Sizin takip ettiğiniz veya yazarlık yaptığınız kurumsal bloglar var mı? Kurumsal bloglardan beklentileriniz neler? Bir marka bünyesinde profesyonel olarak blog yazarlığı yapmaya bakışınız nedir?