Montag, 3. Dezember 2012

Tavuklu Makarna Salatası






Tavuklu Makarna Salatası



Malzemeler;

1 adet tavuk göğsü haşlanmış, didiklenmiş 

2 su bardağı garnitür 

1 çay bardağı haşlanmış mısır taneleri 

1 su bardağı boncuk makarna - pişmiş

2 su bardağı yoğurt

Bir kaç diş sarımsak

Dere otu

Tuz



Yapılışı;

Dere otlarını ve sarımsakları doğrayarak yoğurda karıştırın. Tavuk göğsü, garnitür, mısır ve makarnayı birbirine karıştırın. Servis

Montag, 26. November 2012

DEPOLAMA ALANIM BİTMİŞ... :(

SORUN  BITTI.....  (   YER SATIN ALDIM SONUNDA )


Bu ne demek şimdi... Ne yapmam gerekiyor. Daha evvel başına böyle birşey gelen var mı ?
Bana yardım eder misiniz...
 
 
Resim yüklerken aşağıda ki yazı çıkıverdi...
 
Hata! Depolama alanınız bitti. Şu anda fotoğraflar için 1 GB'lık kotanızın %100'ünü kullanıyorsunuz. Depolama alanınızı büyütün
Fotoğraflar Picasa Web Albümleri hesabınızda depolanır ve 1 GB boyutundaki ücretsiz fotoğraf kotanıza dahildir. Satın aldığınız ek depolama alanı birden fazla Google ürünü arasında paylaşılır ve ücretsiz kotanıza eklenir. Daha fazla bilgi edinin

Sonntag, 25. November 2012

Krem Sünger Tatlısı






Krem Sünger Tatlısı



Malzemeler;

4 adet yumurta

1 çay bardağı toz şeker

1 çay bardağı sıvı yağ

1 su bardağı hindistan cevizi

1 su bardağı galeta unu

3/4 çay bardağı un

1 paket kabartma tozu

1 paket vanilya


Şerbeti için;
1 su bardağı toz şeker
1.5 su bardağı su
Bir kaç damla limon suyu

Muhallebisi için;
1 çay bardağı un
1 çay bardağı toz şeker
1 paket vanilya
2.5 su bardağı süt

Samstag, 24. November 2012

GÜNLERİMİZ BİTECEK BİR GÜN SAYA SAYA...


şarkıyı dinlemek için bir tık.

 
Cuma günü kızımın okuluna gitmek üzere şirket arabalarından birini aldım. Arabayı çalıştırır çalıştırmaz, Cd başladı çalmaya... Eski şarkılardandı. Taş plaktı. Sesin kime ait olduğunu bilmiyorum. Ama şarkı çaldıkça, çok küçükken duyduğum bir şarkı diye düşündüm. Şirkete gelince baktığımda Gönül Akkor'la taa eskilere gittiğimi öğrendim. Bu şarkılarda hemen babamın kokusu gelir burnuma nedense... Bir tek babam dinlerdi radyodan, plaktan, kasetten, Türkçe şarkılar... Halende alaturka radyo çalar arabasında. Annem bir tek klasik müzik dinlerdi. Çok kısa bir ana, şarkının başlayan melodisiyle , birden hatıralar belirdi yine...

Böyle gelmiş böyle ..böyle geçer dünya .... günlerimiz bitecek bir gün saya saya.... 

Yani bitiyor hayat, yani babamın annemin hayatları günleri bitiyor, benim ki de bitecek... Şu an kızımın okuluna gidiyorum, bu anlar hep hatıra kalıcak. Yaramazlıkları , yaptıkları, o tatlı gülümsemesi, cinlikleri. Yaşanan tüm sıkıntılar , neşeler ileriye hatıra olarak taşınacak. Hergün bunları düşünerek geçiriyorum yine.. yine bunalımlarım başlamışken, üstüne bu şarkı çok bir acılı geldi.

Neşe, keder hepsi geçer, bize kar kalan nedir bu dünyadan...

Bu hayat bir oyun mu... Hep mutlu olmayı umarken, hep karşımıza süpriz sıkıntılar çıkıyor. Bir de ne olduğunu bilemediğim, içime sakız gibi yapışmış bir keder var. Onu söküp atamıyorum.

Daha dün çocuktun sokaklarda koştun... yarın belki göç var bu dünya olmaz yar...

Bu şarkı benim duygularımı ne kadar iyi tanımlıyormuş meğer... Gidip gelirken defalarca dinledim ağlaya ağlaya... Çocukluğumdan bugüne kadar ömrüm gözümün önünden bir Türk filmi gibi geçti. Babam ve kokusu başrolde. Çivi çiviyi söksün diye, bir yandan dinleyip, bir yandan ağlayıp, şarkıyı söyledim. Sokaklara, insanlara, arabalara iyice baktım. Bir Türk filminde başrol oyuncusu gibi hissettim kendimi, fonda da bu müzik. Ama o an en ağırbasan şeyin, günlerin saya saya bitecek olması... ve babamın kokusu...

Mittwoch, 21. November 2012

KISA KISA...

DEGAS / Sky Study
 
Dün bahsetmiştim. Bugün Şişli'de olacağımı . Natali'nin hemen dikkatini çekmiş. Trump towers'da ki görüşmemden sonra, aynı yerde buluşmaya karar verdik. Hafta içi, onu görmek bana gerçekten büyük bir ödül oldu. Enerji aldım ondan. Şişli'de olmak , eskiyi hatırlamak , bana tekrardan yaşlandıktan sonra , eski oturduğum yere Teşvikiye'ye dönüp, orada büyüdüğüm çevrede, değer verdiğim insanlarla, eski hatıralarla yaşlanmak isteğini uyandırdı. İnsan bazen ruhuna çok yakın hissettiği arkadaşlarla bir ömür boyu geçirmek istiyor. Benim böyle birkaç arkadaşım var. Ne mutlu bana. Onlarla yaşlanmak istiyorum...

Bu akşam Melisa beni çok güldürdü. Babasıyla telefonda konuşuyor:
-Baba hadi öpüyorum, muck, şimdi diğer yanağına geçir telefonu, muck, baba şimdi gıdıya getir telefonu , muck..... Baba şimdi sen beni öpücen, hadi öp.... (muck) şimdi bu yanağımdan( muck), Baba şimdi gıdımdan, telefon gıdıda :) ( muck)...

Sözcükler dergisi bu akşamın favorisi. Üç nokta'yı okuyorum. Ayça Erkol'a ait. Ben yazılarımda üç noktayı kullanmayı çok sevdiğim için sanırım. " Üç nokta ise herşeye rağmen yaşamın devam ettiğini, hiçbirşeyin kesin kurallarının olamayacağını gösteren muhteşem bir keşiftir anneme göre."... ne güzel bir cümle di mi... Demek bazı şeyleri kullanmak, kişiliklerin belirlenmesine ayna tutabiliyor.


Dienstag, 20. November 2012

KISACA GÜNDEMDEKİLER


Yan dairemize yeni taşınan aile çoook gürültülü. Konuştuklarını anlamıyorum. Farklı bir dil. Çocuklar tepiniyor, baba bağırıyor, dede hepsine birden bağırıyor, herkes susuyor. Ama beni susturamıyor. Benim sesim bu aralar, ders çalıştırırken hepsini birden bastırıyor. Zemin kattakilerin kesin kulakları tırmalanıyor. Melisa'ya saatleri öğretmeye çalışıyorum da. Sakın yanlış anlaşılmasın, tabii ki geç ve zor öğrenmek hakkı. Ama ödev yapmamak için kitaplarını okulda unutmak, ödev yapmamak için, okuldan eve geldiğinde, bana telefonda ödevim yok , demesi beni çileden çıkaran konular. Ders çalıştırırken bu kaytarmalar aklıma geldikçe deliriyotrum.

Her sabah 7'de kalkış. Küçük hanım'ın yemek termosunun hazırlanması. Neyse ki mikrodalga gibi bir faydanın farkına vardıkta .. 2 dakikada tüm yemekler ısınıyor ve termosa konuluyor. Neymiş efendim, okulun yemeklerini değil, evinin yemeklerini yemek istiyormuş. Neymiş efendim, akşam ki yemeğimizi fazla yapabilirmişim, öğlene ayırabilirmişim. Neymiş efendim, akşam fazla yemeyip, yemekleri ona ayırmalıymışız.

Yıl sonu geldi. Müşterileri ziyaret başladı. Dün Yenibosna, bugün Gebze, yarın Şişli... öbürgün...daha belli değil.

Fransızca öğretmeni, hiç eksik istemiyor. Ensemden yakalayıp, bu çocuk sayıları tam öğrenememiş hanımmm, lütfen bir an evvel tamamlasın. Dersler zorlaşacak, temeli iyi olsun, diyip bana parmak gösteriyor. Kendi eğitim sistemimiz bu kadar katı değilken, Fransızların disiplini beni son derece şaşırtıyor.

Mesnevi Terapi'de altını çizdiğim yer. Duygusal zeka denilen şey, bilinçsizde olsa Mevlana'nın öğretilerinin sistematize edilip metodolojisi oluşturularak bütün dünyaya sunulmasıdır.Duygusal Zeka aslında Mevlana'nın bilimsel karşılığıdır.

Bir nefes İstanbul kitabından ,Aret Vartanyan demiş ki... ben kendimi buldum bu yazıda...
"Birincisi, bir odada on kişi bile olsa oradaki her eylemin, ayrıntının tarafımca hızlıca yakalanması, yorumlanması , ikincisi de tanıştığım birinin kişiliğinin içime dolması... "
Ofiste yanlız çalışmak istememin nedenlerinden biri, kulağım gözüm her yerde, odaklanma problemim var. Bu da çok yoruyor beni..

Montag, 19. November 2012

Perde Pilavı






Perde Pilavı



Malzemeler;

1.5 su bardağı pirinç

1 adet tavuk göğsü haşlanıp didiklenmiş

1 tatlı kaşığı yeni bahar

1 yemek kaşığı kuş üzümü
1 çay kaşığı tarçın
1 çay kaşığı kara biber
1 yemek kaşığı dolusu tereyağı
2 yemek kaşığı sıvı yağ
Tuz

Hamuru için;
1 yumurta
1 yemek kaşığı yoğurt
2 yemek kaşığı tereyağı
1/2 çay kaşığı kabartma tozu
1/2 çay kaşığı tuz
Aldığı kadar un

Kabuklu