Donnerstag, 9. August 2012
Mittwoch, 8. August 2012
GOYA'NIN ALAYCILIĞI
Goya sergisine geçen ay gitmiştim. Sergiyi izlemeye en üst kattan başladım. Zırvalar gravürlerinin olduğu yerden. Goya , yaşadığı dönemde, engizisyon mahkemelerinin uygulandığı, korkunç haksızlıkların yaşandığı dönemde, bence hafif hayatı, alaya almış , ecişler bücüşler, cinler, şeytanlar resmetmeye başlamış. Mantıktan uzak çizimler .
Krallığın ressamı olarak görev yapıyor. Ama yaptığı portrelere, kralların kraliçelerin kişiliğini de yansıtıyor, biraz alaycı. Resimler bana, insanlarken gülerken hayvana dönüşecek gibi geliyor.
Ama ben bu boyutta resimler beklemiyordum. Onu ifade eden resimleri bir arada görünce, daha net tanıdım. Bana göre değil Goya. Resme ilk başladığımda onun gravürlerinden kopya yaptığımı hatırlıyorum. Uzanan kadın resmiydi.
Ama , özellikle zırvalar serisini önceden görseydim, herhalde çok önyargılı olurdum. Beni rahatsız edici resimler. Gravürler biraz sürrealist , ama o dönemde sürrealist resimler yok. Sonrası için bir ışık tutmuş olabilir.
Birçok resminde yüzler net değil, çirkin...
Dienstag, 7. August 2012
GALATA MANZARALARI
Cumartesi günü, Natali'den ayrıldıktan sonra, Didem'le birlikte Galata'ya gitmeye karar verdik. Tünel'e indik, sonrasında tırmanarak Galata'ya vardık. İstanbul ayaklarımın altında sözünün tam anlamıyla, İstanbul'a doymaya çalıştık. Çektiğim birçok fotoğrafı bu sefer, yeni fotoğraf düzenleme programı kullanarak hazırladım. Ama henüz çok acemiyim. Bazı fotoğrafların hareket edilip, kadrajlandığını bilmeden hazırladım. Bir daha ki sefere daha iyi olucak.
Sizi şimdi, Galata'dan İstanbul manzaralarıyla başbaşa bırakıyorum...
Galata kulesine her çıkışımda, bulutlardan , güneşten, ve gemilerden dolayı hep farklı fotoğraflar yakalama şansım oluyor. Aslında gün batımından öncede çıkmak istiyorum.
O kadar çok fotoğraf çektim ki nasıl paylaşacağımı bilemedim.
Bu şekilde çok başarılı olamadım. Ama bir daha ki sefere iyi olucak.
Bulutlar coştu.
Galata'nın ara sokaklarını yukarıdan izlemeye doyulmuyor.
Pencerelerden kimbilir Galata kulesi nasıl gözüküyordur.
Bu fotoğrafları düzgün kadrajlayacağımı sonradan farkettim.
Fotoğraflardan isteyen olursa gönderebilirim.
Sepia kullanmak , sanki daha hoş yapıyor fotoğrafları.
Çatılarda ki masalar, keyifler...
Konak kafenin kapısında Didem'le ben...
Galata'nın ara sokakları.
Bu en çok sevdiğim fotoğraf oldu nedense.
Sonntag, 5. August 2012
TAKSİM, İSTİKLAL CADDESİ, KİTAPLAR, ARKADAŞLAR
Dün, Didem ve Natali ile buluştuk. Didem'le sabah Kadıköy'de Beşiktaş iskelesinde buluştuk. Vapur keyfi yaptık, sohbet ettik, çocuklarımızı çekiştirdik. Beşiktaş'tan Taksim'e çıkıp, Natali ile Fransız konsolosluğunun bahçesinde ki kafede buluştuk.
Bahçede oturduk,siparişlerimizi verip, güzel güzel sohbet etmeye başladık.
Her masada begonyalar vardı. Çok zarif duruyordu.
Birden yağmur yağmaya başladı. Kafenin içine kaçıştık. İçerden dışarıyı izlemek çok keyifliydi ama, yağmur içeri girmeye başlayınca, özellikle bizim oturduğumuz yerin tavan kısmından sular girmeye başladı. Servis zaten kötüydü, garsonlarda tavandan gelen suya çözüm bulmakta geciktiler. Yerler, masamız ıslandı.
Natali'nin şemsiyesi imdadımıza yetişti. Yağmur dinene kadar oturduk. Sonra çıkıp İstiklal Caddesinde yürüyüşe başladık. D&R 'a Can yayınlarının kitapları için uğradık.
Lale hanımın aldığı kitapları buldum. Onun seçimine ve zevkine güveniyorum.
En önde ki kitabı bir evvelki alışverişimde almıştım.
Bu sene Can yayınlarından epey pay düştü bana.
Yine bir evvelki alışverişimden geriye kalanlar.
Kitapların konusunu okudukça paylaşayım daha iyi olucak.
D&R'dan sonra, Galatasaray'a doğru yürürken çok zevkli bir takı dükkanına rastladık. Natali oradan bana , takmaya cesaret edemediğim bu büyük küpeleri aldı. Kelebek yüzüğümle birlikte takım oldular.
Tam karşı köşesinde ki Yapı Kredi Yayınlarını ziyaret etmeden olmazdı. Melisa'ya oradan bu kitapları aldım. 1. sınıfı bitirenler için, hem anlatımı, hem yazımı, hem sayfa sayısı gayet uygun. Didem sayesinde bu kitapları tanıdım. Daha evvel farketmemiştim. En öndeki kitabı D&R'dan aldım.
Ama şunu söylemeliyim ki, kitaplar o kadar albenili ki, bana da okumak keyif verecek. Dün akşam Denizi Düşleyen Prenses'i bitirdim bile. İçinde ki resimler süper.
Melisa'da kitaplarını çok sevdi. Benim, bloğumda okuduğum kitaplardan bahsettiğimi bildiği için, şimdi sordu, anne benimde bloğum olsa, ben de kitaplarımı yazsam. Uğraşabilir miyim bilemiyorum. Özet yapması için iyi olabilir belki. Şimdi isim düşünmeye başladı.
Günün devamını Didem'le birlikte Galata'da geçirdik. Galata kulesine çıktık, İstanbul'u gözledik.
Paylaşılacak çok fazla fotoğraf var. Onu bir sonra ki yazıya...
İyi Haftasonları..
Mittwoch, 1. August 2012
İSVİÇRE'YE HAZIRLIK
Bayramdan sonra, İsviçre'ye gidiyorum. Doğduğum şehre, Zürih'e. Uzun zaman oldu gitmeyeli. En son balayında gitmiştim. Teyzem bizi misafir edecek. 10 gün boyunca gezeceğiz.
Winterthur
Gittiğimiz gitmediğimiz her yere gideceğiz. Cenevre ve Lugano tarafını daha önce görmemiştim. Sadece Almanya tarafı, Altdorf'a kadar inip doğuda Lichtenstein'da dahil olmak üzere gezmiştim.
Çok güzel hikayelerle geri döneceğime eminim. Tripadvisor sitesinden şehir şehir gezilecek yerlerin listesini çıkarıyorum. İsviçre küçük bir ülke ve en güneyi bile trenle 3-4 saat.
Bu gezimize bir de İsviçre'den Paris'e gitmeyi planladık. Uçakla imkanlar çok uygun, ama Melisa'da yanımızda olduğu için biraz gezme konusunda tereddütlerim var. Yalnız olarak, teyzeme de bırakmak istemiyorum. Belki başka bir tarihe ertelemek ve İsviçre'nin kahvesine havasına doymaya çalışmak daha mantıklı geliyor. Şimdiden gezilecek yerlerin listesi uzadı. Yapılacak çok şey var.
Belki sizlerinde bana tavsiyeleriniz olur...
Kahveni, çikolatanı hazırla İsviçre ... 20 gün sonra geliyorum..
Montag, 30. Juli 2012
TATİLDE OKUDUĞUM KİTAPLAR...
1 haftalık kısa, dinlendirici bir tatildeydim. Karamürselde kayınvalidemdeydim kızımla birlikte. Sessiz sakin bir tatildi. Durgun ve dingin. Kuş sesleriyle, temiz hava bol güneş, bol kitaplı bir tatildi. Bilgisayarımla fazla ilgilenmedim, hiç televizyona bakmadım. Bolca salıncakta oturup kitap okudum. İki kitabı bitirdim.Bu iki kitabı öyle bir merakla okudum ki :) , okumam hızlandı diyebilirim. Sonrasında ki kitapları daha durağan olduğu için, ya da aynı tadı bulamadığım için, üçünü de aynı anda okumaya başladım. Henüz bitmediler. Bu kitapları özenle seçerek Can yayınlarının kampanyasından aldım. Hepsi de doğru seçimdi benim için. Kısaca bahsetmek gerekirse;
Roald Dahl / Kancık
Roald Dahl'ı herhalde hepimiz Çikolata fabrikası filmini biliriz. Özellikle çocuk romanı yazarı. Birçok çocuk kitabını İngilizce olarak okumuştum İngiliz kütüphanesi üyeliğim sayesinde. Büyüklere de erotik öyküler yazdığını bilmezdim. Bu kitaplar utanmazca eğlenceli.
Roald Dahl'ı herhalde hepimiz Çikolata fabrikası filmini biliriz. Özellikle çocuk romanı yazarı. Birçok çocuk kitabını İngilizce olarak okumuştum İngiliz kütüphanesi üyeliğim sayesinde. Büyüklere de erotik öyküler yazdığını bilmezdim. Bu kitaplar utanmazca eğlenceli.
Dedim ya, okumam hızlandı.
Roald Dahl / Amcam Oswald
Bu kitap, Roald Dahl'ın yazdığı en erotik roman. Çok keyifli bir kitap.
Carlos Fuentes/ Yanık sular
Dört öykü var ;hepsi de Meksiko city'de geçiyor. İlk öykü tekerlekli sandalyede ki Luisito'nun öyküsü...
Jeannette Angell/ Madam
Bir anlamda yazarın otobiyografisi. Amerikan toplumunun en tutucu eyaletlerini kapsayan Güney'li bir ailenin iyi eğitilmiş kızı, kendine meslek olarak ilk önce kendini telekızlığı sonrada telekız ajansı patronluğu yapıyor. İlginç bir kitap.
Markus Werner / Yamaçta
Genç boşanma avukatı ve dul kalmış eski diller uzmanı bir otelin terasında tanışırlar ve koyu bir sohbete dalarlar. Birbirlerini hiç tanımamalarına karşın, aşk ve ölüm üstüne, hayatta önemli buldukları herşey üstüne derin bir tartışmaya girerler....
Hepsini çok sevdim....
Okuduklarınız varsa yorumlarınızı beklerim.
Abonnieren
Posts (Atom)