Montag, 14. Mai 2012

YENİ HASTALIĞINIZ OLABİLİR...

Bu bilgiyi Natali'nin bloğunda okudum. Bende paylaşmak istedim. Yeni hastalığınız olabilir. Televizyonda ki yarışma programlarından hoşlanıyorsanız, mutlaka keyif alırsınız. Ben çok keyif aldım. Saatlerdir ekranın başından kalkamıyorum. Markofoni, limango, Grupanya gibi siteler gibi , ama bu sitede para ödemiyorsunuz, bilginizle puan biriktiriyorsunuz ve ödül kazanıyorsunuz.
Özellikle işyerinde 5-10 dakika dinlenmek için bir iki gazete okurken, ya da DR'da gezinirken, başka bir seçenek bu yarışmalar olucak artık benim için.

Sizde deneyin bakalım hoşunuza gidecek mi....

Sitenin adı; http://www.mrmaana.com/

Samstag, 12. Mai 2012

KIYMET BİLME GÜNÜ


 Herkesin annesi kendine güzel, herkesin annesi kendine en iyisi, en tatlısı, en huysuzu, en açık sözlüsü, en fedakarı, en düşüncelisi, en sıcağı...  her şekilde hayaımızın bir çok kısmında hep yanımızdalar. Anne olan ya da annelik yapan herkesin anneler günü kutlu olsun. Hiçbirçocuk çok erken yaşta annesiz kalmasın. Varlıklarından çok yokluklarında ne olacağını düşünüp , kıymet bilme günü bugün.

Anneciğim , her ne kadar da huysuz olsanda, hep küssende, hep istediğin olsun istesende, seni çok seviyorum. Sen benim için annelerin en güzeli, en iyisi, en açık sözlüsü,en düşünceli , en fedakarısın.

Dienstag, 8. Mai 2012

DİSNEY LİVE ! MICKEY'NİN MÜZİK FESTİVALİ'ndeydik.



Cumartesi günü, babamın bir arkadaşının getirdiği davetiyeler sayesinde , Didem'le birlikte çocukları Mickey'nin müzik festivaline götürdük. Aslında biliyorsunuz, Mickey bizim çocukluğumuzun çizgi film kahramanı... Daha çok bizim jenerasyona ait. Şu anda çok az çizgi filmi, bazı kanallarda oynuyor.
Bu yüzden Disney'in yeni yüzleri Alaaddin, Lamba cini, Yasemin, Ariel , Toy Story'in kahramanlarıyla show'u renklendirmişler. Bu çizgi filmleri bilmiyorum, Melisa'yla birlikte kaç defa izledim. Show 'da konuşmalar sahneden gelmiyordu. Direk banttan , çizgifilmde bildiğimiz seslerle ve müziklerle ve çizgi filmlerde ki akıcılıkla geçen bir showdu. Tek kelimeyle süperdi.
4,3,2,1...

Disney Chanel'in şu an bilinen gençlik dizilerinin yansıması bir dans ve müzik gösterisiyle başladı.

Mickey sahneye çıktığında ben cidden heyecanlandım. :) O zaman ki çizgi filmleri izlediğim günler ve anılarım aklıma geldi. Neredeydim, nasıldım...


Herşey orijinaline o kadar yakın ki...

Cin en sevdiğim karakterlerden... Her dediğini yapıyor :) ideal bir erkek...


Ariel

 
Toy story'de ki yeşil askerler...

Meraklı gözlerle izlemek...


Tadı damağımda kaldı ...

Freitag, 4. Mai 2012

MELİSA BU, YİYECEK DİYİNCE AKAN SULAR DURUR


Dün öğle saatlerinde Melisa'nın okuluna uğradım. Bakalım ne yapıyor bizimkisi, diye... Sınıfta yoktu, koridorlarda yoktu. Bahçeye çıktık arkadaşlarıyla, sağa sola baktık bulamadık.Ön bahçe arka bahçe...Sınıfa tekrar döndük, tuvaletler geldi aklımıza yok yok. O kattan ve bahçeden başka bir kata ya da bahçeye geçmeleri de yasak. Aklıma birden kantin geldi. Orası da yasak gerçi... Yemekten yeni çıkmış olmalarına rağmen. " Kantinde olabilir mi " dedim arkadaşlarına. " Olabilir Zeynep teyze, bir de oraya bakalım" dedi, minik kuzu grubu :)
Kantin'in olduğu yere geldik ki, yüksek sesten kulaklarımın sadece tiz bir ses duyduğu yerde, uzaktan upuzun bir kuyruğun bir ileri bir geri itişe kakışa hareket ettiğini gördüm. Allah'ım lütfen burada olmuş olmasın dedim içimden. Kantin'e vardığımda , kuyruğun dondurma kuyruğu olduğunu anladım. Bu görüntü televizyonlarda verilse, çocuklarımızın dondurmaya muhtaç,  gibi acıklı bir hikayeyle uygun bir müzikle izlerdik. Çocuklar, bu durumdan gayet zevk alır şekilde, o sırada itiş kakış, bir ileri itiliyorlar, bir geri, aradan kaynak olmaya çalışanları iteliyorlar, sıradan atıyorlar. Bazıları ileri geri giderken sıradan çıkıyor, tekrar sıraya iki kişiyi yararak giriyor. Gülüşüp eğleniyorlardı.
Bizimkisini saç renginden ayırdım. İki kişinin arasında tost olmuş, aynı anlattığım gibi, bir ileri bir geri sırayla birlikte itilip kakılıyordu. Charlie Cahplin'in kısa bir filmi vardı. Otobüse binmeye çalışan insanlar, hemen o görüntü geldi aklıma...
Bir azimle , elinde sımsıkı tutttuğu bir lirasıyla, kimbilir ne zaman dondurma sıram gelicek diye heyecanla bekliyordu. Yanakları al al olmuş, gözleri pırıl pırıl ..... Seslendim " Melisaaaa Melisaaaa" nasıl duyacak, ben kendi sesimi duyamıyorum. Yanımda 4 tane de arkadaşı... Sesleniyoruz ama duymuyor , kimse o sıranın yanına yanaşmaya cesaret edemiyor. Hep birlikte bir iki adım yanaşıyoruz, sesleniyoruz nafile... Bir arkadaşı yanına biraz daha yanaşıyor dokunuyor ve beni işaret ediyor, annen diyerek... Melisa beni görür görmez, " Annem diye koynuma giriyor". "Kızım ben seni buralarda hırpalan diye mi  gönderiyorum, evde yersin dondurmanı, buralarda ezilirsin, bak bir tane daha 1. sınıf öğrencisi var mı burada, sen neden böylesin "diye, gülmekle gülmemek arasında bir şokla gülüşerek konuşuyoruz. Canı çok çekmiş, ama yasak olduğu için sınıftan kimseye haber vermeden buraya gelmiş. "Gizli yaptığın her işte maalesef kuşlar bana haber veriyor Melisa" dedim bende....


Aynı günün akşamında, teyzeyle birlikte bisiklete binmek için bahçeye inen Melisa , evin balkonunda ki kuşları görünce, teyzeye dönüp , " Annemin kuşları eve gelmiş yine , ama biz aşağıdayız ha ha ha ... " demiş. Evde ki muhbir de teyzemiz bu arada :)