Dienstag, 10. Juli 2012

HABABAM SINIFININ ÇEKİLDİĞİ EV, VALİDEBAĞ KORUSU, ADİLE SULTAN KASRI

Türk sinemasının efsanelerinden, Rıfat Ilgaz'ın en önemli eseri 'Hababam Sınıfı'nın çekildiği Adile Sultan Kasrı, beş yıllık restorasyon çalışmasının ardından 24 Kasım 2010 Öğretmenler Günü'nde öğretmenevi ve kültür merkezi olarak kullanılmak üzere yeniden hizmete açılmış.

354 dönüm arazi üzerinde Validebağ Tesisleri içinde bulunan ve 1916 yılından bu yana eğitim amaçlı kullanılan Adile Sultan Kasrı, 1975 yılında 'Hababam Sınıfı'na ev sahipliği yaparak herkesin merak ettiği bir mekan haline dönüşmüş.

Bu kadar zamandır bu yeri keşfetmemiş olmama ya da duymamış olmama çok şaşırıyorum. Açıkçası elimi uzatma mesafemde olmasına ve gitme imkanı yaratmamama.
Hiç mi methini duymadım, hiç mi bahseden olmadı çevremde ... evet hiç. Burası hem öğretmenevi, hem izci kampı. İş yerinden bir arkadaşım haftasonları Validebağ korusunda bütün gün vakit geçirdiklerini söyledi.
( Kışın gidip o kanepede oturup kitap okuyacağım, sözüm olsun )

Yürüyüş, bisiklet, çay bahçesi, restaurant, meyve bahçeleri derken , bütün bir günlerini geçiriyorlarmış. Pazar günü çok heveslendim. Yeşillikten gökyüzü gözükmüyor. Kafeteryalardan istediğinizi alıp, istediğiniz masaya oturup, keyif yapma imkanı var. Burası, biz sanki evimizin bahçesindeymişiz hissini verdi. Korunun fotoğrafları daha sonra...

Restore edilmiş, salonlar ve odalardan görüntüler....


çoğu şey eskisi gibi korunmuş, tamir edilmiş...

Tavan süslemeleri çok detaylı.

Lambalar kapalıydı, arkadaşım açtı, aydınlıkla birlikte ben fotoğrafladım.





Kışın buraları kafeterya ve restaurant olarak hizmet veriyormuş.



Tavan süslemeleri ve lamba...

Adile Naşit'in elinde zil bu merdivenlerden kaç defa inmişliği vardı...

Yazacak çok şey var, ama yorgunluk kazandı yine :(
Belki aranızda gezen vardır, sizinde yorumlarınızı beklerim.

 

Sonntag, 8. Juli 2012

Roasted Beef Tenderloin (Sığır Filetosu)


Tenderloin is the tenderest cut of beef. It literally melts in your mouth. I experimented with a small piece (enough for two people) of meat but if you are cooking for a large party, just increase the ingredient amount accordingly. It was plenty for my husband and I. The potatoes and peppers accompanied it very well. I like my meat cooked well so I cooked it well but I know that many people prefer to have a pink hue in the middle. The cooking time can be adjusted to attain that.

You may use leftovers for sandwiches and eat it along a side of plain yogurt. Enjoy!

1 lb beef tenderloin
1 tbsp olive oil
2 tbsp white vinegar
1 tsp salt
1 tsp ground black pepper
2 tsp red crushed pepper
1 tsp dried mint
 
For Searing:
 
2 tbsp olive oil

Mix all ingredients and rub on the tenderloin. Refrigerate over night.

Heat the 2 tbsp olive oil in a non-stick pan. Place the tenderloin and braise 3-4 minutes on each side.
Heat oven to 400º F. Place the pan with the tenderloin and cover with lid or aluminum foil. Roast for about 45 minutes for a well cooked tenderloin.

Reduce cooking time for rare, medium rare, medium or medium well. Enjoy with roasted potatoes and peppers.

Mittwoch, 4. Juli 2012

GEÇEN HAFTADAN BİR KAÇ NOT ...


Geçen hafta bol kargolu bir haftaydı. Verdiğim siparişler, kitaplaşma etkinlikleri derken, kargo şirketleri neredeyse hergün bana çalıştı. Bunların arasında ki habersiz gönderilen süprizlerde beni çok heyecanlandırıp, mutlu etti. Birisi benim sevgili arkadaşım Natali'den gelen doğum günü paketiydi. Hepsi birbirinden zarif ve keyifli , kullanmaya doyamayacağım mutluluklar.

Çizgisiz bir defter... Ne yazacağıma karar vermedim daha...

Bu minik cep aynası, benim yaşlanmama tanık olucak.

Semra'dan yine koli geldi. Deneyecek bir sürü ürün, okunacak bir çok broşür, yeni ürünlerle ilgili,

ve tabii ki notlar....
Semra'cım seni seviyorum. Bu kadar düşünceli olduğun için.

Haftasonu huzur bulmaya yine Akçakese'deydik. Deniz dalgalı olduğu için, Melisa yine tam kıyıda, kumlarla ve dalgalarla oynadı. Bende onun yüzlerce fotoğrafını çektim. Sahilde ailece uyuduk. Dinlendik.


Kum ve dalgalarla terapi yaptık.

Şu an okuyorum, ama hep bölünüyor. Hız kazanamadım.

Pazar günü, şirkette yeni kurduğumuz yürüyüş grubuyla Polonezköy'deydik. Önce berbat bir kahvaltı ( Yonca Bahçesinde)... az kahvaltı, çok kötü hizmet... sonra yürüyüş... sonrasında yine bir çay bahçesinde sohbet muhabbet....

Haftayı noktalamıştım. Bu hafta ki iş yerinde ki, müşteri  problemlerinden,  olumlu bir havaya geçemedim. Enerjim tükeniyor. Televizyon izlemeye dahi enerjim yok. Sadece Melisa'nın yeni İngilizce seti, test kitapları ve okuduğu kitaplara odaklandım. Bu akşam biraz vakit ayırıp, detaysız bir yazı hazırladım. Aslında anlatacak çok daha fazla şey var, şimdilik bu kadar...
Bu arada gözlerim kapalı da hatasız yazı yazabildiğimi öğrendim ;)

Donnerstag, 28. Juni 2012

MELİSA'NIN KUŞLARI


Melisa'nın kuşları meşhurdur. Evde ki teyze sayesinde, evde olup bitenleri öğrenip, Melisa'ya kuşlarım anlatıyor diyorum. " Arada bir kuşları gönderiyorum eve, onlar da bana gördüklerini duyduklarını anlatıyorlar." dediğimde ve sonuna kadar destekleyici ve ayrıntılı anlattığımda da gayet inandırıcı oldu. O günden beri, ben evde yokken , olan biteni anlattığımda, " Biliyorum anne, kuşlar buradaydı diye başını sallıyordu." Hatta bir gün, okuldan eve geldiklerinde, bahçeye bisiklete binmek için inmişler. Kuşları pencerede görünce Melisa , " Teyze bak, kuşlar geldi bizi arıyor, ama biz burada bahçedeyiz, boşuna bekliyorlar orada... " demiş.

Yaz okuluna başlayan kızımın son marifeti ise, " Anne , kuşların bugün okula geldiler,  niye kuşları oraya da gönderiyorsun? Oraya göndermene gerek yok, ben hiç yaramazlık yapmıyorum orada , hatalı hiçbir şey yapmıyorum gönderme bir daha "  dedi.

Bu hayal devam etsin di mi :) Bence etsin....

Mittwoch, 27. Juni 2012

AKÇAKESE'DE BAŞLAYIP, BANDIRMA'DA DEVAM EDEN BİR HAFTASONUYDU...

Bu haftasonu yoğun 2 gün geçirdik. Cumartesi günü Akçakese sezonunu açtık. Yaza girdiğimizi anlamış olduk. Deniz çok güzeldi. Dalgasız, sessiz, sakin bir kumsaldı. Oranın büyüsüne kapıldık yine hep birlikte. Güneşin, rüzgarın , deniz ve kitap kokusunun keyfini çıkardım. Her anından faydalanan Melisa oldu tabiiki.
Melisa için günün özeti ; Her gidişte, bir kere kale yapılır. Çukur kazılır, içine kovayla su taşınır. O çukur yıkılır sonra yine çukur kazılır, içine oturulur ve gömülür. Şimdi sırada ne var. Denize gir çık, kurulan, mayo değiştir, yağlan, otur kumla oyna, yine suya gir, kurulan, mayo değiştir, uzan, karnını doyur, denize gir çık, kurulan, mayo değiştir, yağlan, otur kumla oyna,  denize gir, çık, bu arada araya serpiştirme, tuvalete git, milyon kere denizden su taşı, kollukları sok çıkar....
Artık bu kadar şey arasında ne kadar dinlenebilirsem :)....



Günün sonunda, eve döndükten sonra, hazırlanıp amcam ve babamla buluşmak için, Şişli'ye gittik. Oradan da Bandırma'ya doğru yola çıktık. Babaannemi özledik, merak ettik. Son günlerde güçten düşmüş , çabuk yorulmaya başlamış. Uzak olması hayli üzücü. Ama bu sebeble bile olsa, ailece bir araya gelmek tesellisi.
Herkes tam olsa daha mutlu olurduk tabii. En azından babamlar 3 kardeş bir araya geldiler. İkisi eksikti. 3 kuzen bir araydık sadece ve 2 de torun çocuğu...
Ama , babam ve amcamla şehirlerarası seyahatte benim için güzel bir anı oldu. Köfteciler, zeytinciler, kahve , çay molaları...


Melisacım bu günleri dün gibi hatırlayacağına eminim.
Ben senin yaşındayken yaşadıklarımı halen hatırlıyorum. Senin çoğu çocuktan farkın bir ninen olması.

Geri dönüş yolculuğu her zaman üzücü, ama ne yapalım, payımıza düşen bu.

Montag, 25. Juni 2012

Ancestral Breezes

KADIKÖY- SİRKECİ NOSTALJİ ESİNTİSİYLE

Geçen hafta, babamın yanına Kapalıçarşı'ya gittik. Yolda yine yüzlerce fotoğraf çektim.
Bu seri biraz nostalji hissettirdiği için hoşuma gitti. Babam gibi , tam alaturka fm dinleyerek izlenecek fotoğraf kıvamında oldu.

fikrimin ince gülünü dinleyin ....


Martılar sadece biriyle selam gönderdi size...




Fotoğraflar profesyonelce değil, sadece gönlümü eğlendirmek için..