Montag, 10. September 2012

STEIN AM RHEIN / İSVİÇRE'NİN EN GÖZDE TARİH KOKAN SOKAKLARI

Az evvel yukarda ki kaleden burayı izlemiştik. Şimdi bu sokaklarda geziyoruz. Tarihi hakkında çok detay bilmiyorum. Ama 1600'lerden kalma ve restorasyon görmüş evlerle karşılaşacaksınız. Eniştemin anlattığına göre, halk hikayeleri ve tarihsel önemli olayla resmedilmiş. Türk bir grup vardı, rehber  bu resimleri ve detaylarını bilmiyordu. Biz yardımcı olduk kendisine...
Buranın bir yerlisiyle karşılaşıp, sohbet edip , bu evlerden birine girip bir kahvelerini içmek isterdim.
Çok fazla fotoğraf var. Bazı ayrıntı, pencere, kapı gibi fotoğrafları bir sonraki postta yayınlayacağım.
Hiç akıldan çıkmayacak, sokaklarından avare avare gezmek isteyeceğiniz, içinizden söve söve bitiremeyeceğiniz , sokaklarıyla , sunduklarıyla kendi kendinize görsel aşk yaşayacağınız bir yer.
 
Buyrun...









 Hediyelik eşyalar inanılmaz pahalı.Bir magnet 8-10 frank ( 16-20 tl )
En ucuz şey kartlar. 1 fr. ( 2 tl)

Aç yavrularını kanıyla besleyen anne. Yoksa kalbimiydi.




Buraya dikkat !
Osmanlı yeniçerisi, İsviçre kralına haber getiriyor. Elçiler karşılıyor.



1600'lü yıllarda yapılmış bir İsviçre askerinin heykeli.



 Osmanlı yeniçerisini karşılayan elçi.





Her binanın altında, cafe, restaurant, şarap evi, ya da otel.





 buralara kadar gelipte , oturup birşey içmeden olmaz di mi ama.





Açık hava müzesi de diyebiliriz.

 Duvardan bir ayrıntı, tamamı penceler yazısından, hemen bu posttan sonra.










Bronz kedi.

Sadece 2 tur attık, ama yetmedi. Daha fazlasını isterdik ama bir günde 3 yer gezmek epey yordu bizi. Bu arada minik kızım, hiç sesi çıkmadan, mızmızlanmadan bizimle gezdi. Yoruldum kelimesini hiç duymadık. Uyum halinde olduğu için çok huzurluyduk bütün tatilimiz boyunca.

Sonntag, 9. September 2012

BURG HOHENKLINGEN / İSVİÇRE'DE BİR KALE


BURG HOHENKLINGEN kalesi, Schafhaussen kantonunda. Savaşlarda darbe almadan bu zamana kadar gelmiş. 1200'lü yıllardan beri duvarları ve çatısı aynen duruyormuş. Ben nasıl oluyor halen diye düşünemedim. Rheinfall'den sonra burayı görmeye gittik. 2. defa gidişim. Arabayla sık ormanların arasından geçip bir tepeye tırmanılıyor.
İçerde bir canlındırma. O zamanın insanları.
Sık ve dar merdivenlerden geçmek gerekiyor.

Duvarda ki taşlar yontulmamış, ilk zaman ki gibi duruyor.



  En tepeye ulaşınca, o eşsiz manzarayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Hayal gibi, minyatür gibi,  oyuncak gibi herşey öyle karşınızda duruyor.







Pencerelerden birinden bakınca yanda ki manzara.
Pencere dediğim yerde bu kadarcık.

Tarihi yerler ve çevresine ne bir şey ilave ediliyor , ne de üzerinde ki herhangi bir değişiklik yapılabiliniyor.



Ortadaki kümenin olduğu yer " Stein am Rhein"dı. Orasını da bir sonraki yazıda.


 Stein am Rhein'ın özelliği , binaların üzerine resimler çizilmiş. Efsaneler, olan olaylar vs..
 



 Bazı fotoğrafları canlı efektte , bazıları minyatür efektinde çektim. Bu da minyatür efekti olanlardan biri.
Minyatür gibi duruyor.





 Herşey o kadar berrak ki, bol yağmurlu ve doğanın doğal olarak sürekli yıkandığı bir memleket.



Kaleye yaklaşan olursa, silahını bu pencereye dayayan asker, kimbilir kaç kişiyi haklamıştır.




Bir kale gezintisi daha sona erdi. İçerde ki küçük müze , patchwork sergisinden başka zaman başka bir yerde bahsederim.

Kalenin etrafından dolaşarak, döne döne aşağıya iniş var.

Yine sık ormanların arasından Stein am Rhein'ın yolunu tuttuk...