Sonntag, 23. Februar 2014

190-) Kötü Kaderi Değiştiren İzinli Vird..

Üç Ihlas Bir Fatiha Okuduktan Sonra
Yâ Rabbim okumuş olduğum Fatiha ve İhlâs'ı Şerifleri, Rasûlü Ekrem Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem Efendimizin Ruh Şerifleri ile birlikte, Cümle Peygamberler, Ezvâcı Tâhirât, Ehlibeyt, Ashabı Kiram, Seyyid Cemaleddin Efendi, Abdülgafur Abbasî, Seyyid Abdülhakim Efendi, Ahmederrufâi, Ahmedi Bedevi, Şâhı Nakşibendî, Abdülkâdiri Geylâni, Mevlânâ Celaleddîni Rumi, İmâmı Rabbani ve Mevlânâ Hâlidi Bağdadi Kaddesallâhü Sırrahül Azîzin Ruh şerifleri ile beraber Nakşibendiye kolunun mühib mensup ehli hâl büyüklerine, her zamanın yüz yirmi dört bine dahil ehli hâl büyüklerine, anne, baba, Kûr'an ve Ulûmu diniye ve cümle mü'min ve müslümanlârih ruh şeriflerine alâ~kaderî merâtibihim her birerlerine hibe eyledim vâsıl eyle Yâ Rabbel Alemin.
Ayrıca Üç İhlas Bir Fatiha Okuduktan Sonra
Yâ Rabbim okumuş olduğum Fatiha ve İhlâs'ı Şerifleri, Rasûlü Ekrem Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem Efendimizin Ruh Şerifleri ile birlikte, Seyyid Cemaleddin efendi, Abdülgafur Abbasi, Seyyid Abdülhakim Efendi, Ahmedi Bedevi, Ahmederrufâi, Şâhı Nakşibendî, Abdülkâdiri Geylâni, Mevlânâ Celâleddîni Rûmi, Mevlânâ Hâlidi Bağdadi ve İmâmı Rabbani Kaddesallâhü Sırrahül Azîzin Ruh şeriflerine alâ kaderi merâtibihim hediye eyledim vâsıl eyle Yâ Rabbel Alemin.
TESBİH
Sûbhânallahi velhamdülillâhi velâ ilahe illallâhü vâllahü Ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azim. (100 Adet)
İSTİĞFAR
Estağfirullâh ellezi lâ-ilâhe illâhû el-hayyülkayyûm ve Etûbü ileyh (100 Adet)
SALAVAT
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin ve bârik ve sellim (100 Adet)
KELİME-İ TÂYYÎBE
Lâ ilahe illallah (33'te bir defa) Muhammedûrrasûlûllah (denecek) (1200 Adet)
Ehli Tarafindan Izinli Verilmistir... Ehli Sunnet Vel Cemaat Itikadindandir..
Görev Edinip Okumaya Devam Edenler Allah c.c izni ile iki cihanda saadeti bulur.
Bir cok bereket ve feyize vakif olurlar.
Okuma saati yok bir gün icinde yapılmasi yeterlidir. Kötü bir rüya gördüğümde bile hemen bu virdi okurum, çok fayda gördüğüm için paylaşmayı uygun gördüm.. Kötü kaderi bile değiştirdiğine inanıyorum.. Sevgilerimle...


Çikolatalı ve Muzlu Kek Dilimleri


çikolatalı muzlu kek tarifi

Çikolata ve muz diyip uyumu ile ilgili sözleri size bırakmayı istiyorum :) Ben kekten bahsedeyim. Yumuşacık, çikolatalı, çikolata parçacıklı bir kek ve içinde muz dilimleri... Ilıkken ayrı, soğukken ayrı güzel. Ben üzerine muzlu dondurma ekliyorum yazın, kışınsa karamelli krema. Siz de çikolatalı sostan, karamele, dondurmadan kremaya ne isterseniz ekleyebilirsiniz muhtemelen çok uyumlu olacak ne eklerseniz :)



Eğer yüksek bir kapta pişirecekseniz muzları daha kalın dilimleyebilirsiniz, borcam kapağında pişirdim, çok kalın tutmadım dilimleri. 

Muzlu Ve Çikolatalı Kek Dilimleri

Malzemeler
  • 4  ortaboy yumurta
  • 2.5 su bardağı un
  • 1.5 su bardağı şeker
  • 200 yumuşak gr tereyağ veya 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 çay bardağı 100ml süt
  • 1 çay bardağı sıvı süt kreması (veya süt)
  • 200 gr tercihen %70 kakaolu bitter çikolata
  • 4 yemek kaşığı kakao
  • vanilya
  • 1 çay kaşığı kabartmatozu
  • 1 tutam tuz
  • 2 veya 3 adet (2 parmak kalınlığında dilimlenmiş muz)

Hazırlanışı

Çikolatayı küçük parçalara ayırın. Kremayı kaynayana kadar ısıtıp ocaktan alın ve bir kapta çikolatalar ile çikolatalar eriyene kadar karıştırın, ılık sütü ekleyin ve karışımı ılımaya bırakın. 

Tereyağı ile şekeri krema kıvamı alana kadar çırpın ve yumurtaları teker teker ekleyerek tamamen karışana kadar çırpmaya devam edin. Çikolata karışımını ve tuzu ekleyin ve karıştırın. 

Un, kabartma tozu ve kakaoyu ayrı bir kapta karıştırın ve önce yarısını sıvı harca ekleyip yavaş devirde karıştırın, daha sonra kalan yarısını ekleyip homojen bir karışım olana dek yavaş devirde karıştırın. 

Kekte krema kullanmayacaksanız, çikolatayı benmari usulü eritin. Sütü yumurtaları ekledikten sonra ekleyip karıştırın ve en son elde ettiğiniz hamura çikolatayı ekleyip çabucak çikolatanın donmasına izin vermeden hamura karıştırın. 

Hamuru dikdörtgen, kare veya yuvarlak bir tepsiye yayıp üzerine muz dilimlerini koyun ve dilimlerin üzerine parmağınızla hafifçe bastırın. 

170C önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 35-40 dakika pişirin. 




Mozaik Pasta














Mozaik Pasta



Malzemeler;

1.5 paket pötibör bisküvi

2 yemek kaşığı tereyağı

2 yemek kaşığı dark kakao

1 çay bardağı toz şeker

1 su bardağı süt



Yapılışı;

Bisküvileri iri parçalar halinde bir kabın içine kırın. Tereyağı, süt, toz şeker ve kakaoyu bir kapta eriterek ılıdığında bisküvilerin üzerine dökün. Çok fazla ezmemeye dikkat ederek elinizle yoğurur gibi karıştırın.

189-) İlişkilerde Çekim Yasası..

Çekim yasası, bilinçaltındaki korkularınızı hayatınıza getiriyor. Eğer ilişkilerinizde mutlu olmak istiyorsanız, korkularınızı ve duygularınızı değiştirin. Evet bu hiç kolay değil ama imkânsız da değil
Hayatımızı kendi yarattığımız hapisanemizde yaşıyoruz. Üstelik kendimizi özgür zannediyoruz. Bu hapisanenin gardiyanı da mahkûmu da müdürü de yine kendimiziz. Ne tuhaf...Bilinçaltınızda yer eden korkuları hamarat bir şekilde hayatınıza getiriveriyor. Örneğin eğer siz de "Bütün erkekler aldatır, hepsi şerefsizdir," diyen kadınlardansanız, işiniz var demektir. Artık bilinçaltınıza kadar işlemiş büyük bir yaranın ya da güçlü olumsuz duyguların sonucu olan bu inancınızı bir kez uykuya dalarken, bir kez de sabah uyanırken evrene otomatik olarak yayarsınız. Ve evren de sizi kırmaz. Hayatınıza sizi aldatma eğiliminde olabilecek, şerefsiz ne kadar erkek varsa getirir, önünüze dizer. Biriyle şansınızı denersiniz. Sonunda sizi aldatır. Ve onu güç bela unutup bir başka erkekle birlikte olursunuz. O da benzer bir senaryoyla sonuçlanır. Sonra da deneyimlerinize bakar çıkarımda bulunursunuz: "İşte haklıyım, gördünüz mü? Hepsi de aldatıyor." Sonuç? Korkularınız daha da derinleşir ve kökleşir. Böylelikle çekim yasası daha da kolay aldatacak erkekleri size taşımaya devam eder. İşin kötüsü, bu duygunuz kuvvetlendikçe, artık etrafta sadece size ait olabilecek bir partnerin varlığına bile inanamaz hale gelirsiniz. Ve sırf bu yüzden, size sadık olabilecek kişilerle aranıza adeta görünmez bir duvar örersiniz. Hatta onlara âşık olamazsınız. Bilinçaltınız karmaşık yapısıyla ve inatla, sizi aldatabilecek erkeklere âşık eder. Ütopik geldi öyle değil mi?
Normalde beyin dalgalarımız saniyede 14-21 dalga aralığında hareket eder. Bunun hızını aşağıya çekmek için meditasyon yapmak, namaz kılmak, duygularınıza güçlü bir şekilde odaklanarak dua etmek, monoton bir yolda araba kullanmak, dikkatle duygusal bir dizi seyretmek yeterlidir. Öyle atla deve bir şey değildir. Gelişmiş ülkelerde bu oranlar ölçülmüş ve test edilmiş. Sabah güneş doğmadan önce uyanırsanız, bir şey yapmanıza gerek yok. O anda aktif olan duygularınıza uygun olayları hayatınıza otomatik olarak çekebilirsiniz. Bir de yatarken... İşte o yüzden sabah namazları yada duaları( herkes namaz kılmayabilir bu çok doğaldır, Allah'la kulun arasına girilmez) daha makbuldür. Beyin dalgalarınız evrensel rezonansa uygun hale gelir. Sistemi harekete geçirirsiniz. Ama bu durumda, bilinçli olarak pozitif duygular beslemelisiniz. Pozitif düşünmek yetmez. Kendinizi çok iyi de hissetmelisiniz. Ancak o zaman çekim yasası çalışır. Bazen çok güzel bir kadının yanında istikrarsız bir adam görürsünüz. İlişki ciddiye binerken, işi uzatırlar. Bir türlü evlilik yolunu açmazlar. Aradan iki-üç sene geçer. Güzel kadın artık pes eder. Uzun bir bitiş konuşmasının ardından adamdan ayrılır. Ve işin en hazmedilemez yanı başlar. Aynı adam sadece üç-dört ay sonra bir başka kadınla düğün hazırlıkları yapıyordur. Ne olmuştur da bu adam birdenbire fikrini değiştirmiştir? Üstelik yeni kadın eskisinin yanından bile geçemeyecek kadar vasattır. Fark nedir biliyor musunuz? Bir tanesi bilinçaltında korku yayarken, "İlişkiler evliliğe gitmez" ya da "Evlilik kötü bir şeydir" duygusu ya da benzeri bir korku taşıyordur. Diğeri kendine güvenlidir. Eğer siz de ilişkilerinizde mutlu deneyimler yaşamak istiyorsanız, korkularınızı ve duygularınızı değiştirin. Hiç kolay değil ama olsun... İmkânsız da değil. Sadece deneyin. Ve sonuçlarını görün. Kendi hapishanenizden kurtulun. Bu her konuda böyledir korktuğumuz her şeyi hayatımıza çekeriz, her zaman her konuda pozitif düşünmeli ve her zaman her konuda olumlu cümleler kullanmalıyız.. Bir de söylemeden geçemeyeceğim bazı insanlar, başı açık gezenin duası kabul olmaz, namaz kılmayanın duası kabul olmaz gibi olumsuz cümleler kullanarak bizim enerjinizi düşürmeye çalışırlar, bence bu en cahil davranış biçimidir. Buna insanlar değil Yaratıcımız karar verir, bu konudaki tek yetkili mercidir. Önemli olan tek şey temiz kalpli, merhametli ve vicdanlı olmaktır diye düşünüyorum çünkü benim dualarım her zaman kabul görüyor çok şükür..Sevgilerimle...

188-) Engelleri Kaldıran Hayırlı Kapılar Açan Dua..

Engelleri Kaldıran Hayırlı Kapılar Açan Dua..

''Ya müfettihu fettih. Ya müferricü ferric. Ya müsebbibu sebbib. Ya müyessiru yessiril fetha vel ferecü minke Ya Fettah, Ya Aliym iyyakena'büdü ve iyyake nesteıyn.'' 


MANASI : 
Ey açıcı RABBİM ! önümdeki engelleri kaldır. Ey darlıkları gideren HALİKIM ! Darlıkları gider. Ey sebepleri yaratan RABBİM ! Bir sebep yarat. Ey kolaylıkları meydana getiren! önümü aç çünkü darlıkları gidermek sendendir. Ey rızık kapılarının açıcısı her şeyi bilen RABBİM ! ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım isterim..


187-) Allah İnsanları Neden İmtihan Eder..

Allah insanları neden imtihan eder?
Farkında olalım ya da olmayalım hepimiz sınavdayız. Bu sınavda kağıt, kalem yok. Bu sınavın kâğıdı, zahirî görüntüsüne göre bize tatlı veya acı gelen; hoşumuza gidip sevindiğimiz ya da üzülüp sıkıntı çektiğimiz olaylar, kalemi ise; bu olaylar karşısında takındığımız tutum ve davranışlardır. Burada, servet ve sıhhate şükredip gereğini yapanlarla, musibete sabredip tahammül gösterenler başarılı olmaktadır. Sınavın ağırlığı bizim manevi seviyemizi belirlemekte, büyük makamlar büyük sınavlar neticesinde elde edilmektedir. Sınavın süresi ise; ölümü de içine alacak şekilde hayatın tamamıdır.
Aslında, insan olarak var edilmiş olmayı benimsemek ve kabullenmek, bir bakıma sınava tabi tutulmayı kabul etmek anlamına gelir. Çünkü Yüce Allah insana, diğer yaratılmışlardan farklı olarak iyiyi ve kötüyü göstererek, iyiyi de kötüyü de seçebilecek şekilde özgür bir irade vermiştir. İnsan bu iradesini kullanarak iyiyi de kötüyü de seçebilecek bir donanıma sahiptir. İnsana bu şekilde özgür bir irade verilmiş olması ve insanın bunu benimsemesi ve bu durumundan hoşnut olması, aslında sınavı kabullenmek demektir.
Burada belki, “Bana irade verilmiş olmasaydı da sınava da tabi tutulmasaydım.” şeklinde bir itiraz gündeme gelebilir. Bu da “Ben insan olmasaydım da diğer yaratılmışlar gibi akılsız ve iradesiz olarak yaratılsaydım.” demek anlamına gelir. Hâlbuki Allah’a inanan, O’nu tanıyan, onu bilecek ve tanıyacak akıl, duygu ve yeteneklerle donatılan insanın, kendisini en şerefli varlık yapan bu büyük nimetleri reddederek sözgelimi hayvanlar, bitkiler veya cansız varlıklar kategorisinde olmayı arzu etmesi düşünülemez. İnsanın, bu muazzam kâinatı yaratanı bilip, ona delalet eden nizamı ve tabloyu gördükten sonra akıl ve irade sahibi bir varlık olarak yaratılmış olmamayı istemesi nasıl düşünülebilir?
Başımıza gelen sıkıntılar intihar etmeyi düşünmemiz için bir gerekçe olamaz. Bize düşen, yaşadığımız sıkıntıların sona ermesi veya azalması için gayret etmektir. Çektiğimiz sıkıntılar zamanla azalacak ya da yok olacaktır. Her şeye rağmen sıkıntılarımız devam etse bile çevrenizde sizden daha fazla sıkıntılar içinde olan insanları düşünmemiz gerekir. Felçli olarak yatan, devamlı bakıma muhtaç olup başkalarından yardım bekleyen; kanser hastası olup ta ağrıdan dolayı inim inim inleyen hastalar gibi… Ayrıca, sabretmemiz halinde, çektiğimiz her sıkıntının ahirette karşılığını bulacağınızı unutmamamız gerekir.
“İnsan niçin yaratılmış?” sorusuna sıkça muhatap oluruz. Böyle bir soruyu kendimize yahut bir başkasına sormamız, bizim için büyük bir İlâhî ihsandır. Şöyle ki: Bu soruyu güneş kendisine soramadığı gibi, bir başka yıldız da güneşe sorabilmiş değildir. Yine bu soruyu bir arı bir başka arıya yahut bir koyun berikine sormaktan acizdir. Demek oluyor ki, bu sorunun cevabını arayan insanoğlu, kendi varlığını istediği sahada kullanma konusunda serbest bırakılmış; bir arayış içinde ve bu konuda bir imtihana tabi tutulmuştur.
Bu imtihanı kazanmanın tek yolu, sorunun cevabını bizi yaratandan öğrenmemizdir. Bu noktaya varan insanlar gerçeğin kapısını çalmış olurlar. Ve kendilerine Kur’an lisanıyla, Peygamber diliyle cevapları verilir.
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet -kulluk- etsinler diye yarattım.” ( Zâriyât Suresi, 56).
İnsan, bu kâinatı dolduran İlahi mucizelerin tefekkür ve hayreti icap ettirdiklerini bilecektir ki, tespih ve tekbir vazifesini ifa etsin.İnsan, başka insanlara merhamet etmesi gerektiğinin şuuruna erecektir ki zekât ve sadaka verme yolunu tutsun. Bütün bunlar imanın ve marifetin, yani Allah’a inanmanın ve onu tanımanın meyveleridir.
Işıklar âlemini de Allah terbiye ediyor, gözler âlemini de. Ve biz, güneşin ışık verecek şekilde, gözümüzün de ondan faydalanacak biçimde terbiye edildiklerini düşünerek Rabbimize şükretmekle kulluk vazifemizi yerine getiririz. Gıda maddelerinin yenilecek şekilde, ağzımızın, dilimizin, midemizin de onlardan faydalanacak tarzda terbiye edildiklerini nazara alarak Rabbimizin bu sonsuz ihsanlarını hayret ve teşekkürle karşıladığımızda, yine O’na karşı kulluk yaparak karşılık vermiş oluruz.
Kâinatın yaratılması insan için, insanın yaratılması ise kulluk(ubudiyet) içindir. İnsan bu hususta diğer varlıklardan daha üstün bir kabiliyette yaratılmıştır. Mesela, bir melek, bir meyveyi tefekkür ederken, dünün şekilsiz, renksiz elementlerinin bugün güzel bir varlık haline gelmelerini, sert ağaçtan bu yumuşak meyvelerin çıkmasını hayretle seyreder. Ama o meyvenin tadını, vitaminini, kalorisini düşünemez, tefekkür edemez. Zira yaratılış kabiliyeti buna müsait değildir.
İnsana bu noktada bambaşka bir kabiliyet verilmiştir. O, aklıyla, hayaliyle sadece hazır eşyayı değil, o anda görmediği nice şeyleri hatta geçmişi ve geleceği düşünebilir. Böylece fikri, düşüncesi, anlayışı ve feyzi birleşir. Eline aldığı bir meyveyi yerken, o anda bir milyonu aşkın canlı türünün sonsuz denecek kadar çok fertlerinin rızıklandıklarını, kendisinin de bu İlâhî sofradan faydalanan bir fert olduğunu düşünebilir ve böylece Allah’ın Rezzak ismini küllî manada tefekkür etme imkânına kavuşur. Dilerse, düşüncesini geçmiş ve gelecek zamanlara da götürür. Bütün zamanlarda ve mekânlardaki her türlü nimeti ve onlardan istifade edenleri, hayalinin yardımıyla, birlikte düşünür ve tefekkürü daha da artar.
İnsanın yaratılış gayesi olarak özetle şunları söyleyebiliriz:
-Ruhuna bir İlâhî ikram olarak takılan, ilim, irade, görme, işitme gibi sıfatlarını Allah’ın sıfatlarını bilmeye bir vasıta olarak kullanmak. Kendi ruhundan İlâhi sıfatları bilmek için açılan bu marifet pencerelerini iyi değerlendirmek.
-Akıl kuvvetini hikmet dairesinde, şehvet kuvvetini iffet dairesinde, gazap kuvvetini şecaat dairesinde kullanmak.
-Muhabbetini ancak Allah’a vermek ve mahlukatı da yine Onun namına, Onun isimlerine ayna olmaları, kemaline işaret etmeleri, cemalinden haber vermeleri cihetiyle sevmek.
- Bütün ibadetleri yapabilecek kabiliyette yaratıldığının şuurunda olup bütün ibadet çeşitlerinin ayrı ayrı feyizlerinden azami ölçüde nasiplenmeye çalışmak.
-Duygularının her biriyle Allah’ın rahmet hazinelerinden birini açmak, ondan güzelce faydalanmak ve her bakımdan şükretmek.
-Aczini ölçü alarak Allah’ın kudretini, muhtaç oluşuna bakarak Onun rahmetini, noksanlıklarını düşünerek Onun kemalini tefekkür etmek. Rabbini sonsuz kemal, rahmet ve kudret sahibi, kendi nefsini ise yine sonsuz aciz, fakir ve noksan bilmek.
- Ruhunu günahlardan, bedenini de her türlü kirlerden, pisliklerden uzak tutarak İlahi huzura çıkmak.
İşte insan bu gibi ulvî gayeler için yaratılmıştır. Ama ne yazık ki, birçok insan, kendini unutmuş ve bu gayelerden gafil olarak, sadece dünya hayatını rahat bir şekilde geçirmek için çabalar.
Bazı insanların “Belki de ben, var olmak istemeyecektim” diye yakınmalarına şahit oluruz. Bu konuyu iki yönden ele alabiliriz:
1. Allah’ın varlığını kabul etmeyen birisinin bunu sormaya hakkı yoktur. Çünkü ona göre Allah yoktur(!). Olmayan birisini hesaba çekmek ise mümkün ve normal değildir.
2. Allah’ın varlığı ve yüceliğine İnanan birisi için de, bu ifade yaratıcının hükmüne razı olmamak gibi bir isyan anlamı taşır. İnandığı halde, bu takdiri kavrayamayan kişiye şunlar söylenebilir:
- “Sana sorulamazdı. Çünkü sen henüz yoktun.”
- “Soru sormak için yaratabilirdi.”
- ” Yarattığı varlığa ” Seni yaratmamı ister misin?” diye sormanın bir anlamı olmaz.
O halde; Dünyaya gelmene pişman eden eğer sahip olamadıklarınsa bil ki, bunların hepsi gelip geçicidir. Sayılı günlerden ibaret olan dünyada neden sahip olduklarına bakmıyorsun? Varlık, hayat, insanlık gibi nimetleri tattın. Hoşuna gitmeyen haller itirazınla yok olacak değil. Allah ile savaşacağına kendi nefsinle savaş. Dünyaya isteyerek gelmedin, isteyerek de gitmeyeceksin. Yaratana tabi ol, iman et ve rahatla…
Ben hiç para biriktirmedim... 
İnsan biriktirdim. 

Arada bozuk olanlar çıktı; onları da harcadım gitti...

Samstag, 22. Februar 2014

186-) Sela İle Ezan Arasında Okunan Kabul Görmüş Dilek Duası..

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Sırrı sübhan piri süleyman nuru can Muhammed..
Erde geçte dağda taşta müşkil işte yetiş ya Allah ya Muhammed.. 
Salladım selaya yolladım mevlaya sen muradımı kabul eyle gelecek cumaya..
La ilahe illallahMuhammed resulallah. 
Selalar sesiyle arş gölgesiyle,
sen muradımı kabul eyle melekler duasıyla kar yağdı sultan yüzü suyu hürmetine amin AMİN AMİN...


EZAN İLE SELA ARASI 7 KERE NİYET İLE OKUNACAK..
RABBİM CÜMLEMİZİN HAYIRLI DİLEKLERİNİ KABUL ETSİN. CUMA GÜNÜ OKUNUR..