Sonntag, 28. Februar 2016
Samstag, 27. Februar 2016
Kırmızı Pancarlı Tavuklu Sebze Salatası
Kırmızı Pancarlı Tavuklu Sebze Salatası
Malzemeler;
250 gr kuşbaşı tavuk
1 çorba kasesi doğranmış kırmızı pancar
turşusu
1 demet akdeniz yeşilliği
1 demet roka
1/2 demet dere otu
2 adet kırmızı biber
5 - 10 adet çeri domates
3 - 4 adet çengelköy bademi
Mor lahana
Mısır taneleri
İnce doğranmış havuç
Kornişon turşu
Nar ekşisi
Zeytinyağı
Bal
Limon suyu
Tuz
Yapılışı;
Donnerstag, 25. Februar 2016
Ayçekirdekli Tuzlu Kurabiye
Hayırlı Cumalar Sevgili Dostlar,
Tuzlu kurabiye tariflerimin azlığı sebebiyle vede çayın yanında tatlı birşeyler yerine tuzlu birşeyler yemeyi sevmem dolayısıyla bu aralar tuzlu kurabiye yapımına hız verdim.
Ayçekirdeği ile yaptığım bu tuzlular tuzlu çubukların hamuruyla aynı. Siz isterseniz aynı kurabiye hamuru ile hem tuzlu çubuk hem de ayçekirdekli tuzlu kurabiye yapabilirsiniz.
Böylece aynı hamurdan birkaç çeşit çıkarmak hem yerken daha keyifli olacaktır hem de misafirlerinize sunacağınız çeşitleri artırmış olacaksınız.
Güzel mutlu huzurlu günlerimiz olsun...
Malzemeler;
- 125 gram margarin (eritilecek)
- 1 Yumurta (sarısı üzerine ayrılacak)
- 2 dolu yemek kaşığı yoğurt
- 1 türk kahvesi fincanı sıvıyağ
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1 tatlı kaşığı silme kabartma tozu
- birkaç damla limon suyu
- 3 su bardağından biraz eksik un
- 1 fincan ayçekirdeği içi
Yapılışı;
- Eritilip ılınmış margarini, yumurta beyazını, yoğurt, sıvıyağ, tuz bir kaba alınır.
- Kabartma tozu eklenip üzerine birkaç damla limon suyu sıkılır. Un ilavesi yapmaya başlarız. Bir taraftan yoğurur, bir taraftan da un ekleriz, un miktarı değişiklik gösterebileceği için itinalı davranmakta fayda var.Son bardağını azar azar ekleyip ele yapışmayan bir hamur yoğururuz.
- Hamuru iki parçaya ayırıp açarız. İnce olsun ki kabaracak bu yüzden fazla kalın yapmıyoruz. İstediğimiz kalıpla kesip tepsiye dizeriz. Bu arada fırını 160 dereceye ayarlarız.
- Yumurta sarısını çırpıp, kurabiyelerin üzerine sürüp arkasından ayçekirdeklerini yerleştiririz. Yumurta sarıları kuruyabileceği için birkaç tanesine sürüp ayçekirdeklerini yapıştırıp öyle devam etmenizi tavsiye ederim.
- Önceden ısıtılmış fırında altı üstü kızarana kadar pişiririz. Afiyet olsun...
Blog Yazarlığından Kitap Yazarlığına
Başlangıcı çok sıradan ve okuduğunuzda kendi hikayenize çok benzediğini düşüneceğiniz fakat sonuna geldikçe “vay bee” diyeceğiniz bir blog yazarı hikayesinden bahsetmek istiyorum. Özellikle yazmak için motivasyonunu kaybeden ve “blog yazıyoruz da ne oluyor” düşüncesindeki blogger arkadaşların mutlaka okumasını öneriyorum.
Kahramanımız Berkay Daçe çoğu blogger gibi içindeki yazma isteğine karşı koyamayarak bunun için en mecra olan bloglara gözünü dikmiş ve birkaç blog yazma girişiminde bulunmuştur. Ve çoğumuzun yaşadığı gibi ilk denemeleri fiyasko ile sonuçlanmıştır. Fakat 2009 Şubat ayında oluşturduğu Daçe Der ki adlı blogunda istediğini başarmış, Facebook’ta karaladıkları ile oluşturduğu küçük kitleyi blogu ile ve daha da arttırmış ve 4,5 – 5 sene kadar düzenli olarak blog yazmaya devam etmiştir.
“Eee bunda ne var? Sıradan bir hikaye” diyebilirsiniz. Evet, buraya kadar her şey sıradan ve çoğumuzun başımızdan geçen bir blog macerası gibi. Fakat Berkay Daçe’nin bir amacı vardır. Yıllardır amatörce yazdığı öykülerini artık bir adım öteye taşımak istemektedir ve blogu buna yeterli görmemektedir. Zira blogunu ziyaret ettiğinizde son postun 2014 yazında yazıldığını göreceksiniz. Neden mi? Sıkı durun, asıl hikaye şimdi başlıyor…
Kahramanımız artık öykülerini kitaplaştırmak ve basılı bir eserle insanların evlerine, kitaplıklarına, zihinlerine girmek için çalışmaya başlamıştır. Ve yıllarca yazmakla amatör olarak ilgilenirken, geçtiğimiz günlerde “Gökdelenin Tepesinden İnsan Manzaraları” isimli bir kitabı yayınlanmıştır.
Kitap ile ilgili detaylara geçmeden önce blog yazarlarına 1-2 cümle yazmak istiyorum. Sizin blog yazmaya nasıl ve neden başladığınızı bilmiyorum. Bazılarımız para kazanmak, bazılarımız vakit geçirmek, bazılarımız da bir sosyal medya fenomeni olmak istiyor. Ancak yazmayı seven her bloggerın bir gün kendi kitabını çıkarmayı istediğinden eminim. İşte karşınızda somut bir örnek daha. Siz siz olun hayallerinizden vaz geçmeyin ve bunun bu yolda sizin belki de tek referansınız olan blogunuza sıkı sıkıya sarılın.
Ve İşte O Kitap: Gökdelenin Tepesinden İnsan Manzaraları
Kitap şimdilik yalnızca online mağazalarda satışa sunulmuş durumda. Kitapyurdu, Kitapambarı, BKM Kitap, Kitapadresi, Babil, Okuoku gibi sitelerden kitabın basın bültenine ulaşabilir ve kitabı satın alabilirsiniz.
Kitabın konusundan biraz bahsedecek olursam; kendini bir gökdelenin tepesinden bırakmaya karar vermiş bir karakterimiz var ve bu kişi (1. kişi) düştüğü süre boyunca, her geçen katta bir öykü anlatıyor. Yani kitap aslında bir öykü kitabı fakat arka planda öyküler birbirine bağlanıyor.
Kitap hakkında daha detaylı bilgi için kitabın Facebook sayfasını takip edebilirsiniz.
Kahramanımız Berkay Daçe çoğu blogger gibi içindeki yazma isteğine karşı koyamayarak bunun için en mecra olan bloglara gözünü dikmiş ve birkaç blog yazma girişiminde bulunmuştur. Ve çoğumuzun yaşadığı gibi ilk denemeleri fiyasko ile sonuçlanmıştır. Fakat 2009 Şubat ayında oluşturduğu Daçe Der ki adlı blogunda istediğini başarmış, Facebook’ta karaladıkları ile oluşturduğu küçük kitleyi blogu ile ve daha da arttırmış ve 4,5 – 5 sene kadar düzenli olarak blog yazmaya devam etmiştir.
“Eee bunda ne var? Sıradan bir hikaye” diyebilirsiniz. Evet, buraya kadar her şey sıradan ve çoğumuzun başımızdan geçen bir blog macerası gibi. Fakat Berkay Daçe’nin bir amacı vardır. Yıllardır amatörce yazdığı öykülerini artık bir adım öteye taşımak istemektedir ve blogu buna yeterli görmemektedir. Zira blogunu ziyaret ettiğinizde son postun 2014 yazında yazıldığını göreceksiniz. Neden mi? Sıkı durun, asıl hikaye şimdi başlıyor…
Kahramanımız artık öykülerini kitaplaştırmak ve basılı bir eserle insanların evlerine, kitaplıklarına, zihinlerine girmek için çalışmaya başlamıştır. Ve yıllarca yazmakla amatör olarak ilgilenirken, geçtiğimiz günlerde “Gökdelenin Tepesinden İnsan Manzaraları” isimli bir kitabı yayınlanmıştır.
Kitap ile ilgili detaylara geçmeden önce blog yazarlarına 1-2 cümle yazmak istiyorum. Sizin blog yazmaya nasıl ve neden başladığınızı bilmiyorum. Bazılarımız para kazanmak, bazılarımız vakit geçirmek, bazılarımız da bir sosyal medya fenomeni olmak istiyor. Ancak yazmayı seven her bloggerın bir gün kendi kitabını çıkarmayı istediğinden eminim. İşte karşınızda somut bir örnek daha. Siz siz olun hayallerinizden vaz geçmeyin ve bunun bu yolda sizin belki de tek referansınız olan blogunuza sıkı sıkıya sarılın.
Ve İşte O Kitap: Gökdelenin Tepesinden İnsan Manzaraları
Kitap şimdilik yalnızca online mağazalarda satışa sunulmuş durumda. Kitapyurdu, Kitapambarı, BKM Kitap, Kitapadresi, Babil, Okuoku gibi sitelerden kitabın basın bültenine ulaşabilir ve kitabı satın alabilirsiniz.
Kitabın konusundan biraz bahsedecek olursam; kendini bir gökdelenin tepesinden bırakmaya karar vermiş bir karakterimiz var ve bu kişi (1. kişi) düştüğü süre boyunca, her geçen katta bir öykü anlatıyor. Yani kitap aslında bir öykü kitabı fakat arka planda öyküler birbirine bağlanıyor.
Kitap hakkında daha detaylı bilgi için kitabın Facebook sayfasını takip edebilirsiniz.
Die Schmetterlinge sind los
Es ist jedes Jahr dasselbe: Spätestens im Februar kann ich den Winter nicht mehr riechen.
Dann sehne ich mich ganz stark nach hellen, milden Tagen, luftiger Kleidung, frischem Grün und ganz viel Leichtigkeit. Und genau aus diesem Grund durften auch diese hübschen Wandsticker in Schmetterlingsform mit, die ich letzte Woche bei Depot entdeckt habe.
Sie sind nämlich perfekt für einen neuen Wandschmuck im Frühlingslook und einen zarten Schmetterlingskranz für Töchterchen´s Zimmer.
Die Keilrahmen-Bilder sind einfach und sehr schlicht gehalten, aber genau so mag ich es jetzt und zumindest in den vier Wänden darf nun schon ein wenig Frühling einziehen.
Erste Frühjahrsdeko
Schmetterlings Wandbilder
Du brauchst:
○ Keilrahmen○ Acryllack, weiß
○ Papier Schmetterlinge (meine sind von Depot)
○ teilbare Kunsstoffkugeln (in verschiedenen Größen)
○ Geschenkpapier mit Farn- Print (ebenfalls bei Depot gefunden)
○ Heißklebepistole
So geht´s:
Zunächst die drei Keilrahmen mit weißer Acrylfarbe grundieren und gut trocknen lassen.Aus dem Geschenkpapier Kreise (in der Größe der Halbkugeln) ausschneiden und mit Hilfe eines doppelseitigen Klebebands auf die Keilrahmen kleben.
Einen Papierschmetterling darauf platzieren und die Halkugel mit Heißkleber auf den Kreis kleben.
Für den zarten Schmetterlingskranz habe ich die restlichen Papier-Schmetterlinge ebenfalls einfach mit einem Tropfen Heißkleber auf einen stabilen Drahtring geklebt. Das ist ganz fix gemacht und sieht toll an der Wand oder auch am Fenster aus!
Und durfte bei euch auch schon die erste Frühlingsdeko einziehen?
Ich wünsch euch einen wunderschönen Tag!
Rebecca
Labels:
Frühling,
Nachmachtipp,
Papier,
Wandschmuck
Mittwoch, 24. Februar 2016
İstiridye Mantarlı El Açması Tava Böreği
Son günlerde ülkemizde olan terör olayları patlatılan bombalar, her gün verilen şehitler derken milletçe zor günler geçiriyoruz. Bu süre zarfında yazmak ve paylaşmak istemiyor insan. Fakat uzun süredir devam eden bu durumlar yüzünden blok işini yada sizleri de ihmal etmek istemiyorum açıkçası. Biliyorum ki bir yerlerde buraya takip eden, benim tariflerimi deneyen, yeni tarifler var mı diye bakan takipçilerim var.
Süreklilik adına inşallah bu kez sizleri daha da bekletmeden hazırladığım tarifleri paylaşma fırsatı bulurum.
Siz ister benim gibi mantarlı yapın, isterseniz, başka malzemelerle. Tava böreğini bu kez el açması hamurla denedim. Pişmemesi ihtimaline karşı, Yufkaları ince açtım. Tavada ağzı kapalı olarak, kısık ateşte pişirdim. Hiç hamur olmadı, gayet güzel pişti.
Benim kullandığım tava orta büyüklükte bir döküm tava idi. Bu yüzden bu hamur ölçüsü ile iki tava börek yapabildim. Siz isterseniz aynı ölçüden biraz kenara ayırarak (sonra hamur kızartmak için mesela) daha büyükçe bir tavada bir tane börek de yapabilirsiniz. O zaman hamuru 4'e bölmek yerine daha büyük bezeler almalısınız. Yada aynı şekilde hazırlayıp, tepsiye dizip fırında da pişirebilirsiniz. Tercih sizin. Kalın Sağlıcakla...
Malzemeler;
- 4 su bardağı un
- 1/2 paket yaşmaya
- 1 tatlı kaşığı şeker
- 1 tatlı kaşığı tuz (silme)
- 1 yemek kaşığı sıvıyağ
- 1 su bardağından biraz fazla ılık su
İç Harcı için;
- 1 küçük kase istiridye mantarı
- 1 adet biber
- 1/2 kırmızı biber
- 1 küçük kuru soğan
- 1/2 yemek kaşığı köy salçası
- tuz, karabiber, pul biber
Yapılışı;
- Hamur yoğurma kabına suyu koyun, şekeri ve mayayı ekleyip eritin. İçine sıvıyağ ve tuz katıp, un eklemeye başlayın.
- Hamur ele yapışmayan kıvama gelince mayalanmaya bırakın. İki katı olana kadar mayalanması gerekiyor.
- İç harcı için kuru soğanı küçük doğrayın, biraz sıvıyağda kavurun, biberler ve küçük doğranmış istiridye mantarını ekleyin, yeterince kavrulunca, içine köy salçası ekleyin (köy salçamız biraz domates sosu kıvamında sıvı oluyor eğer salça kullanmayacaksanız domates de olur) tuz ve baharatları ekleyip kapatın ve soğumaya alın.
- Hamurdan iki adet börek çıkarttım ben. Tabi tavanın büyüklüğü ve aldığınız bezeler de bu miktarı azaltabilir. Hamurun yarısını 4 küçük bezeye böldüm. Tavanın altını biraz yağladım. İlk bezeyi tavanın büyüklüğünde açtım. Arasına çok az sıvıyağ sürdüm. İkinci bezeyi de açtım ve arasına hazırladığım harcı koydum. Üzeri için de diğer iki bezeyi aralarını yağlayarak koydum.
- Börek düzgün dursun diye, üzerindeki hamurun kenarlarını altına doğru kapatarak düzleştirdim. Ocağa koydum, kısık ateşte ve ağzı kapalı olarak altını pişirin. Sonra altını kontrol ederek, böreği ters çevirin biraz da bu tarafı pişsin aynı şekilde. Sıcacık tüketin, afiyet olsun...
Montag, 22. Februar 2016
Blog Hocam 5 Yaşında!
Şaka gibi… Blog Hocam’ı kuralı ve ilk yazımı yayınlayalı 5 yıl geçtiğine inanamıyorum. O zamanlar eğitimini tamamlamış, kardeşleriyle yeni ve küçük bir iş kurmuş, bolca vakti olan ve boş vakitlerinin çoğunu blogunu geliştirmeye harcayan bekar bir adamdım. Blog konusunda bu kadar bilgili değildim. Ne tanıdığım bir blog yazarı, ne de bana reklam vereceğini düşündüğüm bir firma vardı çevremde. Her yeni blogger gibi blogunu ayakta tutmaya çalışan, en zor dönem olarak nitelendirdiğim ilk birkaç ayı başarıyla çıkarabilme ümidinde olan biriydim.
Şimdi mi?
Ve aradan tam 5 sene geçti. Evlendim, işlerimi oturttum, üstelik 23 Mart’ta 1 yaşını dolduracak dünya tatlısı bir oğlum oldu. Blog Hocam’ı soracak olursanız bildiğiniz gibi :) Artan sorumluluklar ve vakit noksanlığı sebebiyle beklentileri karşılayamadığımın farkındayım ama pes etmedim. Çok şükür hala ziyaret edilen, rağbet gören, reklam ve sponsorluk teklifleri alan bir blog.
Peki 5 yıl sonra?
5 yıl sonra ne olup biteceğini kestirmek elbette zor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki yarına çıkıp çıkamayacağımız, internete erişip erişemeyeceğimiz bile belli değil. Fakat amacım bundan yıl sonra “Blog Hoam 10aşında” başlıklı yazıyı da yayınlamak. Umarım bunu gerçekleştirebilirim.
Eeee hediye falan yok mu?
Biliyorum adettendir, blogların yıl dönümlerinde küçük hediyeler verilir ama ne yazık ki böyle bir organizasyon için doğru düzgün bir hazırlık yapma fırsatım olmadı. Kuru kuruya kutlama da yapılmaz :) Ben de şöyle bir şey yapmayı düşündüm. 10 kişinin bloguna ait linki (katılıma göre sayıyı arttırabilirim) Blog Hocam’ın sidebarına 1 ay boyunca yerleştireceğim. Amacım hem backlink kazandırarak Google itibarınızı arttırmak, hem de blogunuza ziyaretçi sağlamak.
Katılım için bir Facebook veya Twitter hesabınız olması yeterli. Yapmanız gereken şey ise aşağıdaki tweetin altındaki retweet butonuna tıklayarak retweet etmek
Veya aşağıdaki gönderinin altındaki paylaş butonuna tıklayarak paylaşmak.
Katılım sonra erdiğinde bu yazı güncellenecek ve link hakkı kazanan kişiler duyurularak katıldıkları hesaptan iletişime geçilecek.
Güncelleme!! (29.02.2016)
Linki eklenecek kişiler belli oldu (15 kişi). Bloglarını bilmediğim kişilerden adresleri alır almaz sol tarafa 1 aylığına eklenecekler. Katılan herkese teşekkür ederim.
Şimdi mi?
Ve aradan tam 5 sene geçti. Evlendim, işlerimi oturttum, üstelik 23 Mart’ta 1 yaşını dolduracak dünya tatlısı bir oğlum oldu. Blog Hocam’ı soracak olursanız bildiğiniz gibi :) Artan sorumluluklar ve vakit noksanlığı sebebiyle beklentileri karşılayamadığımın farkındayım ama pes etmedim. Çok şükür hala ziyaret edilen, rağbet gören, reklam ve sponsorluk teklifleri alan bir blog.
Peki 5 yıl sonra?
5 yıl sonra ne olup biteceğini kestirmek elbette zor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki yarına çıkıp çıkamayacağımız, internete erişip erişemeyeceğimiz bile belli değil. Fakat amacım bundan yıl sonra “Blog Hoam 10aşında” başlıklı yazıyı da yayınlamak. Umarım bunu gerçekleştirebilirim.
Eeee hediye falan yok mu?
Biliyorum adettendir, blogların yıl dönümlerinde küçük hediyeler verilir ama ne yazık ki böyle bir organizasyon için doğru düzgün bir hazırlık yapma fırsatım olmadı. Kuru kuruya kutlama da yapılmaz :) Ben de şöyle bir şey yapmayı düşündüm. 10 kişinin bloguna ait linki (katılıma göre sayıyı arttırabilirim) Blog Hocam’ın sidebarına 1 ay boyunca yerleştireceğim. Amacım hem backlink kazandırarak Google itibarınızı arttırmak, hem de blogunuza ziyaretçi sağlamak.
Katılım için bir Facebook veya Twitter hesabınız olması yeterli. Yapmanız gereken şey ise aşağıdaki tweetin altındaki retweet butonuna tıklayarak retweet etmek
— Blog Hocam (@BlogHocam) 22 Şubat 2016
Veya aşağıdaki gönderinin altındaki paylaş butonuna tıklayarak paylaşmak.
Blog Hocam 5 yaşında!Daha iyi bloglar için http://bloghocam.blogspot.com
Posted by Blog Hocam on 22 Şubat 2016 Pazartesi
Katılım sonra erdiğinde bu yazı güncellenecek ve link hakkı kazanan kişiler duyurularak katıldıkları hesaptan iletişime geçilecek.
Güncelleme!! (29.02.2016)
Linki eklenecek kişiler belli oldu (15 kişi). Bloglarını bilmediğim kişilerden adresleri alır almaz sol tarafa 1 aylığına eklenecekler. Katılan herkese teşekkür ederim.
Sonntag, 21. Februar 2016
Selbstgemacht: Ingwer Sirup
Auf Pinterest bin ich die Tage zufällig auf dieses tolle Ingwer Sirup Rezept gestoßen. Ingwer ist ja meine neue "Geheimwaffe" und seit ich die geniale Wurzel im letzten Herbst für mich entdeckt habe, bin ich ständig auf der Suche nach neuen leckeren Rezepten. Geholfen hat mir Ingwer bei meinen immer wiederkehrenden Magenschmerzen. Leider meine große Schwachstelle und nur etwas Stress reicht aus, damit mein Magen verrückt spielt. Vom Arzt habe ich immer nur säurehemmende Medikamente verschrieben kommen, die man ja auch nicht dauerhaft nehmen sollte und natürlich auch Nebenwirkungen haben. Selbst die verschiedensten Hausmittelchen und sogar Mineralerde habe ich auf Anraten einer Bekannten ausprobiert. Aber ganz ehrlich: Ich hab es nicht geschafft, das ein zweites Mal zu schlucken.
Irgendwann hat mir dann mein Mann diesen Ingwertee zubereitet und nach der zweiten Tasse waren die Schmerzen weg. Ingwer hilft nämlich sehr schnell und schonend gegen die Übersäuerung und bringt den Magen wieder ins Gleichgewicht. Eine große Erleichterung für mich und seitdem gibt es die Knolle bei mir immer auf Vorrat.
Der Sirup der sehr einfach ist und sich mit geringem Aufwand zubereiten lässt, ist perfekt zum gesunden Süßen von Tee, aber auch besonders erfrischend als gekühlte Kräuterlimonade, ganz klassisch im Sekt mit gefrorenen Weintrauben (DAS müsst ihr mal probieren) oder so wie ich es momentan am liebsten trinke und auch schon ein wenig Lust auf den Frühling macht - einfach mit Mineralwasser gemischt und einer Scheibe Zitrone garniert.
Irgendwann hat mir dann mein Mann diesen Ingwertee zubereitet und nach der zweiten Tasse waren die Schmerzen weg. Ingwer hilft nämlich sehr schnell und schonend gegen die Übersäuerung und bringt den Magen wieder ins Gleichgewicht. Eine große Erleichterung für mich und seitdem gibt es die Knolle bei mir immer auf Vorrat.
Der Sirup der sehr einfach ist und sich mit geringem Aufwand zubereiten lässt, ist perfekt zum gesunden Süßen von Tee, aber auch besonders erfrischend als gekühlte Kräuterlimonade, ganz klassisch im Sekt mit gefrorenen Weintrauben (DAS müsst ihr mal probieren) oder so wie ich es momentan am liebsten trinke und auch schon ein wenig Lust auf den Frühling macht - einfach mit Mineralwasser gemischt und einer Scheibe Zitrone garniert.
Ingwer Sirup mit Zitrone und gefrorenen Weintrauben
Das ist drin:
○ 160g Ingwer○ 1 Bio Zitrone
○ 500ml Wasser
○ 350g Zucker
So geht´s:
Den Ingwer schälen und in feine Scheiben schneiden. Die Scheiben in einen Topf geben, die Zitrone auspressen, das Wasser dazugeben und ca. 15 Minuten bei geschlossenem Deckel köcheln lassen. Für ein intensiveres Aroma könnt ihr das auch zugedeckt über Nacht ziehen lassen. Wer es außerdem gerne zitronig mag, reibt ein wenig von der Schale der Bio Zitrone dazu.Anschließend durch ein Sieb gießen und das Ingwerwasser in einem Topf auffangen. Den Zucker dazugeben und aufkochen lassen. So lange weiterköcheln lassen, bis das Wasser sirupartig wird. Vom Herd nehmen und in heiß ausgespülte Glasfläschchen abfüllen und abkühlen lassen.
Das Rezept ergibt nur eine kleine Menge, so dass sich die Frage der Haltbarkeit wahrscheinlich erst gar nicht stellt. Außerdem ist der Sirup schnell gemacht, so dass man ihn immer frisch zubereiten kann.
Die gefrorenen Weintrauben, die ihr auf den Bilder seht, passen aber auch wunderbar in den Sommer, dann wenn die warmen Tage wieder nach kulinarischer Kühlung verlangen. Dazu einfach die Trauben waschen, trocken tupfen, für mind. 2 Stunden in das Gefrierfach geben und als kalorienarme Süßigkeit genießen. Ihr werdet überrascht sein, wie gut das schmeckt.
Habt ihr noch weitere Rezept-Ideen mit Ingwer? Ich freu mich über weitere Vorschläge.
Habt noch einen wunderschönen Sonntag!
Rebecca
Abonnieren
Posts (Atom)