Donnerstag, 31. März 2016
Freitag, 25. März 2016
1000+ Blog Yazısından Sonra Öğrendiğim 8 Ders
Bu yazı, teknojest.com sahibi Poyraz Şahin tarafından Blog Hocam için yazılmıştır.
2009 yılından beri blog yazarlğı yapıyorum ve şimdiye kadar 1000’in üzerinde blog yazısı paylaştım. Elbette bu kadar yazı yayınlarken kimi zaman ne yazsam sorusuna kolayca cevap verebildiğim gibi kimi zaman da kara kara düşünüp öylece dakikalarca bilgisayarın ekranına bakmışlığım oldu.
Elbette ilk yazımla son yazım aynı kalitede olmadı. Her yazımda bir şeyler öğrendim ve kendimi biraz daha geliştirdim. Bu kadar yazı yayınlayan birisi olarak sizlerle paylaşacak tavsiyelerim olduğu için böyle bir yazı hazırlamak istedim.
İşte size 1000+ blog yazısından sonra öğrendiğim 8 ders :
1 – Hakkında yazdığınız konuyu öncelikle sevmelisiniz
Eğer kaliteli içerik sunmak ve kaynak bir yazı ortaya çıkarmak istiyorsanız ilk olarak o konuda hakim olmalı ve yazmaktan usanmamalısınız. Okuyucularınıza, yazdığınız yazınızla liderlik etmek istiyorsunuz fakat daha siz yazıyı benimsememişsiniz ! Emin olun okuyucularınız da bunu anlayacaktır.
Neden internette en çok kadın – moda blogu var ve en çok da bu tür siteler bir müddet sonra kapanmaya yüz tutuyor ? Çünkü bayanların yazıları paylaşma ve reklamlara tıklama isteği daha fazla olduğunu düşünen modayla ilgisi olmayan erkekler büyük bir hevesle hakim olmadıkları konularda yazarlar. Bir müddet sonra makale sayısı azalır, içerik kelime sayısı azalır ve blog artık güncellenmemeye başlar!
Emin olun internette hala açıkta olan direkt anahtar kelime analizi yapılmadan yayınlanmış konular var. Fakat tamamen ilgi alanım dışı olduğu için kalkışmak istemedim. Eğer blogunuzu tek başınıza yönetiyorsanız ne yazdığınız konusuna tam hakim olun ve içerik yazmaktan usanmayın.
2 – Yazmak için önce okumalısınız
Yazdığınız kategoriyi sevmeniz için bir başka neden. Elbette sizinle aynı niş de yazan onlarca blog vardır. Onların yazılarını takip ederek kendi yeni yazılarınız için fırsat oluşturabilirsiniz.

Örneğin ben teknoloji ve blog yazarlığı konusunda feedly servisini kullanarak onlarca blogu takip ediyorum. Kendimi gelişen olaylar karşısında güncel tutmaya çalışıyorum. Siz de bir takip aracı oluşturarak kategorinizdeki yeni gelişmeleri yakından izleyerek blogunuzu güncel tutabilirsiniz.
3 – Hemen hemen her şey hakkında yazı yazılmıştır gerçeğini unutmayın
Eğer şimdiye kadar hiç yazılmamış bir niş arıyorsanız size diyeceğim tek şey: Bol Şans!
Eğer daha iyisini yazmaya odaklanırsanız herkesin alkışlayacağı içerik oluşturmanız hiç de zor olmayacaktır.
4 – Kaliteli içerik oluşturmak düşündüğünüzden daha çok zaman alabilir

Belki internette 1000 kelime ve üzeri 1 saatte nasıl yazabilirsiniz şeklinde blog yazıları okumuşsunuzdur. Eğer siz de bu zaman diliminde içerik oluşturabiliyorsanız ne güzel! Fakat daha uzun sürüyorsa üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Yazacağınız konuya göre değişen bir “zaman sürme” durumu mevcut.
5 – Yaşadığınız bir problem varsa onun hakkında yazın
Eğer blog kategorinizdeki bir konuyla alakalı bir problem yaşıyorsanız işte size fırsat. Aynı problemi başkaları da yaşayabileceği için o konu hakkında yazmanız onlara da yol gösterecektir.
Birebir problemi yaşayan birisi de olduğunuz için her bir detayı atlamadan yazacaksınızdır. Bu daha kaliteli içerik oluşturmanızı sağlayacaktır.
6 – En iyisini yazsanız bile yazınızı pazarlamalısınız
Eğer yazınızın en iyisini olmasını istiyorsanız sadece içeriği hazırlayıp insanların onu bulmasını bekleyemezsiniz ! Yazınızın reklamını yapmalısınız. Bu kural herkes için geçerli. İster blog hayatına yeni başlayan birisi olun isterseniz onuncu yılınızı devirin yazınızı insanlara ulaştırmaya çalışmalısınız. Ne hakkında yazdığınızın önemi yok, sosyal medya, mail ve forumları kullanarak yazınızı fazla kişiye ulaştırabilirsiniz.
7 – Konuk yazarlık hala işe yarıyor
Belki şu yazıyı Blog Hocam da yazana kadar harcadığım vakitle kendi blogumda en az 2 farklı yazı yazabilirdim! Ama blogların çok yazıdan yayınlamaktan öte kaliteli bloglar tarafından önerilmeye ihtiyacı var. Bunun en önemli şekli de konuk yazarlık.
Blog Hocam için oluşturduğum bu yazı hem benim link almamı hem de Blog Hocam okuyucuları tarafından keşfedilmemi sağlayacak.
Siz de kategorinizdeki otoriter bloglarda sesinizi duyurmayı asla ihmal etmeyin! En temiz ve en doğal şekilde kendinizi yeni okuyucuların karşısına çıkarma yöntemi olan konuk yazarlık uygulaması emin olun işe yarıyor.
8 – Ne yazacağınız hakkında tıkanabilirsiniz, dert etmeyin !
Dakikalarca anlamsız bir şekilde bilgisayar erkanına baktığınız oldu mu ? Benim oldu. Çoğu kez ilham gelmesini bekleriz fakat nafile. Bu durum sadece kendiniz yazıya başlarken göstermeyebilir de. Yazıya başlarsınız fakat bir türlü yazıyı bitiremezsiniz. Taslak olarak çok yazı bırakmışlığım da vardır.
Böyle bir durumda blog yazısı yazmak yerine mail yazın, blogları yorumlayın, forum da soruları yanıtlayın. Parmaklarınızdan kelimeler döküldükçe yazacağınız yeni yazı için antrenmanınızı tamamlamış olacaksınız.
Son Sözler
Umarım blog hikayem boyunca öğrendiğim dersler sizin de başarılı olmanızı sağlar niteliktedir. Peki siz blog yazarlığı boyunca ne tür dersler öğrendiniz ?
Yazar Hakkında: Bu yazı Teknojest sitesi sahibi Poyraz Sahin tarafından Blog Hocam için yazılmıştır
2009 yılından beri blog yazarlğı yapıyorum ve şimdiye kadar 1000’in üzerinde blog yazısı paylaştım. Elbette bu kadar yazı yayınlarken kimi zaman ne yazsam sorusuna kolayca cevap verebildiğim gibi kimi zaman da kara kara düşünüp öylece dakikalarca bilgisayarın ekranına bakmışlığım oldu.
Elbette ilk yazımla son yazım aynı kalitede olmadı. Her yazımda bir şeyler öğrendim ve kendimi biraz daha geliştirdim. Bu kadar yazı yayınlayan birisi olarak sizlerle paylaşacak tavsiyelerim olduğu için böyle bir yazı hazırlamak istedim.
İşte size 1000+ blog yazısından sonra öğrendiğim 8 ders :
1 – Hakkında yazdığınız konuyu öncelikle sevmelisiniz
Eğer kaliteli içerik sunmak ve kaynak bir yazı ortaya çıkarmak istiyorsanız ilk olarak o konuda hakim olmalı ve yazmaktan usanmamalısınız. Okuyucularınıza, yazdığınız yazınızla liderlik etmek istiyorsunuz fakat daha siz yazıyı benimsememişsiniz ! Emin olun okuyucularınız da bunu anlayacaktır.
Neden internette en çok kadın – moda blogu var ve en çok da bu tür siteler bir müddet sonra kapanmaya yüz tutuyor ? Çünkü bayanların yazıları paylaşma ve reklamlara tıklama isteği daha fazla olduğunu düşünen modayla ilgisi olmayan erkekler büyük bir hevesle hakim olmadıkları konularda yazarlar. Bir müddet sonra makale sayısı azalır, içerik kelime sayısı azalır ve blog artık güncellenmemeye başlar!
Emin olun internette hala açıkta olan direkt anahtar kelime analizi yapılmadan yayınlanmış konular var. Fakat tamamen ilgi alanım dışı olduğu için kalkışmak istemedim. Eğer blogunuzu tek başınıza yönetiyorsanız ne yazdığınız konusuna tam hakim olun ve içerik yazmaktan usanmayın.
2 – Yazmak için önce okumalısınız
Yazdığınız kategoriyi sevmeniz için bir başka neden. Elbette sizinle aynı niş de yazan onlarca blog vardır. Onların yazılarını takip ederek kendi yeni yazılarınız için fırsat oluşturabilirsiniz.
Örneğin ben teknoloji ve blog yazarlığı konusunda feedly servisini kullanarak onlarca blogu takip ediyorum. Kendimi gelişen olaylar karşısında güncel tutmaya çalışıyorum. Siz de bir takip aracı oluşturarak kategorinizdeki yeni gelişmeleri yakından izleyerek blogunuzu güncel tutabilirsiniz.
3 – Hemen hemen her şey hakkında yazı yazılmıştır gerçeğini unutmayın
Eğer şimdiye kadar hiç yazılmamış bir niş arıyorsanız size diyeceğim tek şey: Bol Şans!
- Tumblr de açılmış blog sayısı 286 milyon!
- Wordpress de ki blog sayısı 41 milyon!
- Blogger da ki blog adedi 200 milyon üzeri
Eğer daha iyisini yazmaya odaklanırsanız herkesin alkışlayacağı içerik oluşturmanız hiç de zor olmayacaktır.
4 – Kaliteli içerik oluşturmak düşündüğünüzden daha çok zaman alabilir
Belki internette 1000 kelime ve üzeri 1 saatte nasıl yazabilirsiniz şeklinde blog yazıları okumuşsunuzdur. Eğer siz de bu zaman diliminde içerik oluşturabiliyorsanız ne güzel! Fakat daha uzun sürüyorsa üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Yazacağınız konuya göre değişen bir “zaman sürme” durumu mevcut.
- Ne kadar araştırma yapmalı
- Konuya ne kadar hakimsiniz
- Kaç tane resim eklemelisiniz
- Yazı uzunluğu ne kadar olmalı
5 – Yaşadığınız bir problem varsa onun hakkında yazın
Eğer blog kategorinizdeki bir konuyla alakalı bir problem yaşıyorsanız işte size fırsat. Aynı problemi başkaları da yaşayabileceği için o konu hakkında yazmanız onlara da yol gösterecektir.
Birebir problemi yaşayan birisi de olduğunuz için her bir detayı atlamadan yazacaksınızdır. Bu daha kaliteli içerik oluşturmanızı sağlayacaktır.
6 – En iyisini yazsanız bile yazınızı pazarlamalısınız
Eğer yazınızın en iyisini olmasını istiyorsanız sadece içeriği hazırlayıp insanların onu bulmasını bekleyemezsiniz ! Yazınızın reklamını yapmalısınız. Bu kural herkes için geçerli. İster blog hayatına yeni başlayan birisi olun isterseniz onuncu yılınızı devirin yazınızı insanlara ulaştırmaya çalışmalısınız. Ne hakkında yazdığınızın önemi yok, sosyal medya, mail ve forumları kullanarak yazınızı fazla kişiye ulaştırabilirsiniz.
7 – Konuk yazarlık hala işe yarıyor
Belki şu yazıyı Blog Hocam da yazana kadar harcadığım vakitle kendi blogumda en az 2 farklı yazı yazabilirdim! Ama blogların çok yazıdan yayınlamaktan öte kaliteli bloglar tarafından önerilmeye ihtiyacı var. Bunun en önemli şekli de konuk yazarlık.
Blog Hocam için oluşturduğum bu yazı hem benim link almamı hem de Blog Hocam okuyucuları tarafından keşfedilmemi sağlayacak.
Siz de kategorinizdeki otoriter bloglarda sesinizi duyurmayı asla ihmal etmeyin! En temiz ve en doğal şekilde kendinizi yeni okuyucuların karşısına çıkarma yöntemi olan konuk yazarlık uygulaması emin olun işe yarıyor.
8 – Ne yazacağınız hakkında tıkanabilirsiniz, dert etmeyin !
Dakikalarca anlamsız bir şekilde bilgisayar erkanına baktığınız oldu mu ? Benim oldu. Çoğu kez ilham gelmesini bekleriz fakat nafile. Bu durum sadece kendiniz yazıya başlarken göstermeyebilir de. Yazıya başlarsınız fakat bir türlü yazıyı bitiremezsiniz. Taslak olarak çok yazı bırakmışlığım da vardır.
Böyle bir durumda blog yazısı yazmak yerine mail yazın, blogları yorumlayın, forum da soruları yanıtlayın. Parmaklarınızdan kelimeler döküldükçe yazacağınız yeni yazı için antrenmanınızı tamamlamış olacaksınız.
Son Sözler
Umarım blog hikayem boyunca öğrendiğim dersler sizin de başarılı olmanızı sağlar niteliktedir. Peki siz blog yazarlığı boyunca ne tür dersler öğrendiniz ?
Yazar Hakkında: Bu yazı Teknojest sitesi sahibi Poyraz Sahin tarafından Blog Hocam için yazılmıştır
Dienstag, 22. März 2016
Google Algoritma Çiftliğini Yakından Tanıyalım
Kullanıcılara en uygun ve en kaliteli içeriği sunmak isteyen Google’ın yüzlerce farklı faktöre bağlı algoritması var. Google algoritmasında önemli bir güncelleme yaptığında bu güncellemeye bir isim verir.
Sektörü takip edenler son zamanlarda Penguin, Panda, Hummingbird ve Pigeon gibi isimlerle karşılaşmışlardır. İşte bunlar önemli algoritma güncellemelerinin isimleridir. Her biri web sitenizin sıralamasını belirlemede farklı bir yönü kontrol eder. İsterseniz bu Google algoritma güncellemelerinin anlamlarından ve işlevlerinden bahsedelim.
Panda Güncellemesi
Panda algoritması yüksek kaliteli web sitelerini üst sıralara yerleştirmek, başka bir deyişle kalitesiz ve spam siteleri arama sonuçlarında son sıralara atmakla sorumludur. Bu nedenle sayfaların içeriklerini detaylı olarak inceler.
Panda algoritması gereği blog içeriklerinizin üst sıralarda çıkması için kaliteli, faydalı ve özgün olması gereklidir. Ayrıca Onpage yani site içi SEO ayarlarınızın doğru yapılmış olması gerekir.
Penguin Güncellemesi
Penguen güncellemesi ise sitelere verilen linkleri inceler ve kontrol eder. Kaliteli backlinklere sahip siteleri arama sonuçlarında üst sıralara çıkarırken, backlinkleri manipüle eden ve filtreye takılacak kadar yapay backlinkler alan siteleri arka sayfalara atar.
Penguen algoritması gereği sitenize backlink çalışmaları yaparken dikkatli ve özenli davranmalısınız. Niceliğe değil, niteliğe önem vermelisiniz. Backlink aldığınız sitelerin de arama sonuçlarında üst sıralarda çıkan, Google nezdinde itibarlı siteler olmasına dikkat etmelisiniz.
Hummingbird Güncellemesi
2013 yılında hayatımıza giren Hummingbird algoritması, kullanıcıların arama sorgularına anlamaya yönelik bir güncellemedir. Kullanıcıların yaptığı aramaya odaklanarak gerçekten ne aradığı ile ilgili varsayımlarda bulunur. Örneğin “İstanbul’un en iyi pizzacısı” diye bir arama yaptığınızda, yapığınızda aramada restoran kelimesi geçmemesine rağmen Hummingbird bunu da aradığınızı varsayarak arama sonuçlarında “İstanbul’un en iyi pizza restoranı” sorgusunu da gösterir.
Hummingbird algoritmasını lehinize çevirmek için çözüm odaklı ve kullanıcıların sorularına yönelik içerikler üretmek faydalı olabilir.
Pigeon Güncellemesi
Pigeon, Google’ın yerel arama algoritmasıdır. Arama sorgularını Google haritalar ve yerel dizinler ile bütünleştirir. Böylece konum tabanlı aramalar yaparak kullanıcıya en yakın mekan ve işletmeleri üst sıralara taşır. Örneğin “pizza restoranları” diye arama yaptığınızda arama sonuçlarında ilk olarak size en yakın restoranları göstermeyi amaçlar.
Pigeon algoritması daha çok mekan ve işletmeler için geliştirildiğinden biz bloggerları olumlu veya olumsuz etkileyen bir durum söz konusu değildir.
Son Sözler
Bir yerde duyduğunuzda veya okuduğunuzda yabancılık çekmeyin diye Hummingbird ve Pigeon’dan da bahsettim ancak bir blogger olarak sizin için en önemli 2 güncelleme Panda ve Penguen güncellemeleridir. bunun için de yapmanız gerekenler temel şeyler kaliteli sitelerden link almak, kaliteli içerikler üretmek ve bu içerikleri Google’ın anlaması için gerekli ayarları yapmaktır.
Konu ile ilgili şu kaynaklardan faydalanabilirsiniz:
Sektörü takip edenler son zamanlarda Penguin, Panda, Hummingbird ve Pigeon gibi isimlerle karşılaşmışlardır. İşte bunlar önemli algoritma güncellemelerinin isimleridir. Her biri web sitenizin sıralamasını belirlemede farklı bir yönü kontrol eder. İsterseniz bu Google algoritma güncellemelerinin anlamlarından ve işlevlerinden bahsedelim.
Panda Güncellemesi
Panda algoritması yüksek kaliteli web sitelerini üst sıralara yerleştirmek, başka bir deyişle kalitesiz ve spam siteleri arama sonuçlarında son sıralara atmakla sorumludur. Bu nedenle sayfaların içeriklerini detaylı olarak inceler.
Panda algoritması gereği blog içeriklerinizin üst sıralarda çıkması için kaliteli, faydalı ve özgün olması gereklidir. Ayrıca Onpage yani site içi SEO ayarlarınızın doğru yapılmış olması gerekir.
Penguin Güncellemesi
Penguen güncellemesi ise sitelere verilen linkleri inceler ve kontrol eder. Kaliteli backlinklere sahip siteleri arama sonuçlarında üst sıralara çıkarırken, backlinkleri manipüle eden ve filtreye takılacak kadar yapay backlinkler alan siteleri arka sayfalara atar.
Penguen algoritması gereği sitenize backlink çalışmaları yaparken dikkatli ve özenli davranmalısınız. Niceliğe değil, niteliğe önem vermelisiniz. Backlink aldığınız sitelerin de arama sonuçlarında üst sıralarda çıkan, Google nezdinde itibarlı siteler olmasına dikkat etmelisiniz.
Hummingbird Güncellemesi
2013 yılında hayatımıza giren Hummingbird algoritması, kullanıcıların arama sorgularına anlamaya yönelik bir güncellemedir. Kullanıcıların yaptığı aramaya odaklanarak gerçekten ne aradığı ile ilgili varsayımlarda bulunur. Örneğin “İstanbul’un en iyi pizzacısı” diye bir arama yaptığınızda, yapığınızda aramada restoran kelimesi geçmemesine rağmen Hummingbird bunu da aradığınızı varsayarak arama sonuçlarında “İstanbul’un en iyi pizza restoranı” sorgusunu da gösterir.
Hummingbird algoritmasını lehinize çevirmek için çözüm odaklı ve kullanıcıların sorularına yönelik içerikler üretmek faydalı olabilir.
Pigeon Güncellemesi
Pigeon, Google’ın yerel arama algoritmasıdır. Arama sorgularını Google haritalar ve yerel dizinler ile bütünleştirir. Böylece konum tabanlı aramalar yaparak kullanıcıya en yakın mekan ve işletmeleri üst sıralara taşır. Örneğin “pizza restoranları” diye arama yaptığınızda arama sonuçlarında ilk olarak size en yakın restoranları göstermeyi amaçlar.
Pigeon algoritması daha çok mekan ve işletmeler için geliştirildiğinden biz bloggerları olumlu veya olumsuz etkileyen bir durum söz konusu değildir.
Son Sözler
Bir yerde duyduğunuzda veya okuduğunuzda yabancılık çekmeyin diye Hummingbird ve Pigeon’dan da bahsettim ancak bir blogger olarak sizin için en önemli 2 güncelleme Panda ve Penguen güncellemeleridir. bunun için de yapmanız gerekenler temel şeyler kaliteli sitelerden link almak, kaliteli içerikler üretmek ve bu içerikleri Google’ın anlaması için gerekli ayarları yapmaktır.
Konu ile ilgili şu kaynaklardan faydalanabilirsiniz:
Montag, 21. März 2016
Osterdeko - Idee: Schlicht und schön!
Zu der Frische des Frühlings passt für mich am allerbesten schlichte und in natur gehaltene Deko.
Ein wunderschöner, blühender Magnolienzweig in der Küche, ein frischer Bund Tulpen mit festen Köpfen auf dem Nachttisch und verschieden große Eier in einem großen Glas in Eiform arrangiert, welches ich vorsichtg auf ein kleines Schälchen gestürzt habe.
Meine Osterdeko wiederholt sich beinhahe wirklich jedes Jahr und ich freu mich jedes Mal auf´s Neue, die Sachen aus dem Keller zu holen und sorgfältig auszupacken.
Ergänzt wird immer nur wenig. Neu dazugekommen sind lediglich ein paar hübsche Papieranhänger in Osterform die ich HIER entdeckt habe und die hübschen Schälchen von nice stuff, die sich auch wunderbar als kleine Osternester eignen und im Anschluss an Ostern die perfekten Schalen für kleine Dips und Soßen sind.
Mehr wird es an Osterdeko heuer auch gar nicht geben und damit möchte ich mich auch in eine kleine Osterpause verabschieden. Wir verreisen für ein paar Tage und genießen den Frühlingsbeginn in den USA.
Für meine Tochter ist es der erste Flug überhaupt und dementsprechend groß ist hier die Aufregung, wie ihr euch bestimmt denken könnt. :-)
Ich wünsche euch schöne Tage und hoffentlich ein sonniges und wundervolles Osterfest!
Bis bald,
♥ Rebecca
Samstag, 19. März 2016
Frambuaz ve Portakallı Pembe Pasta
Sokağa çıkmaya korkar olduk sevgili okur. Öylesine bir laf değil bu, gerçekten artık evden dışarı çıkmaya korkuyorum. Bu konudaki düşüncelerimi söylemeye kalksam sanırım blogger'a erişim de engellenir. Tek isteğim bu olanlar unutulmasın, alışmayalım teröre veya ölüme. Biz korumalarla, özel güvenliklerle gezemiyoruz. Hiçbirimizin en ufak bi tehlike anında kaçabileceği başka ülkeler, nereden geldiği belli olmayan milyonlarımız yok. Her an bir patlama olacak korkusuyla atıyoruz adımımızı artık. Dilerim buna da alışıp kendi sonumuzu kendimiz getirmeyiz. O yüzden bu olaylarda parmağı olan, bu güzel ülkeyi bu hale getirmekte en ufak payı olan herkesin hak ettiğini bulması dileği ile bu konuyu burda kapatıyorum. İçini biraz da ben kararttıysam üzgünüm, ama lütfen alışma bunlara.

Bu pastayı 3-4 ay önce yaptım ve ancak paylaşabiliyorum. Aslında post hazırdı ama nedense buna bi türlü sıra gelmedi. Çok da acele etmedim zaten frambuaz da portakal da artık hemen her mevsim elimizin altında. Ben seveceğine eminim bu pastayı, yedirdiğin herkesi seveceğine de eminim.
Kek pişmeye başlarken daha mis gibi canlı bi portakal kokusu alıyor insanı kendinden zaten. Keki kesince içinin pofudukluğu, tereyağ ve portakalın kekin içindeki uyumu... Aman dikkat çok kaptırıp pastayı yapmadan keki bitirmeyin.
Krema olarak bu aralar sevdiğim, ama çok yağlı olduğunu bile bile yediğim benim favori yağlı kremam var. Biliyorum, çoğu blogda bu krema tarifine rastlamıyorsunuz. Açıkçası ben Çikolatalı frambuazlı pasta tarifini verirken türkçe bütün blog ve siteleri araştırdım desem yeri, kimse unlu kremadan bahsetmemiş ve yapmamış sanırım. Herhangi bir buttercreamdan daha fazla yağlı değil ama eğer isterseniz her zaman daha az yağ ile yapabilirsiniz ya da kendi sevdiğiniz krema ile devam edebilirsiniz yola.
Keki sıklıkla yaptığım tereyağlı sarı kek, sadece portakal kabuğu ekledim. İyi ki de eklemişim, o kek özellikle sıcakken öyle güzel ki... Frambuaz ve portakalı çok yakıştırıyorum ben. Yapmadan önce de ne zamandır aklımda bu ikisi ile bir pasta yapmak vardı çünkü daha önce frambuaz ve portakallı cupcakeler yaptığımda kapış kapış gitmişti hepsi. Sonra yabancı bir blogda kan portakallı versiyonunu görüp bayıldım ama ben yıllardır kan portakalı bulamıyorum, şans mı dersiniz ne derseniz artık bir türlü denk gelemedim. Ben de kendi portakallı kekikimi normal portakalla yaptım :D Bahsettiğim pastanın kreması da swiss buttercream ile yapılmıştı ama ben o kremayı bi türlü sevemediğimden hiiç bulaşmadım, kendi sevdiğim krema ile gittim.

Instagramda tarifleri deneyenlerden beni etiketleyenler bazen bir ekleme yapıyor, tarif bulutagacindan ama kendimce şöyle değiştirdim böyle yaptım diye. Bunlar çok hoşuma giden şeyler çünkü evet aslında belirli tarifleri olduğu gibi uygulamak en risksiz yöntem olsa da kendimizden eklediğimiz şeylerle her zaman yeni tatlar elde ediyoruz. O yüzden evet ben bugün frambuaz ve portakallı pasta tarifi vereceğim size ama siz isterseniz bunu böğürtlenli veya çilekli, hatta vişneli yapın. Kremasını farklı yapın, diyin ki bak ben böyle yaptım böyle daha güzel oldu. Ben de bir dahaki sefere öyle deneyeyim. Paylaşın benle de lütfen, çok seviyorum ben geri bildirimler almayı ve yeni fikirleri.

Bu aradaaaa, bu tarifin videolu halini çok yakında sizlerle paylaşacağım. Videoyu ben çekmedim. Nursel'in Mutfağına konuk oldum, orda ben yaptım, Nurselin Mutfağı ekibi çekti. Bir süre önce benimle iletişime geçip programa davet etmişlerdi ama ben Istanbul'da olmadığım için katılamamıştım. Kardeşimin düğünü için dönünce katıldım ve hem 3 başka tarif hem de bu pastayı yapıp Nursel ile beraber süsledik pastamızı, hem de çiçeklerle. Gerçi ben ilk kez kamera önüne geçmenin etkisi ile genel olarak pek bir gergindim ve kardeşimin düğünü, hazırlıklar, sonraki gün yani patlama günü Ankara'da olmak, yolculuklar, Istanbul'a geldiğimden beri saçma sapan devam eden uyku düzenimin de etkisi ile aşırı yorgundum. Zaten pek konuşan bir insan da değilim, bir de bunlar eklenince pek bir durgun bir haldeydim. Yine de ekibin enerjisi ve canayakınlığı ile ara ara topladım. Okuyorsanız burdan hepinize sevgiler :)
O program yayınlanınca videoyu da paylaşırım zaten sizinle. Bu pastanın naked cake olarak yapılışını izlersiniz :)

FRAMBUAZLI PORTAKALLI PASTA TARIFI
Portakallı Kek
Tessa Huff tarifinden adapte edildi.
4 büyük yumurta
115 gr (1 bardak) tereyağ
2 portakalın kabuğu
1/4 bardak portakal suyu
2 bardak (400gr) toz şeker
3 1/4 bardak (480-50 gr ) un
1 1/4 bardak süt
1 yemek kaşığı kabartma tozu
1/2 çay kaşığı tuz
vanilya
Fırını 175 C'ye ayarlayıp 2 tane 16 cm çapında kalıbı hafif yağlayıp unlayın.
Un ve kabartma tozunu iyice karıştırın.
Portakal kabuklarını 2-3 yemek kaşığı şekerle bir kaseye alıp ovuşturarak portakalın aromasının şekere iyice geçmesini sağlayın.
Bir çırpma kabında tereyağını kremamsı olana dek, yaklaşık 1-2 dakika çırpın ve portakallı toz şeker ile kalan toz şekeri, tuzu ve vanilyayı ekleyip 2-3 dakika pofuduk bir karışım elde edene kadar çırpın. Yumurtaları teker teker ekleyin ve her eklemeden sonra 30 saniye kadar orta devirde hamuru iyice karıştırın. Tüm yumurtalar eklendikten sonra un ve sütü aşamalı olarak ekleyerek yumurtalı karışıma yedirin. Tüm un ve sütü ekledikten sonra 1 dakika kadar yüksek devirde hamuru çırpın.
Kalıplara paylaştırıp yaklaşık 40-50 dakika, üzerleri kızarıp içi tamamen pişene kadar pişirin.
Kek piştikten sonra mutlaka tamamen soğutun.

Vanilyalı Krema
60 gr un (yaklaşık 5-6 yemek kaşığı) (kıvamı sıvı gelirse eklemek için biraz daha gerekebilir)
350 ml süt
250 gr şeker (1 1/4 bardak)
1 tatlı kaşığı vanilya
275 gr tereyağ (yumuşak)
Şeker ve unu tencereye alıp iyice karıştırın. Daha sonra sütü ve vanilyayı ekleyip koyu kıvamlı muhallebi elde edene kadar karıştırın. Puding gibi olmayacak, lütfen dikkat edin daha da koyu bir kıvamı olması gerek. Bu yüzden eğer kıvamı size cıvık gelirse birazcık sütün içine 1 yemek kaşığı un ekleyip iyice karıştırın ve bu yaptığınız unlu muhallebinin içine ekleyip iyice yedirin ve koyulaşıncaya kadar sürekli karıştırarka pişirin. Pişen un muhallebisini bir kaseye alın ve üzerini streç film veya poşetle sarıp dolaba alın, arada karıştırarak soğutun. Yüzeyinin kaymak tutmaması önemli.
Un muhallebisi soğuyunca dolaptan alın. Oda sıcaklığına gelmiş yumuşak tereyağı bir çırpma kabına alıp 1-1.5 dakika kremamsı bir kıvam alıp, rengi açılana kadar çırpın. Daha sonra soğuk pudingi ekleyip, pürüzsüz ve kıvamlı bir krema elde edene kadar çıprın, kremanız hazır.
Pastanın Yapılışı
Keklerin her birini iki kata ayırın. Üstte çok kabaran kısımlarını keserek katları eşitleyebilirsiniz.
Kremayı mümkünse krema sıkma torbasına alın. (Bu şekilde sıkarsanız daha eşit seviyede krema elde edersiniz hem de işiniz kolaylaşır.)
- Pastayı yapacağınız tabağa veya servisin ortasına bir tatlı kaşığı kadar krema sürüp üzerine kekin taban katını yerleştirin. (Bu kekinizin oraya daha iyi tutunmasını ve kaymamasını sağlayacak.)
- İlk katın üzerine krema sıkarak kaplayın ve frambuazları hafif bastırarak dizin. Üzerine bir tatlı kaşığı kadar krema sıkıp bir spatula veya kaşık ile yayın.
- 2. kat keki ekleyin ve aynı işlemleri kek katlarınız bitene kadar tekrarlayın.
- Kalan krema ile pastanızın etrafını kaplayın ve bir spatula veya bıcak yardımı ile sıvayın.
- Üzerine taze frambuaz ve yenebilir boncuklarla dekor yapabilirsiniz.
Ben kaplama yaparken kremama biraz ezilmiş frambuaz ekledim ve rengi pembe oldu.

Freitag, 18. März 2016
[5 x nachgefragt bei..] Bloggerin + Stylistin Anastasia Benko
Es gibt immer wieder wunderbare Blogs, die mich auf´s Neue begeistern und inspirieren.
Einer davon ist der wunderschöne Blog von Anastasia Benko.
Außergewöhnlich, zeitlos, künstlerisch, blumig und auch sehr naturnah, so lassen sich die beeindruckenden Bilderwelten, die Anastasia regelmäßig entstehen lässt, wohl am besten beschreiben. Nicht weiter verwunderlich also, dass sie im letzten Jahr dafür auch vom Callwey Verlag für den Wohnblog mit dem besten individuellen Stil ausgezeichnet wurde.
Im heutigen Kurzinterview, das aus der Reihe - Blogger, die inspirieren - stammt, verrät Anastasia wie sie wohnt, woher ihre wunderschönen Wohnaccessoires stammen und wie ihre einzigartigen Interieur Stillleben entstehen.
![]() |
© Anastasia Benko | Stilzitat |
5 Fragen an Anastasia Benko
Liebe Anastasia, schön, dass du dir die Zeit genommen hast! Erzähl doch bitte kurz was über dich und wie dein Blog und dein Online Shop Stilzitat entstanden ist?
Hallo und schön, dass ich heute bei dir zu Besuch sein darf! Mein Name ist Anastasia, ich lebe in Dortmund, im Herzen des Ruhrgebiets. Die Wohnung, in der ich mit meinem Freund lebe, befindet sich in einem Bungalow, dort wohnen wir mit unserem plüschigen Katzenopa ‚Einstein’. Diese Wohnung haben wir vor 2 Jahren eigenständig kernsaniert und von dort aus arbeite ich auch an meinem Online Shop + Blog.
Die Sammelleidenschaft meiner Familie hat sich schon früh auf mich übertragen und nicht selten haben mich Bekannte nach dem Ursprung meiner Wohnaccessoires befragt.
"Stilzitat überwindet Zeiten, überschreitet Grenzen und verkauft Sehnsuchtsstücke."
Vor diesem Hintergrund ist dann 2011 die Idee entstanden den Online Shop Stilzitat zu gründen, wo ich eigens kuratierte Vintage Objekte anbieten und unterschiedliche Stile ‚zitieren‘ konnte. Privat dekoriere ich sehr oft um und es war mir ein großes Bedürfnis all diese Vintage Objekte für den Shop gekonnt in Szene zu setzen. So hat mich die Produktfotografie wieder zu den Anfängen meiner kreativen Fotografie geführt.
Im Laufe der Zeit sind viele Fotos entstanden, die ich gerne mit der Welt teilen wollte.
Deswegen habe ich parallel zu meinem Shop dann vor einiger Zeit meinen Blog ‚Stilzitat’ gegründet. Im Laufe der Zeit empfand ich es unpassend meine kreative Arbeit unter dem Blognamen ‚Stilzitat‘ zu führen. Dieser Name passte zwar gut zum Onlineshop, nach und nach haben sich neben den zahlreichen Produkt-, Interieur- und Blumenfotos auch Kunstinstallationen und Arbeiten aus dem Lifestyle Bereich eingefunden. Dieses Jahr habe ich dann ein online Portfolio angelegt und meinen Blog verlegt auf anastasiabenko.com um das volle Spektrum meiner Arbeiten zeigen zu können.
Rückblickend muss ich feststellen, dass ich das Pferd von hinten aufgezäumt habe: obwohl der Vintage Shop vor dem Blog existierte, hat erst meine Arbeit als Stylistin die Leute darauf aufmerksam gemacht, dass man bei mir schöne Unikate kaufen kann. Diese werden auch von anderen Bloggern gern als Props benutzt.
Jetzt kann ich mich glücklich schätzen in einer Kunst- und Wunderkammer wohnen und arbeiten zu können. Die Ausrede: ‚ich brauche das für ein Styling‘ funktioniert immer, auch wenn es die 3528-zigste Vase ist, die meine Sammlung erweitert...
Denn in einem gesunden Zyklus finden die meisten Props wieder ihren Weg in meinen Vintage Shop.
Die Sammelleidenschaft meiner Familie hat sich schon früh auf mich übertragen und nicht selten haben mich Bekannte nach dem Ursprung meiner Wohnaccessoires befragt.
"Stilzitat überwindet Zeiten, überschreitet Grenzen und verkauft Sehnsuchtsstücke."
Vor diesem Hintergrund ist dann 2011 die Idee entstanden den Online Shop Stilzitat zu gründen, wo ich eigens kuratierte Vintage Objekte anbieten und unterschiedliche Stile ‚zitieren‘ konnte. Privat dekoriere ich sehr oft um und es war mir ein großes Bedürfnis all diese Vintage Objekte für den Shop gekonnt in Szene zu setzen. So hat mich die Produktfotografie wieder zu den Anfängen meiner kreativen Fotografie geführt.
Im Laufe der Zeit sind viele Fotos entstanden, die ich gerne mit der Welt teilen wollte.
Deswegen habe ich parallel zu meinem Shop dann vor einiger Zeit meinen Blog ‚Stilzitat’ gegründet. Im Laufe der Zeit empfand ich es unpassend meine kreative Arbeit unter dem Blognamen ‚Stilzitat‘ zu führen. Dieser Name passte zwar gut zum Onlineshop, nach und nach haben sich neben den zahlreichen Produkt-, Interieur- und Blumenfotos auch Kunstinstallationen und Arbeiten aus dem Lifestyle Bereich eingefunden. Dieses Jahr habe ich dann ein online Portfolio angelegt und meinen Blog verlegt auf anastasiabenko.com um das volle Spektrum meiner Arbeiten zeigen zu können.
Rückblickend muss ich feststellen, dass ich das Pferd von hinten aufgezäumt habe: obwohl der Vintage Shop vor dem Blog existierte, hat erst meine Arbeit als Stylistin die Leute darauf aufmerksam gemacht, dass man bei mir schöne Unikate kaufen kann. Diese werden auch von anderen Bloggern gern als Props benutzt.
Jetzt kann ich mich glücklich schätzen in einer Kunst- und Wunderkammer wohnen und arbeiten zu können. Die Ausrede: ‚ich brauche das für ein Styling‘ funktioniert immer, auch wenn es die 3528-zigste Vase ist, die meine Sammlung erweitert...
Denn in einem gesunden Zyklus finden die meisten Props wieder ihren Weg in meinen Vintage Shop.
Deine Bilder zeichnet dein unverkennbarer und besonderer Stil aus. Hast du denn einen Tipp, wie man seinen eigenen Stil beim Fotografieren findet?
Bei mir steckt jahrelange Übung dahinter.
Auch wenn es mir nicht so leicht fiel, habe ich mir erst alle notwendigen technischen Fähigkeiten erarbeitet. Anfangs habe ich mit künstlichem Licht gearbeitet, worauf ich heute aber fast komplett verzichte. Ich arbeite mit einem sehr lichtstarken Objektiv und versuche mit den Lichtverhältnissen auszukommen, die mir meine Umgebung bietet.
"Für meine Stillleben verwende ich alles, was mich gerade glücklich macht und intensive Erinnerungen hochbringt."
"Für meine Stillleben verwende ich alles, was mich gerade glücklich macht und intensive Erinnerungen hochbringt."
Meine ersten Versuche gelungene Fotos von Interieur Stillleben zu machen sind kläglich gescheitert! Tief in mir drin, wusste ich, wie meine Fotos aussehen sollten, nur mit den Ergebnissen war ich sehr lange überhaupt nicht zufrieden. Also habe ich täglich geübt!
Den kreativen Schaffensprozess weiter zu beschreiben ist gar nicht so einfach: ich folge einfach meinen Händen und meinem Herzen! Einen Geheimtip gibt es da für mich nicht: ich verwende für meine Stillleben alles, was mich gerade glücklich macht und intensive Erinnerungen hochbringt: die Postkarte einer Freundin neben einem Mitbringsel aus dem Urlaub...
![]() |
© Anastasia Benko | Stilzitat |
Du wohnst wunderschön mit opulenter Kunst und antiken Möbelstücken. Wo findest du immer deine Wohnschätze und Foto-Statisten?
Ich habe früher viel gemalt und gezeichnet, die meiste Kunst, die bei uns hängt ist aus dieser Zeit. Aber, für dieses Jahr habe ich mir vorgenommen mehr Zeitinseln für meine Kunst einzurichten! Die unendliche Sammelleidenschaft meiner Familie habe ich ja bereits erwähnt, so stammen ein paar antike Möbelstücke aus Familienbesitz.
Auch ich habe früh meine Liebe zu Antiquitäten und Vintage entdeckt und schon mein allererstes Geld in Wohnaccessoires mit viel Geschichte gesteckt. Viele Schätze entdecke ich auf Reisen, das meiste aber auf Antikmärkten.
Auch ich habe früh meine Liebe zu Antiquitäten und Vintage entdeckt und schon mein allererstes Geld in Wohnaccessoires mit viel Geschichte gesteckt. Viele Schätze entdecke ich auf Reisen, das meiste aber auf Antikmärkten.
Wie schaffst du es eigentlich, dich täglich neu inspirieren und diese eindrucksvollen Bilderwelten entstehen zu lassen?
" Manche Dinge zeigen ihre wahre Schönheit erst, wenn man sie aus dem gewohnten Rahmen reisst."
Ich bin ein sehr visueller Mensch und Inspirationen finden mich überall!
Ich bin ein sehr visueller Mensch und Inspirationen finden mich überall!
Zuhause dekoriere ich oft um, bei mir stehen die Sachen nie lange in den gleichen Gruppen, da immer neue Lieblinge dazukommen.
Ohne es bewusst zu planen, zeigen manche Dinge ihre wahre Schönheit erst, wenn man sie aus dem gewohnten Rahmen rausreisst. Ich liebe es alte Sachen in einen zeitgenössischen Kontext zu setzen. So entsteht immer etwas neues.
![]() |
© Anastasia Benko | Stilzitat |
Was magst du am liebsten an deinem Zuhause und was dürfte nie bei dir einziehen?
Natürlich mag ich meine beiden Lieblingsmänner am liebsten an meinem Zuhause ;-) Wenn ich einen Raum wählen müsste, dann wäre es mein Atelier, wo ich mich künstlerisch austoben und verwirklichen kann.
Nie wieder dürfte bei mir der gute alte Herr Raufasertapete einziehen! Das ist zwar kein schöner Abschluss, aber wirklich, nie wieder Raufaser ;-)
Vielen lieben Dank für Deine Fragen, liebe Rebecca!
Mehr von ANASTASIA BENKO: Blog | Shop | Instagram | Facebook
Vielen lieben Dank für Deine Fragen, liebe Rebecca!
Liebe Anastasia, ich danke dir für das schöne Interview!
Mehr von ANASTASIA BENKO: Blog | Shop | Instagram | Facebook
Mittwoch, 16. März 2016
Frühling im Glas
Während draußen noch die letzten Schneereste vom gestrigen Schneesturm wegschmelzen, lasse ich heute den Frühling in unsere Wohnung einziehen. Den großen Verlockungen in Form von bunten Frühblühern, die derzeit überall in den Gartencentern und sogar beim Discounter auf einem warten, konnte ich einfach nicht länger widerstehen. Bestimmt geht es euch auch so, oder?
Denn dann habe ich heute genau das Richtige für euch:
Mit blauen Muscari, Narzissen, Krokus und weißen Ostereiern gefüllte Gläser entsteht im Handumdrehen eine schöne, frühlingshafte und zudem noch sehr einfache Deko für den Tisch.
Normalerweise vergräbt man die Zwiebelblüher ja in der Erde, meine Muscari und Narzissen stehen jedoch lediglich mit wenig Wasser auf der Knolle und den von der Erde befreiten Wurzeln in den hohen Gefäßen.
Damit die Blumen nicht umfallen, habe ich den Platz runderhum mit einfachem Dekorgras aufgefüllt.
Zum Schluß noch mit einigen weißen, ausgeblasenen Eiern und Federn dekorieren und fertig ist das kleine Frühlings-Arrangement.
Dekorieren mit den Vorboten des Frühlings
Ich schicke euch liebe Mittwochsgrüße!
♥ Rebecca
Abonnieren
Posts (Atom)