Sonntag, 3. Februar 2013

YEREBATAN SARNICI, KAPALIÇARŞI, VAPUR, ve GAZILLION BUBBLE SHOW

Dün uzun bir gündü benim için. Bu hasta halimde, babama davetiye gelen Gazillion Bubble Show'un biletlerini almak için önce Kapalıçarşı'nın yolunu tuttum. Sonra eve, Ataşehir'e dönüp arabayı alıp , oradan da Mecidiyeköy'e gittim. Tam da ben cumartesi günü için evde oturma, yatma kalkma programı yapmışken, babam cuma akşamı aradı ve biletlerden bahsetti. Melisa gidelim anne diyince, kıyamadım hem kızıma, hem davetiyelere. Ben ki bu halimde uzun yollar kattedip müşterilere giderken, kızım için mi yapmayacaktım.
Sabah , erken kalktım , kendime güzel bir keyif hazırladım. Bir akşam evvel başladığım, kitabı bu sabah bitirdim. Daha sonra bahsedeceğim.


Melisa'ya durumu izah ettim. Çünkü o da bana eşlik edecekti tüm bu yolculuk boyunca. Kadıköy'e gidilecek, vapura binilecek, Eminönü'ne geçilecek ve ilk durak Yerebatan Sarnıcı. Orayı daha önce görmemişti ve heyecanla sorup durdu. Vapur'da bol bol fotoğraf çektik. İkimizde makinayı sırayla kullandık.

Kızımın şu gezme olaylarına itiraz etmeden ve aynı keyifle bana eşlik etmesi en büyük mutluluğum. Yaptığım herşeyden o da keyif alıyor. Havadar oturalım diyorum, üşürüm demiyor. Üşüdüm içeri girelim diyorum, hadi girelim diyor. Fotoğraf çekelim , hadi çekelim...
 
Yerebatan sarnıcına vardık. İçerisi her zaman ki gibi çok büyüleyiciydi. Müzik ve su da gezinen balıklar ve bu loşluk. Sesli rehber aldık. Dinleye dinleye gezmek daha iyi oluyor.

 
Arada bir yerlerde dilek havuzu vardı. Melisa para atılıp dileklerin gerçek olacağına inanmadığını bence başkalarının uydurması olup, bu paraları buralardan toplayıp harcadıklarını falan düşündüğünü söyleyince, beni epey şaşırttı. "Anne para atmayalım da, çantandan belki başka birşey vardır, onu atalım", dedi. Çantamda bozuk para zaten yoktu, ama teneke kutu kulakçığı çıktı. Kulakçığı dilek dileyip sulara gönderdik. Dileği de çok gezmekti.

Sıra Medusa'ya gelince, ve sesli rehber efsanelerden bahsetmeye başlayınca, Melisa'nın içi bunaldı. Gerçek mi , efsane ne demek, gerçekten taş mı olmuş, saçlar yılanmıymış derken, bir an evvel çıkmak istedi buradan. Fotoğraf çekip uzaklaştık. Çıkana kadar da, efsane, masal, mitoloji kısa bir özet çıkardık. İçi rahatladı.


Sonrasında Çemberlitaş'a doğru yürüdük. "Anne buranın bir kapısı olmalı , sanki içeri giriliyormuş gibi" dedi. Bir kere döndü ve sonuç olumsuz. Buranın Hz. İsa peygamberle ilgili rivayetini anlatmadım tabii . Henüz erken.
 
Dedemize gidip, biraz soluklandık, biletlerimizi alıp hiç oyalanmadan çıktık. Kapalıçarşı'da neredeyse Bedesten'de her vitrini, gümüşçüyü, hediyelik eşyacıya baktık. Sonra biraz soluklanıp, bir kahve ve sıcak çikolata içmek için, Bedestende ki kahvelerden birine oturduk.

 Masamızda boş olarak süs niyetine bu takımlar duruyordu.
 
 Yan masa da bunlar
 
 Diğer tarafımda ki masada da bunlar.
Zaten masa süsüne geldim burada oturmaya. Oturmadan geçme diyordu masalar.
 
 Kahvem, bakırda geldi. Melisa'da sıcak çikolatısını bitirdikten sonra Mahmutpaşa üzerinden tüm o kalabalığın içinden, Tahtakale, Mısır Çarşısı derken, pilimiz bitik bir vaziyette, Kadıköy vapuruna yetiştik. Vapur, öyle kalabalıktı ki, oturacak yer yok ve içerisi bir dolu otobüs kalabalıklığındaydı. Melisa'da aynı benim babamıza yaptığım gibi, insanların çarpıp geçmesinden, ayaklara basmasından, yere tükürmesinden, kalabalıktan, herkes niye burdadan tutunda, İsviçreyle karşılaştırmaya kadar söylenip durdu. Metroyla Bostancı'ya ve oradan otobüsle eve geldik. Saat 4'tü. Girip elimizi yüzümüzü yıkadık. Sonra arabayı alıp Mecidiyeköy'e doğru yola çıktık. 1. köprü internetten baktığımızda boştu. Ama biz 1,5 saatte ancak köprüyü geçtik. 10 dakika gecikmeli olarak showa yetiştik.
 
 Sevimli Çin'li kızın gösterisi güzeldi. Ama bence artık balon yapmanın çok büyük bir özelliği kalmamakla birlikte, lazer showla yapılan ve tüm salonu kaplayan baloncuk yağdırma olayı mükemmeldi. İçine bir ya da birden fazla kişinin girdiği baloncuk gösteriside farklıydı. Ama gösteriden çıkınca, balonun içinde fotoğraf çektirmek isteyenler için hazırlanmış standta , bizden bir vatandaşın bu balonu yapması, demek ki bu malzeme olunca herkes yapar dedirtti.
 

Küçük bir masal. Bu minik kıza gözlerini kapamasını ve kar yağmasını dilemesini istedi. İsteği gerçek oldu. Sahne müthişti. Sonrasında ki lazer showla birlikte bütün çocuklar çığlık çığlığa katlandılar. Sonuçta çocuklar için bir showdu ve onlar mutlu oldu. En önemlisi de buydu.Mutlu ayrıldık oradan. Günümüzün yorgunluğuna değdi. En azından, Melisa yoruldum diye şikayet etmedi. Ben bittim tabii ki.

Donnerstag, 31. Januar 2013

Ayva Tatlısı








Ayva tatlısını her yıl yapar, her yıl fotoğrafını çekerim ama birini beğenip de yayınlayamadım bugüne kadar. Bu sene bu fotoğrafla kurtuluyorum bu ayva tatlısı derdimden. Hani o hep yaparsınız ama hiç eklememişsinizdir ya, o tariflerimden biri işte.




Ayva Tatlısı

Malzemeler;
4 -5 adet ayva
Toz şeker
Kırmızı gıda boyası
Su

Kaymak

Yapılışı;
Ayvaların kabuklarını soyup çekirdeğini,

Montag, 28. Januar 2013

SÖMESTR TATİLİNDE PERA SANATTAYIZ.


26 Ocak sabahı Melisa karın ağrısıyla uyandı. Bir gece evvel , tok karnına yediği yemekten dolayı kustu. Kahvaltı etti. Tam öğlen vakti Fransızca kursu için yola çıkacağız, yine kustu. Doktordan randevu aldık. Onu evde bırakıp alışverişe gittim. Akşam katılacağımız doğumgünü partisi için , hediyeyi aldım. Mutfak alışverişini yapıp eve döndüm. Yemeği hazırlayıp babamızın karnını doyurdum, Melisa'yı alıp doktora gittim. Doktor ciddi birşey bulamadı. Geçen hafta alınan her 100 puan için biriken ödül sözüm vardı Melisa'ya. Hastaneden çıkıp tekrardan Carrefour'a geldik. Melisa'ya uzun zamandır söz verdiğim kulak deldirme işini hallettik. Kulakları delmek istemeyen eczanenin bahanesi, küçük çocuklar ağlıyor ve bağırıyormuş. Bu cimcimenin ağlıyacak bağıracak hali var mı , kendi istekli dedim. Neyse deldiler. Oradan yine aynı yerde , değişilecek ayakkabımızı değiştik. Diğer aferin hediyesi, saç kesilmesini oradan çıkınca hallettik. Artık saçları ensesinde ve çenesine doğru uzun ve küt. Oradan eve gelip, üstümüzü değişip , doğum günü partisine doğru yola koyulduk. Babamız evde dinlenmeye dursun, ağzına bir lokma koymayan Melisa ve ağzına bir lokma koymaya fırsatı olamayan ben, gezmemizden kalmadık. Dönüşte Kadıköy'e gidip, şehir dışından gelen babaannemizi karşılayıp eve getirdik.
 
27 Ocak sabahı, Melisa bir daha kusmadı. Belli ki oburluktan midesi yorulmuş. Evde biraz dinlenmece, eğlenmece, ödevlere göz attıktan sonra  öğlen vakti, sömestr okulu için Kadıköy'e gittik. Pera Sanat'la tanıştık. Melisa programı çok sevdi, bize de kayıt yaptırmak düştü.

Program çok keyifli. Bunun büyükler için olanı yok mu diyesiniz var. Gece yarısı kalkıp, çok heyecanlıyım ben diye ortalıkta dolanıyordu bir ara.
28 Ocak yani bugün, okulun ilk günü ve çok heyecanlı geldi. Dolu dolu bir tatil geçireceği için mutluyum.
 
Çok isterdim, sömestr tatilinde yanında olup, birlikte vakit geçirmek, ama imkan yok. Yine okul tatil değilmiş gibi aynı saatte kalkıp, akşam aynı saatlerde eve geliceksin. Buna üzülüyorum.  Evde keyif yapma imkanın sadece akşamları. Oyuncaklarına  ve evine doyamayacaksın. Ama bu güzel program sayesinde emin ol ki, birçok arkadaşından şanslı durumdasın. Senin istediğin gibi, vaktin dolu dolu ve hareketli geçecek. Tam yeteneklerinin keşfedilmesi gereken bir zamanda, sana güzel bir anı olarak kalıcak. Belki kendini keşfedeceksin, belki de hoşlanacağın yeni şeyler bulacaksın.
 

Sonntag, 27. Januar 2013

Minik Tuzlular






Tarif aradığımda kapısını sık çaldığım bloglardan biridir Yemek Zevki.. 







Kurabiyelerin kendisi şirin olunca, ben de şirin şirin fotoğrafladım bir sürü..








Minik Tuzlular



Malzemeler;

150 gr tereyağı

1 su bardağı zeytinyağı

1 çay bardağı toz şeker

1 çay bardağı çörek otu

1 yumurta (akı içine, sarısı dışına)
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı mahlep
1 tatlı kaşığı kırmızı

Dienstag, 22. Januar 2013

AĞLAYANA KADAR TEK AYAK ÜSTÜNDE DURMA CEZASI

Her okula giden çocuğu olan anneden,öğrenci olmuş ve özellikle öğretmen arkadaşlardan görüşlerini bildirmelerini rica ediyorum. Biraz uzun oldu biliyorum, ufak tefek detayları atladım. Yol yordam, eleştiri, tavsiye bekliyorum. Yazı birazcık uzun ve önemli. Sabredip okuduğunuz için teşekkür ederim.
Anita Mejia

Geçen seneden beri, ayda birkaç defa okula gidip, Melisa'nın durumunu hakkında bilgi alıyorum öğretmeninden. Ben çalışan bir anneyim, diğer anneler gibi gidip, çocuğumu sınıftan alma imkanım yok. Hergün sınıfın havasını alıp, öğretmeniyle selamlaşma imkanım yok. Sürekli merak halindeyim.
Yalnız bu merak, geçen sene 1. sınıftan beri, öğretmenin yönlendirmesiyle, Melisa'nın hareketliliği ve konuşkanlığı yönüne kaydığı için , ben hep sınıfta ki sosyal durumu hakkında soru yönlendirir ve buna göre cevap alır oldum. Melisa hareketli , konuşkan, algısı açık, sınıfın en köşesinde olup bitenden haberdar bir çocuk. Geçen seneden beri sınıfta uyması gereken kuralları hatırlatıyoruz. Konuşuyoruz sohbet ediyoruz. Bu arada cezalar başladı. Tek ayak üstünde durma cezası ... Öğretmen haklıdır Melisa'cım. Söz dinlemen lazım dedik. 2. sınıfın başında , gayet olgun ve durgun bir başlangıç yaptık. Öğretmenimizin deyişiyle. Herşey yolunda giderken, birden, Melisa komutları algılamamaya , ve yine sınıf ve okul kurallarına uyamamaya başlamış. Aslında ben okula ara ara gittiğimde gördüğüm kadarıyla, Melisa bazen sakin ve diğer çocukların hepsinde bu tür davranışlar var. Var ama tabii herkes tenefüste. Sınıf mevcutları 42 kişi.

Bir gün, öğretmenimiz beni çağırdı. Melisa ve 4 kişi su şişesiyle oynamışlar, üstü ıslanmış . Yedek kıyafet yokmuş dolabında. Gittim, kıyafet götürdüm. Öğretmenimiz, bu çocuk komutları algılamıyor. Gözümün içine baka baka, yapmayın dememe rağmen üstlerini başlarını ıslattılar , dedi. Çok büyük problemler var. Engel olmanız lazım. Hiperaktif değil, ama korkusu yok, kurallarla ilgilenmiyor. Şımartıyor musunuz, her dediğini yapıyor musunuz, hayırları evete mi çeviriyorsunuz, evde disiplin yok mu, sorumluluk verin, yaş ilerledikçe büyük problem yaşarsınız, sporla uğraşsın, resim yaptırın sakince, birlikte mutfakta birşeyler yapın, kardeşi yok ondan bu şekilde, ilgi odağı çocuk ... Uzmana götürün, rehberlik hizmetimiz buna uygun değil dedi. Ben tabii öğretmenimiz karşısında , öyle değil böyle değil, zaten şunu yapıyoruz, diye konuşamıyorum bile, çünkü kendisi son derece baskın. Hep kendisinin dinlenmesi gerekiyor.

Uzman bulduk .  Haber vermeye okula gittim. Ne gerek vardı , evde konuşa konuşa hallederdiniz , bir sürü paranız gidecek dedi. Ben üzerime düşen görevi yapayım da, belki hata bendedir, gerçekten sorun neymiş öğreneyim dedim.
Bu arada , uzman hanım, sizi arayıp sonucu , tespiti iletecek, ya da rapor yazıcak , dedim. Her ikisini de kabul etmedi. Ben konuşmam, ben okumam, sorun sizin sorununuz , siz çözün, beni ilgilendirmiyor , dedi.

1 ay gittik. Sonuç Melisa'da problem yok. Şu anda ( ki yaş ilerledikçe değişebilir) yaşıtlarından zekası , üst seviyede çıktı. Ama sorun, görsel algısının çok üst seviyelerde olması . Yani sonuçta çıkan işitsel algısıyla görsel algısı arasında fark olması. Bu da sınıfta ki dikkatinin dağılmasına, görsel olmayan şeylerden sıkılmasına sebeb oluyormuş. Öğretmenin söyledikleri belki dikkatini çekmiyor. Öğretmende bundan şikayetçi oluyormuş. Uzman bize, hikaye okuyup sorular sorun, kelimeler söyleyin sonra, dönüp ne söylediğinizi sorun, bu şekilde alıştırmalar yapın. Sözleri aklında tutmayı öğrenecek dedi. Ya da işitsel algıyı geliştirecek yerler varmış. Bizi başka bir yere yönlendirdi, ama biz ona vakit ve nakit bulamadık henüz. Bana kalsa gerek yok. Ama zaman ne gösterecek göreceğiz. Uzmanın tavsiyesi, Melisa'nın en ön sırada oturması ve öğretmenin arada bir omzuna dokunması, algısını toparlamasını sağlaması. Ama öğretmenimiz kabul etmedi. Bu şekilde bir çok çocuk var, ben zaten her köşeye yetişiyorum merak etmeyin dedi. Sesi gürdür öğretmenimizin sağolsun.

Bu arada geçen hafta Melisa hergün tahtaya kalktı tek ayak üstüne.  Defterler yarım gelmeye başladı. Testler kötüleşti. Melisa evde de ders çalışmak istemiyor, aynı soruları evde yaptığında hepsini yapabiliyor. Sorduğumda, okuduğumu anlamıyorum, sınıfta dikkatim dağılıyor, anne diyor.

En can sıkıcı nokta, en son olayımız, Melisa'nın aldığı ceza, ağlayana kadar tek ayak üstünde durmak.... ağlamamış ve üstüne , bir sonra ki tenefüs uzun ve çıkmama cezası. Akşam geldiğinde Melisa bunu söylediğinde kahroldum. Ağlayana kadar tek ayak üstünde durmak demek, bana göre işkence. Üstüne ağlamayınca, uzun tenefüse çıkmama cezası... neyse ki öğretmenimiz uzun tenefüste ara verip sakinleşmiş ki, ya hemen ders başlasaydı, ne cezası verecekti merak ediyorum.
Cezanın bu şekli karşısında, ben kızımı tanıyorum, onuru gururu kırıldı , arkadaşlarının arasında küçük düştü . Siniri aynı akşam eve yansıdı, gerginlik, geceleri ağlayarak uyanma, sabah okula gitmeme, dersleri hepten boşlama, kaytarma, sanki artık çalışmasına gerek yok, çabaya gerek yok gibi tavırlar... Aynı gün ne yapacağımı şaşırdım. Düşüncülerine ve kendisine çok değer verdiğim , anaokulu öğretmeni Ayşegül hanımı aradım. Durumu anlattım, telkin istedim, birazcık olsun haklı bir nokta bulmasını istedim. Melisa'yı iyi tanıyan Ayşegül hanım, 21 sene devlet okulunda anaokulu öğretmenliği yapmış, emekli olmuş, okul sonrası bile çocukları ve aileleriyle yakında ilgilenen çok değerli bir insan ve anne. Bana, Melisa'yı durdurmak için, kenara çekilip, davranışlarından dolayı üzüldüğünü söylese öğretmenimiz, Melisa onu üzmemek için elinden geleni yapacak, hatta çiğ tavuk bile yiyecektir. Ya da ona bir görev verse... Kendisi, ben de geleyim sizinle, öğretmeninizle sohbet edelim, ben de kendisine Melisa hakkında bilgi vereyim dedi.

Birlikte okula gittik. Öğretmenimize , sürekli ceza alıyor, sorun nedir, dedim. Yine sizi fazlaca üzüyor. Ne yapabilirim dedim. Son zamanlarda bu cezalardan nasıl etkilendiğini de anlattım.  Aynı konular başladı. Ağlayana kadar ki lafının ne kadar üzücü olduğunu söyledim, (iddialı bir okul olduğundan tutunda, tüm testlerde herkesin ful yapma hedefi olduğundan, kızının oğlunun okul durumlarına kadar... ben araya girmek istedikçe, kendisi sesini yükseltip, bir de dur işareti gösterip konuşmayı devam ettirdi. Sonra geldi konu Melisa'ya. Bu cezayı almasının sebebi, kağıt dağıtmış, deftere yapıştır ve öykü tamamla. Melisa hiç başlamamış, etrafıyla ilgileniyormuş, bu yüzden bu cezayı almış.  Bu cezanın dışında başka yöntem yok mu? Öğretmenimiz bize özel okul tavsiye etti. Orada ki öğretmenlere de ceza vermeme mi tembihleme mi? Yani bana, özel okula al yazdır çocuğunu dedi, kibarca. Bu arada Ayşegül hanım." Öğretmen hanım, bu ceza belli ki işe yaramıyor... dedi  o an, öğretmenimiz çok sinirlendi, ben daha fazla konuşamayacağım dedi ve kapıyı yüzümüze çarpıp sınıfa girdi. Ben o an neler hissettiğimi anlatamam. Neyse ki kızım o an okulda olduğumu bilmiyor.

Çıktık rehberlik öğretmenine, konuyu anlattıyorduk ki, öğretmenimiz geldi, kendisini dışarı çağırdı.
İletişime kapalı öğretmenimiz, istemiyorlarsa, alsınlar okuldan çocuklarını demiş. Ayşegül hanımın , ettiği tek cümleye çok sinirlenmiş. Tabii ki bütün bunlar kendi yaptıklarının hesabını sormak için yapılan , üste çıkma yolu. Rehber hocamıza ben  öğretmenin otoritesine, ceza uygulamalarına karışmadığımı, ama hiçbir şekilde iletişime açık olmadığını, mobing yapmadan, işkenceye dönüştürmeden cezalar uygulamasını rica ettiğimi ilettim. Ayrıca, okul devlet okulu, kendisi stresini yönetemiyorsa, bu işi yapmasın diye ben bir öneri getirmiyorsam, onunda getirmemesi gerektiğini söyledim.
Sonradan kendisine iletilen bu konuya, bir daha ceza vermeyeceğini ve Melisa'yı kendisine yönlendireceğini iletmiş. Bu sanki, ben hiçbirşeyine karışmam, ne hali varsa görsün tarzında olmuş ki, rehber öğretmenimiz o şekilde değil güvenin dedi.

Biz okuldan çıktık, okulun önünde, Ayşegül hanım beni sakinleştirmeye çalışıyor, konuları izah ediyoruz birbirimize, herşeyi tekrarlıyorduk ki, bir ses... yardımcı olabilir miyim ? Bu ses yanında durduğumuz arabadan geliyordu.  Meğerse okul müdürü, bizim Ayşegül hanımla olan bütün konuşmalarımızı dinlemiş. Üzgün olduğunu belirtti. Konuyu öğrenmek istiyorum, yardımcı olayım, neden önce bana gelmediniz dedi. Bu durumda, gergin olan ortamın , daha da gerilmemesi için, rehber öğretmenle sürecin takip edileceğini, ama davetini geri çevimeden birkaç gün sonra geleceğimi ilettim...... İlahi Adalet gerçekten varmış.

Tahin Pekmezli Cheesecake







Tahin Pekmezli Cheesecake

Malzemeler;
1 paket pötibör bisküvi
75 gr eritilmiş tereyağı
1 çay bardağı ceviz içi
1/2 çay kaşığı toz karanfil

1 paket labne peyniri
1 kutu krema
2 adet yumurta
1 çay bardağı toz şeker
1 çay bardağı yoğurt
1/2 çay bardağı un
1 paket vanilya

Süper ikili tahin pekmez karışımı

Yapılışı;
Bisküvileri rondoda toz haline getirin. Ceviz içini robottan geçirerek

Follow us on Google+!

We're putting our Blogs of Note blog in archive mode now, so for the latest updates from the Blogger team please follow us on Google+ (which of course include a dose of notable blogs!)