Mittwoch, 30. September 2015

Herbst-Kranz mit Fimo Blättern



Bei der Herbstdeko bleibe ich noch eine Weile bei den Farben Grün und Gold. Das mag ich zur Zeit gerade sehr. Dazu gesellt sich der beste aller Werkstoffe, nämlich Holz. Dazu habe ich einfach meinen Adventskranz aus dem letzten Jahr mit allerlei Herbst-Fundstücken geschmückt.
Ich finde, auch so kann sich der Kranz aus Rundhölzern sehen lassen.






Gepressten Farn und gold gesprühtes Laub habe ich mit einfachen Blättern, die ich zuvor aus Modelliermasse ausgestochen habe, ergänzt. Dazu noch Lampionblumen und Beeren in Grün und alles wird mit Hilfe einer Heißklebepistole auf den Holzkranz geklebt.

Das Praktische daran ist, dass sich die Deko samt Kleber im Anschluß wieder restlos entfernen lässt und man den Kranz einfach wieder neu dekorieren kann, sobald man Lust dazu hat.










Ich wünsche euch noch eine schöne und sonnige Herbstwoche!
Liebe Grüße,
Rebecca



Sitenizin Bırakacağı İlk İzlenimi Belirleyen 6 Temel Kriter

Yeni bir site keşfettiğinizi varsayalım, siteye biraz da alıcı gözüyle bakıyorsunuz. Siteye bir daha girecek misiniz yoksa girmeyecek misiniz, bunun kararını hangi kriterlere göre verirdiniz?

ilk izenim


Sitenin Açılış Hızı
  • Site açılırken ziyaretçiyi çok bekletiyor mu?
  • Sitede dolaşırken ziyaretçiyi çok bekletiyor mu?

Sitenin Genel Görüntüsü
  • Tema çok karmaşık mı?
  • Tema göz yoruyor mu?
  • Tema göze hitap ediyor mu?
  • Sitede teknik hatalar var mı?
  • Sitede dil ile ilgili eksiklikler var mı?

Sitenin Genel İçerik Durumu
  • Sitedeki ilk sayfa içerikleri neler, ilgimi çekebilecek bir şey var mı?
  • Sitede en çok okunan yazılar, son yazılar, en çok yorum alan yazılar vs. gösteriliyor mu? Bu yazılar ilgimi çekiyor mu?
  • Sitede hangi kategoriler mevcut?
  • İlgimi çekebilecek bir kategori(ler) var mı? Varsa bu kategori(ler) benim işimi ne kadar görür? Bu kategori(ler) ne sıklıkta güncelleniyor?
  • Sitedeki içerik sayısı nedir? Kategorisi çok olan ama çoğu kategoride içerik olmayan bir site mi? Kategorisi az ama içerikleri doyurucu tarzda bir site mi? Hem kategorisi çok hem de içerikleri bol olan bir site mi?
  • İlgimi çeken bu kategoriler ve içerikler kaliteli mi, içerikler bana ne kadar katkı sağlar?

Sitedeki Sosyal Hareketlilik
  • Sitedeki yazılara yapılan yorumların düzeyi nedir? Sitede in cin top mu oynuyor, yoksa her yazının altında en az 10-15 yorum aldığına kanaat getirebilir miyim?
  • Sitedeki sosyal medya aktivitesi nedir? Eğer yüksek sayısal değerler varsa bu değerlerin hepsi organik midir?
  • Site aktiviteleri sosyal medyada ne ölçüde paylaşılıyor? Siteye girmesem bile sosyal medyadan takip etme imkanım var mı?

Sitedeki Gelir Getiren Unsurlar
  • Sitede reklam var mı? Varsa sitedeki sayısı, yerleşimi kullanıcı tecrübesini nasıl etkilemektedir?
  • Sitede banner reklam var mı? Yani başka kişiler/firmalar para verip reklam alacak kadar sitedeki istatistiksel bazı değerleri iyi buluyor mu?
  • Sitedeki tanıtım yazıları, advertorial içerikler vs. sitedeki içeriklerin önüne geçiyor mu?

Site Sahibi/Site Ekibi
  • İçerikler ne sıklıkta ekliyor?
  • Yorumlara cevap veriyor mu? Cevap verilebiliyor mu? Verilen cevaplar ziyaretçiyi memnun etmiş mi?
  • Karakter yapıları nasıl? Yani ziyaretçiye yaklaşımları nasıl, olumsuz durumlarda nasıl bir tavır sergiliyorlar?
  • Alanında tecrübeli mi? Tecrübesini kanıtlamış mı?

Ziyaretçiler bu ve bunun gibi kriterleri tek tek kontrol etmeseler bile farkında olarak veya farkında olmadan girdikleri sitelerde bu gibi sorulara cevap aramaktadır. Bu gibi soruların cevapları da sezgisel düzeyde açığa çıkmaya başlayınca (yani site ile ilgili bir izlenim oluşmaya başlayınca) ziyaretçi bir sonuca varır. Buna göre de sitede sadece ziyaretçi olarak mı kalacak yoksa belli aralıklarla siteyi ziyaret ederek takipçi olarak devam edecek karar verir.

Yazar Hakkında: siradanyazilimci.com sitesinde ilgilendiğim alanlar üzerine tecrübe ettiğim şeyleri paylaşıyorum.

Kıyma Yemeği






Kıyma Yemeği



Malzemeler;

250 gr orta yağlı kıyma
1 adet soğan
1 rendelenmiş domates veya kışlık menemen (isteğe bağlı)
5 -6 dal maydanoz
1 yemek kaşığı tereyağı
2 yemek kaşığı sıvı yağ
1 yemek kaşığı karışık domates-biber salçası
Tuz, karabiber, pul biber
3/4 su bardağı su çay bardağı su

3 adet yumurta



Yapılışı;

Soğanı yağda soteleyin, kıymayı ekleyerek iyice kavurun. Salça, domates

Sonntag, 27. September 2015

Ahududu ve Fıstıklı Tartlet



Pierre Hermé'nin bir lafı var: "It's better to have lumps of butter rather than to have an overworked dough." Yani hamurla çok oynama diyor. Neden mi? Fazla çalışılmış hamur o ağızda dağılan yapısını yitiriyor ve sert, bıcakla bile zor kestiğiniz sıkı bir hal alıyor. Hamurla kafayı bozmama az kaldı, evet. 

Son zamanlarda çokça tart yapar oldum. Artık tartlarım hemen hemen istediğim gibi diyebilirim. Önceden uyguladığım tarifler sağ olsun, kimse uyarmadığı için yoğururdum da yoğururdum. Oysa hiç hamur yoğurmayı da sevmem ben. Sonra da tartın hamuru taş gibi olunca alla alla niye böyle oluyor acaba diye düşünürdüm. Meğer Pierre Herme efendimis atasözünü bile söylemiş işin sırrının. 


Geçenlerde yine bir tart olayına girdim. Fıstıklı hamur, vanilyalı krema ve frambuaz ile bir tart hazırladım. Bir kısmını yine frambuazlı yaptım ama fesleğen ile, onun da tarifi gelecek. Aslında başıma bir iş gelmeyecekse frambuazı çok sevmiyorum. Ama frambuazlı tartı seviyorum. 



Tart hamuru için Pierre Herme'nin pate sucree tarifini uyguladım. Sadece badem unu yerine fıstık unu kullandım. Krema olarak Michel Roux efendimizin klasik pastacı kreması tarifini hiiiç değiştirmeden uyguladım. 

Hazır yine frambuazlı tart tarifini yazarken çok sevdiğim bir pratik bilgiyi de paylaşmak istedim. Tartlar piştikten hemen sonra süreceğiniz biraz çikolata tart tabanlarınız piştikten sonra onlarla çalışrıken çabucak kırılmasını engelleyecek ama tart tabanınız yine ağızda dağılır bir kıvama sahip olacak. Gelelim Frambuaz ve fıstıklı tart tarifine. 



Ahududu ve Fıstıklı Tartlet


6-8 tartlet için

Pate Sucree
Creme Patisserie
Frambuaz (Her tartlet için tercihen 10-15 tane)
80 gr kadar çikolata (Tercihen beyaz)



Fıstıklı Pate Sucree
(Pierre Herme'nin pate sucree tarifinden adapte edildi.)

150 gr tereyağ (oda sıcaklığında)
95 gr (3/4 bardak) pudra şekeri
50 gr çekilmiş antep fıstığı
1 yumurta
250 gr un (2 bardak)
vanilya
1/4 çay kaşığı tuz

Oda sıcaklığındaki tereyağı mikser yardımı ile kremsi ve pürüzsüz bir kıvam alana kadar, yaklaşık 1-1.5 dakika çırpın. Fıstık, pudra şekeri, vanilya, tuz ve yumurtayı ekleyin, karıştırın. (minik topaklı olması sıkıntı değil, unu ekleyince düzelecek)
Unu kaşık kaşık ekleyerek karıştırmaya devam edin ve tüm un bitince bırakın. Eğer hamur çok fazla elinize yapışmıyorsa olmuş demektir, fazla uğraşmayın. Streç filmle kaplayıp, dolapta bir saat kadar dinlendirin. Bu sırada pastacı kremasını yapabilirsiniz.

Pişirme

Tarlet kalıplarınızı hazırlayın.

Tezgah gibi temiz bir yüzeye biraz un serpiştirip hamuru koyun ve bir merdane yardımı ile yarım cm kadar kalınlıkta bir hamur açın. Hamuru tart kalıplarınıza yerleştirip çatalla delikler açın. 15 dakika, buzdolabında bekletin. 

Alüminyum folyo veya pişirme kağıdından kalıplarınıza yerleştirdiğinizde kenarlarından 10 cm pay kalacak kadar pay bırakıp hamurun içine yerleştirin. Alümünyum folyonun içini eğer büyük tart kalıbı kullanıyorsanız nohut veya bakla gibi iri taneli, küçük tartlet kalıpları kullanıyorsanız pirinç benzeri küçük taneli bakliyatla doldurun ve kağıdın uşlarını yukardan hafif büzüştürün. 

Önceden ısıtılmış 175C fırında 20-30 dakika pişirin ve bakliyat dolu kağıt bohçaları üzerlerinden alıp 10 -15 dakika daha, iç kısımları da hafif kızarana kadar biraz daha pişiririn. 

Fırından alın ve 5-6 dakika sonra, hala sıcakken üzerlerine çikolata (tercihen beyaz) serpiştirin ve eriyince bir fırça ile tabanınızın içine iyice yayın. Kullanmadan önce soğutun. 


Creme Patisserie
(Michel Roux)

6 yumurta sarısı
125 gr pudra şekeri
40 gr un
500 ml süt
1 vanilya çubuğu veya 1 tatlı kaşığı vanilya ekstresi

Yumurta sarılarına şekerin üçtebirini ve unu ekleyip, iyice kabarıp rengi açılana kadar çırpın. 2-3 dakikanızı alır.

Sütü, şekerin kalanını bir tencereye alın. Vanilya tohumlarını sıyırıp süte ekleyin, ve vanilya çubuğunu da sütün içine bırakıp kısık ateşte buharlar çıkmaya başlayana kadar ısıtın, kaynatmayın. Kaynamaya başlayınca ocağın altını kapatın.

Yumurtalı karışımı yavaş yavaş ekleyin ve bir yandan da iyice karıştırın. Tüm karışım pürüzsüz bir hal aldıktan sonra, ocağın altını tekrar yakın, kaynayana kadar karıştırın ve 2 dakika kadar da karıştırarak pişirip ocaktan alın.

Oda sıcaklığına gelinceye kadar ara ara karıştırıp ılıtın, ılıyınca dolaba kaldırın.


Tartletlerin yapılışı

Pastacı kremanızı kullanmadan önce soğuduğundan emin olun ve 1-2 dakika kadar hızlı devirde mikserle çıprın. Krema sıkma torbasına alın ve soğuttuğunuz tart tabanlarının içini krema ile doldurun. Üzerlerine frambuazları yerleştirip, kırılmış fıstık serpiştirin. 




Donnerstag, 24. September 2015

Kinoa, Chia Tohumu ve Parmesanlı Protein Gevrekleri


Chia tohumu ve kinoa Aztek ve Maya'ların zamanında bol bol tükettiği, son yıllarda pek popüler olan ve süperyiyecek olarak adlandırılan, proteinli, aslında tahıla benzese de glutensiz tohumlar. İkisinin de tadı ve yapısı birbirinden farklı ama ikisi de çok ağır aromaya sahip değiller.

Özellikle kinoayı pirinç, bulgur kullandığınız yerlerde kullanabilirsiniz. Glutensiz beslenmeye çalışmıyorsanız ve "sağlıklı beslenme" ile özel olarak ilgili değilseniz çok da tercih edeceğiniz bir şey olduğunu sanmıyorum. Aslında genel Türk kanısı "mis gibi bulgur varken napayım kinoayı" tarzında. Kinoa gereksiz demek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ben dolma içi, yemek yanı olarak çok kullanıyorum. Yukarda bahsettiğim iki durumla alakam yoktu, ama kendimi daha iyi hissediyordum diyebilirim kinoa kullanınca :D

Chia ise benim de yeni yeni kullandığım bir şey, henüz sadece ekmekte, bu protein gevreklerinde ve pudingde kullandım. Bakalım daha neler çıkacak.


Bu aralar iyice cozuttum diyebilirim, yediğimin içtiğimin haddi hesabı yok. Biraz daha sağlıklı beslenmek istiyorum artık. Bu yüzden ekmeğe alternatif bir şeyler düşündüm öncelikle. Ben hamur yoğurmayı hiç ama hiç sevmem, aşırı sıkılıyorum. Bi kitchen aid'im de yok ki benim yerime yoğursun, hal böyle olunca mümkün olduğu kadar ekmek, poğaca vs tarzı uzun süre yoğurmak gereken şeyleri yapmamaya çalışıyorum.  O yüzden ilk tercihim daha kraker tarzı bir yiyecek yapmak istedim.

Kahvaltıda ekmek yerine yenebilecek, aralarda üzerine biraz peynir ve meyve ile atıştırılabilecek çıtır gevrekler yaptım. Çorba ve salatalarda da crouton gibi kullanılabilir.

Ana malzeme olarak kinoa unu, chia unu, yulaf unu kullandım. Bu arkadaşları bir arada tutabilmek içinse yumurta. Tadı da güzel olsun diye parmesan ve kekik...



Kinoa, yulaf ve chia tohumunu un halinde bulamazsınız muhtemelen. Bu yüzden mutfak robotu veya baharat öğütücüde mümkün olduğunca öğütebilirsiniz. 



Kinoa, Chia Tohumu ve Parmesanlı Protein Gevrekleri

The Iron You'dan ilham alındı bu tarifte :)

3 kaşık kinoa unu
2 yemek kaşığı chia tohumu
2/3 bardak yulaf unu veya glutensiz olsun isterseniz badem unu, glutensiz un vs
1 büyük yumurta
1 yemek kaşığı sızma zeytin yağı
2/3 bardak taze rendelenmiş parmesan
1 çay kaşığı kekik
tuz
1 yemek kaşığı bal veya agave şurubu


Kinoa ve chiayı blender veya kahve değirmeninde öğütüp un haline getirin.

Tüm malzemeleri bir kapta karıştırın ve 1-2 dakika yoğurun. Hamur kendini tutunca streç film ile sarıp en az yarım saat dolapta bekletin.

Fırını 175C'ye ayarlayın.

Hamuru yarım cm kalınlığında açın. İsterseniz kurabiye kalıpları ile kesebilirsiniz. Benim gibi üçgenler yapmak için hamuru dikdörtgene yakın şekilde açın ve kenarlardan keserek düzgün bir dökdörtgen elde edin. Daha sonra üçgenlere kesin.

Pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisinde 15-20 dakika, kenarlardan kızardığı belli olana kadar pişiririn.

Afiyet olsun :) Yaparsanız benle de paylaşmayı unutmayın! :)




Dienstag, 22. September 2015

Herbstliches in Grün + Gold



Morgen ist also offiziell Schluß mit Sommer. Ein bisschen traurig bin ich darüber schon, ich lasse ihn immer so ungern gehen, aber jetzt fängt wohntechnisch die viel spannendere Jahreszeit an, denn ich finde in der zweiten Jahreshälfte wird es so richtig gemütlich Zuhause.

Zum Herbstanfang decke ich mich daher immer ein mit vielen Kerzen, neuen Büchern für gemütliche Lesenachmittage, krame meine warme Lieblingskuscheldecke aus der untersten Schublade hervor, fülle meine Teevorräte auf und sammle leckere Herbstrezepte. Denn das Backen macht mir in der kalten Jahreszeit wieder richtig viel Spaß.

Auch dekomäßig darf jetzt Herbstliches einziehen. Zu Beginn noch etwas zaghaft und dezent in Grün und Gold: die ersten Kürbisse, getrockneter Weizen für die Vase und ein goldenes Teelicht aus Plastiklöffel, was ein einfacher Nachmachtipp von HIER ist.










Und wie sieht´s bei euch aus? Seid ihr schon in Herbststimmung?
Ich wünsch euch einen tollen Tag!
Rebecca



Montag, 21. September 2015

Mantar Dolması








Mantar Dolmasını et,tavuk ve balık yemeklerinin yanına garnitür olarak fazla yakıştırırım. Ya da et, tavuk ve balık yemekleri mantar dolmasının yanına çok yakışır da diyebiliriz. 

Mantıken aynı, içiyle oynayarak istediğiniz gibi lezzetlendirebilirsiniz. Son favorim domates soslu olanı.. 

Sade Mantar Dolması için;
Yarım kg. iri mantar
100 gr rendelenmiş kaşar
Tuz, karabiber

İyice yıkanıp

Pepeçura






Pepeçura



Malzemeler;

1 kg. siyah üzüm

1 su bardağı su

1 çay bardağı toz şeker

1 yemek kaşığı nişasta

2 yemek kaşığı mısır unu



Yapılışı;

Üzüm, su ve şekeri üzümler çatlayana kadar pişirin. Önce blendırdan geçirin sonra süzgeçle süzün. Nişastayı 2 yemek kaşığı suyla açın. Tencereye alıp mısır ununu ekleyin, karışımdan bir kaç kaşık alıp nişastalı karışımı ılıştırın. Yavaşça

Samstag, 19. September 2015

Çıtır Patates Köftesi








Çıtır Patates Köftesi



Malzemeler;

5 adet patates

2 adet yumurta

1 çay bardağı un

2 yemek kaşığı mısır unu

Yarım paket kabartma tozu

Karabiber, tuz



Yapılışı;

Patatesleri rendeleyerek diğer malzemelerle karıştırın. Eğer  kıvamı suluysa biraz daha un ekleyebilirsiniz. İster elinizde köfte formu verin, ister yemek kaşığıyla çevirerek şekillendirin. Kızgın yağda kızartarak kağıt

Freitag, 18. September 2015

Kajunlu Bamya Kızartması






Kajunlu Bamya Kızartması



Malzemeler;

Yarım kg. büyük bamya

2 adet yumurta

1 su bardağı süt

3/4 su bardağı un

1 tatlı kaşığı kajun baharatı

Tuz ve karabiber



Yapılışı;

Yumurta, süt, un ve baharatları çırparak pürüzsüz krep hamuru gibi bir hamur hazırlayın. 

Yıkanmış bamyaların tepelerinden çok az kesin ve sularının gitmesi için bir kağıt havlu üzerine alın. Harca bulayarak kızgın

Etkileyici Başlıklar Yazmanın 5 Püf Noktası

Her gün yüzlerce blogda binlerce içeriğin paylaşıldığı bir dünyada insanların sizin yazılarınızı okumasını nasıl sağlayabilirsiniz? Çoğunuzun aklına aynı şey geliyordur muhtemelen; dikkat çekici bir başlık ile…

Bu yazıda dikkat çekici, etkileyici, merak uyandıran ve muhtemelen yazınızın daha fazla okunmasını sağlayacak bir başlığın nasıl yazılacağıyla ilgi yaptığım araştırma ve edindiğim deneyimleri paylaşacağım.

etkileyici başlıklar


Dikkat Çekici Bir Başlık Nasıl Yazılır?

Yazı başlıkları genelde ihmal edilir, akla gelen ilk cümle ile doldurulur. Halbuki başlık üzerinde fazlasıyla düşünülmeli, her bulunan başlıktan sonra kendi kedine “acaba ben bu başlığı görsem yazıyı okumak için tıklar mıydım?” sorusu sorulmalıdır.

Geçtiğimiz günlerde hakkında bir yazı yazdığım inbound marketing ve content marketing ile ilgili slideshare sunumlarını, infografikleri ve blog yazılarını okuduğumda sektörün içerisindeki insanların başlık yazma konusunda nasıl detaylı araştırma yaptığını gördüm ve sonuçları sizinle de paylaşmak istedim.

1. Sayı Kullanın

Başlıklarda sayı kullanmak bir kural değil elbette ama yapılan araştırmalar konusu ne olursa olsun sayı kullanılan başlıkların daha çok dikkat çektiği ve daha fazla tıklandığını söylüyormuş. Gelin bir örnek verelim:

- İyi blogger olmanın yolları
- İyi blogger olmanın 13 yolu

Bu iki başlıktan hangisi sizin dikkatinizi daha fazla çekti? Bence de başlıklarda sayı kullanıldığında okuyucuyu daha fazla cezbediyor. Sanırım sizce de öyle.

2. İlginç Sıfatlar Kullanın

Zahmetsiz, özenli, eğlenceli, ücretsiz, inanılmaz, temel, kesin, garip sıfatları yazı başlığında ismin önüne elediğinizde okuyucuda bıraktığı etki artacaktır.

- Blogger temaları
- Eşsiz blogger temaları

Örnekte gördüğünüz gibi sıfatlar insanların ilgisini fazlasıyla çekiyor.

3. Özgün Kelimeler Kullanın

Özgün kelimeler derken kullanın derken sizden edebiyatçı gibi davranmanızı istemiyorum merak etmiyorum :) Çoğumuzun kullandığı “şey” diye bir kelime var. Yazı başlıklarında şey yerine nedenler, ilkeler, gerçekler, dersler, fikirler, sırlar gibi daha özgün kelimeler kullanın.

- Sizi daha iyi bir blogger yapacak 5 şey
- Sizi daha iyi bir blogger yapacak 5 sır

Gördüğünüz gibi başlık hem daha profesyonel bir şekle bürünüyor hem de okuyucunun ilgisini çok daha fazla çekiyor.

4. Soru Sorun

Ne, neden, nasıl, ne zaman gibi kelimeler tetikleyici kelimelerdir. Üstelik insanlar genellikle Google ve diğer arama motorlarında soru sorarak arama yaparlar. Böylece başlığınız hem kullanıcı, hem de Google dostu olur.

- Blog trafiğini arttırma
- Blog trafiği nasıl arttırılır?

İçeriğiniz aynı olmasına rağmen başlığı ikinci örnekteki gibi soru cümlesi olarak yazdığınızda arma motorlarından gelen ziyaretçinizde de artış olacaktır.

5. Vaatte Bulunun

Okuyucuya yeni bir şey mi öğreteceksiniz? Daha önce hiç yapmadığı bir şeyi mi yaptıracaksınız? Bunu başlıkta belirtin.

- Ziyaretçi sayısını arttıran taktikler
- Bu taktiklerle ziyaretçi sayınız artacak

Gördüğünüz gibi ikinci örnekte okuyucuya bir vaatte bulunmuş oluyorsunuz. Bu oldukça etkileyici bir yöntem gibi gözüküyor. Tabi abartıya kaçmamak koşulu ile.

Son Sözler

Yazı başlıkları, onca emekle hazırladığınız içeriğin ziyaretçi tarafından okunup okunmayacağını belirleyen en önemli faktör. Bu nedenle yukarıda paylaştığım püf noktalarının da yardımıyla yazı başlıklarınıza daha fazla kafa yormanızı öneriyorum.

Faydalı olması dileğiyle…

Donnerstag, 17. September 2015

[5 x nachgefragt bei..] Claire Davidson von URBANARA


Neben meinem neuen Lieblingsbild im Wohnzimmer (heute oute ich mich als großer Robin Williams-Fan) möchte ich euch auch gerne meine neue Lieblingslampe zeigen. Ich war nämlich eine Weile auf der Suche nach der perfekten Leselampe für´s Sofa, die schön, funktional und praktisch in einem sein soll und die im besten Falle auch verstellbar ist.
Fündig geworden bin ich dann bei Urbanara und auch auf die Gefahr hin, dass ich mit meiner Farbwahl nicht wirklich im Trend liege, sind wir hier alle begeistert von unserer neuen messingfarbenen Stehlampe im Retro-Look.

Urbanara selbst ist bestimmt den meisten von euch schon ein Begriff. Neben den ausgewählten Wohnaccessoires wie den gewebten Körben aus Indien, wunderschöner Keramik aus Schweden und handgegossenen Duftkerzen findet man vor allem hochwertige und exklusive Wohntextilien von bester Qualität. Und das alles zu sehr fairem Preis, denn Urbanara arbeitet direkt mit handverlesenen Herstellern weltweit und verzichtet komplett auf jegliche Zwischenhändler.







Lieblingsstücke für Zuhause


Für meine Rubrik 5 x nachgefragt habe ich mich daher dieses Mal mit Urbanara-Mitgründerin, Claire Davidson, unterhalten und sie nach den derzeit größten Wohntrends und ihrem Lieblingsstück für Zuhause gefragt.



Liebe Claire, schön, dass du dir die Zeit genommen hast, um meine Fragen zu beantworten! Erzähl doch bitte kurz was zu URBANARA und wie die Marke entstanden ist. 

Mein Mitgründer Ben und ich lebten damals in Shanghai und jeder hatte sich gerade die erste eigene Wohnung gekauft. Auf der Suche nach qualitativ hochwertigen Produkten stellten wir dann beide relativ schnell fest, dass alles, was wir auf dem Markt in wirklich guter Qualität und schönem Design finden konnten, so teuer war, dass wir es uns zum damaligen Zeitpunkt nicht leisten konnten oder wollten. So kamen wir ins Gespräch. Nicht zuletzt weil wir beide aus Gründerfamilien stammen, entschieden wir uns dazu, es einfach selber zu machen. Denn wir beide stellten uns die Frage, ob Qualität tatsächlich teuer sein muss. Und so war die Idee zu URBANARA geboren.

Was macht Eure Produkte so besonders und gibt es einen typischen URBANARA Stil? 

Bei all unseren Kollektionen setzen wir auf Qualität, natürliche Materialien und beste Verarbeitung und geben Produktinformationen transparent weiter. Und da machen wir keine Kompromisse: Uns ist wichtig, wie und wo ein Produkt gefertigt wird und das geben wir auch an den Kunden weiter. Und erst wenn uns die Qualität zu 100% überzeugt, wird ein Produkt auch in unsere Portfolio aufgenommen.
Der Urbanara Stil lässt sich wohl am besten so beschreiben: Wir haben es uns zum Ziel gesetzt, Lieblingsstücke für Zuhause zu produzieren. Daher fokussieren wir uns auf zeitloses Design. Das heißt aber nicht, dass wir nicht auch Trends aufgreifen.
  

Was ist dein aktuelles Lieblingsstück aus dem Onlineshop?    

Jetzt wo wir langsam auf den Herbst zusteuern, ziehen mich weiche, wärmende Stoffe wieder magisch an. Und die Uyuni Kaschmirdecke ist und bleibt einer meiner Favoriten. Sie ist leicht, unglaublich weich und mit ihrem Diamantmuster speziell und doch zeitlos.

Dein MustHave für ein gemütliches Zuhause? 

Ganz allgemein Textilien, denn sie verwandeln die Wohnung in ein Zuhause. Sie bringen Farbe, Persönlichkeit, Wärme und Atmosphäre in den Raum. Und im Herbst und Winter immer Duftkerzen.

Was ist deiner Meinung nach der derzeit größte Wohntrend?     

Bei den Materialien wird Kupfer nun endgültig von Messing abgelöst. Bei den Farben wird es erwachsener. Mint wird von dunklerem Grün abgelöst und mit warmen Senfgelb und verwaschenen Pastelltönen kombiniert. Grau in allen Nuancen spielt in der kommenden Saison auch eine große Rolle. Mit Grobstrickstrukturen und außergewöhnlichen Texturen wird es zum Blickfang.



Ich bedanke mich vielmals bei Claire für das tolle Interview!
 
Liebe Grüße,
Rebecca

 






Mittwoch, 16. September 2015

Inbound Marketing Ve Bloglar

2011 yılının Şubat ayında oluşturduğum Blog Hocam’da bugüne kadar ısrarla üzerinde durduğum ve sizlere anlatmaya çalıştığım bir konu vardı. Pazarlama…

21. yüzyıl yani dijital çağda artık pazarlama faaliyetleri de dijital ortama taşındı ve biz bloggerlar da dijital pazarlamada önemli bir aracız. Bizi takip eden, ne anlattığımızı önemseyen, önerilerimizi dikkate alan insanlar var. İşte bu durum da markaların iştahını fazlasıyla kabartıyor ve blogları pazarlama stratejilerinde önemli yerlerde konumlandırıyorlar.

Dijital pazarlamanın da kendi içinde farklı çeşit ve yöntemleri olsa geleneksel yöntemlerin yerini insanlara değerli içerik sunarak onları markaya bağlama yöntemi aldı. Bu da “Inbound Marketing”in yükselişi demek.

Inbound Marketing Nedir?

Inbound marketing kavramı size yabancı geldiyse veya ilk kez duyduysanız basitçe anlatmaya çalışayım.


Inbound marketing, bir markanın, hedef kitlesinin ilgisini çekecek, onları cezbedecek içeriklerle bu kitlenin marka veya ürün hakkında daha fazla bilgi almasını, onları potansiyel müşteriye çevirmeyi amaçlayan pazarlama yöntemidir.

Sanırım bu kısa ve basit tanımlama bile inbound marketingde blogların/bloggerların önemi hakkında ipucu vermiştir.

Türkiye’de Inbound Marketing?

Inbound marketing aslında internetin yaygınlaşması ve tüketicilerin değişen satın alma davranışları sonucunda ortaya çıkan bir yöntem. Nasıl mı?

Çok uzağa gitmeyin ve kendinizi düşünün. Bir elektronik eşya veya kozmetik ürün satın alacaksanız. Yapacağınız ilk şey ne? Google’a girip arama yaparak söz konusu ürün veya marka hakkında araştırma yapmak değil mi? Yani artık tüketici araştırıyor, bilgi sahibi olmak istiyor, güvenmek istiyor.

Türkiye’de pek bilinmeyen inbound marketingin yakın zamanda tüm markaların öncelikli pazarlama yöntemlerinden biri olacağını öngörmek zor değil. Şuan için Türkiye’de bu işi cidiye alan ve yatırımlarını bu yönde yapan tek firma Netvent. Kısaca bu firmanın yaptıklarından bahsetmek isterim.

Netvent Ve Inbound Pazarlama

Inbound Pazarlama alanında tüm süreçleri kapsayacak şekilde Türkiye'de hizmet veren ilk şirket olan Netvent, Ankara Hacettepe’de ve İngiltere Read ing’de bulunan ek ib i i le bu alana yönel ik Ar-Ge çalışmaları yapmaktadır. Ar-Ge çalışmalarından ve uluslararası partnerler inden elde ettiği tecrübe i le markalara danışmanlık hizmeti sağlamaktadır. Hubspot, Searchmetrics, Moz, ve LRT gibi dijital dünyanın saygın şirketleri ile sağladığı iş ortaklıkları sayesinde markalara global ve güncel dijital stratejileri oluşturabilmektedir.

Bu arada Netvent’in dijital pazarlama ile ilgili özgün ve oldukça kaliteli içerikler yayınladığı bir blogu da var. Biz bloggerlar için oldukça faydalı içeriklerin yer aldığı bu blogu takip etmenizde de fayda var.

Blog Yazmaya Devam

Inbound marketing çok kanallı bir pazarlama yöntemidir. Fakat şunu da herkes biliyor ki internette görünür olmanın en etkili yolu bloglardır. Bu yüzden bloglar inbound pazarlamada baş rolü oynar.

Markalar kendi bloglarında yayınladıkları içeriklerin yanı sıra hedef kitlesinin takip ettiği bloglarda da içerik yayınlatarak potansiyel müşterilerine ulaşmayı ve onları etkilemeyi hedeflerler. Bu durum bloggerlara 2 farklı fırsat yaratır.

1. Markalara veya onların pazarlama faaliyetlerini yürüten ajanslar blogunuzda içerikler yayınlamanızı ister. Bu da sizin için hem okuyucu kitlenize uygun içerik hem de ekstra maddi kazanç demektir.

2. Markalar kendi blogları için daha fazla içerik üretmeye çalışacaklar. Bu durum kendi yazar kadrolarını kurmayı veya dışarıdan freelance yazarlar ile çalışmalarını gerektirecektir. Kendini ispat etmiş bir blogger iseniz markalar sizinle çalışmak için can atacak, karşılığında maddi olarak sizi tatmin edeceklerdir.

Montag, 14. September 2015

Lohusa Şerbeti






Benim bu hatunsal işlere mecburen girişimin çoğu 2. kızdan sonra.. Şöyle ki ilk kızımda aman şerbete ne gerek var, aman diş buğdayına ne gerek var derken, diye diye.. Halk bunu istiyor gibilerinden bir arkadaş - çevre baskısıyla hepsini fazla fazla, çeşit çeşit yaptım. 



Lohusa Şerbeti de bunlardan hakkını fazlasıyla alanlardan..

Adetlere geleneklere girmiyorum çünkü ben tamamen doğal ve

Samstag, 12. September 2015

Ein Schreibtisch zum Selberbauen


Ich habe euch vor kurzem schon erzählt, dass ich einen neuen Schreibtisch für mich bauen möchte und heute kann ich euch endlich das Ergebnis zeigen. Das Besondere an diesem Tisch sind auf jeden Fall die tollen Hairpin Legs. Ich bin schon lange Fan dieser schlanken Stahlbeine, nur leider konnte man die ewig nur aus den USA bestellen und als ich sie dann endlich bei Tide & Tand* in Hamburg gefunden habe, wusste ich genau, wie mein neuer Schreibtisch aussehen sollte.

Das praktische an den Beinen ist, dass sie ein wichtiges Grundelement darstellen und man einfach und schnell darauf aufbauen bzw. simple und individuelle Möbelstücke damit herstellen kann.





Schreibtisch einfach selber bauen:

Du brauchst:

4 Hairpin Legs
○ Leimholzplatten
○ Schraubzwingen
○ Akkubohrer, Holzschrauben
○ Holzleim

So geht´s:

Am besten lasst ihr euch die 1,5cm dicke Holzplatte gleich im Baumarkt zuschneiden.
Und zwar in folgenden Maßen:
2 Bretter in 60cm x 120cm und 4 schmale Bretter in 60cm x 8cm
Der Rest ist dann ein Kinderspiel:
  


  • Eine der großen Holzplatten (60cm x 120cm) auf den Boden legen und auf der Rückseite die Tischbeine anschrauben. Ich habe sie nicht ganz in die Ecke gesetzt, sondern ein paar Zentimeter nach innen gemessen, aber das ist Geschmackssache und ihr könnt das machen, wie es euch gefällt.


  • Wenn alle vier Beine angeschraubt sind, den Tisch aufstellen und die vier schmalen Bretter (60cm x 8cm), die später die Fächer bilden, probeweise hochkant auflegen. Wenn ihr zufrieden seid, die Stellen mit Bleistift markieren und den Holzleim auf die jeweiligen Kanten auftragen.


  • Zum Schluss nochmals Holzleim auf die schmalen Bretter geben und das zweite große Holzbrett bündig darauf setzen. Zuvor könnt ihr, wenn ihr mögt, die Platte auch noch etwas individualisieren, indem ihr z.B. ein Loch für eine Vase, einen Topf, einen Becher für die Stifte etc. aussägt.
  • Während der Leim trocknet alles mit Schraubzwingen zusammenhalten. Wichtig dabei: Zwischen den Schraubzwingen und der Schreibtischplatte kleine Holzreste klemmen, damit es keine unschönen Abdrücke gibt!
  • Als Finish und damit ihr lange Freude an dem selbstgebautem Tisch habt, könnt ihr die Holzplatten noch wasserdicht mit Hartöl oder glänzend mit Klarlack versiegeln.



Für die kleine Schublade habe ich 5mm dicke Sperrholzplatten zugeschnitten, die einzelnen Teile einfach verleimt und zum Schluss, damit es auch hält, mit schmalen kleinen Nägeln zusammen genagelt. 






Wo gibt´s was:
Hairpin Legs: Tide & Tand*
goldener Schreibtisch-Organizer: DIY
blaue Lampe: SELETTI (über Amazon)
Architekten-Stuhl: Flohmarkt
Papierlichter: selbstgemacht von Astrid
Mini-Regal: aktuell bei Depot


Übrigens noch viele tolle Inspirationen und was man mit den Hairpin Legs noch alles anstellen kann, findet ihr HIER. Ich finde ja auch besonders die kurzen Beine für Kommoden oder Sideboards richtig toll. Was meint ihr? Wäre das auch was für euch?


Ein sonniges Wochenende für euch!
Alles Liebe,
Rebecca



* freundlicherweise zur Verfügung gestellt bekommen von Tide & Tand





Freitag, 11. September 2015

Güncel Blog Sitesi Olmak Zor Zanaat

Blog derlemeleri için o blog senin bu blog benim dolaşırken fark ettim ki güncellik kavramı bloglar için çok ciddi bir problem. Özellikle de Blog Hocam gibi belli bir konu aralığında yayın yapan bloglarda.

Blog sitelerinde genellikle karşılaştığım 3 farklı senaryo var. Bu senaryolar kısaca şöyle:

güncel blog sitesi


Senaryo 1 (%70) : Blog sitesi büyük bir hevesle açılır. İlk 3-4 ay her gün bir veya birkaç içerik girilir. Zamanla ziyaretçi, yorum gibi bloggerı motive eden şeylerin eksikliğiyle içerik girme sıklığı azalır ve bir süre blog ya kaderine terk edilir ya da silinip yeni bir blog daha oluşturulur.

Senaryo 2 (%29): Blog sitesi yine büyük bir hevesle açılır ama daha planlı hareket edilir. Yaklaşık 3-4 sene blog güncelliğini korur ve giderek büyümeye devam eder. Blogda her şey yolundadır ama bloggerın hayatında ciddi değişiklikler olmuştur. Okul/iş/evlilik/çocuk/hastalık gibi nedenlerle blog geri plana atılmıştır.

Senaryo 3 (%1): Bu senaryoda bloga bir web sitesinden çok bir girişim gözüyle bakılır, ona göre yatırım yapılır. Bu senaryodaki blogların sahipleri neredeyse tüm mesailerini blogları için harcalar. İnternet onların yaşam tarzıdır ve geçimlerini bu yolla sağlarlar.

Kabul ediyorum 3 numaralı senaryoyu yaşamak bizim gibi boş zamanlarında blog yazanlar için hiç realist değil ama 2 numaralı senaryo ile 3 numaralı senaryo arasında kendi senaryomu yaratabiliriz bence. Nasıl mı?

Sorun belli, bazı nedenlerden dolayı blogu güncel tutamamak… O halde blogu güncel tutmak için yapabileceklerimizi tartışıp bu sorunu ortadan kaldırmaya çalışalım.

#1 Zaman Yönetimi

Zaman yönetimi; üreticiliği ve verimliliği arttırmak amaçlı olarak, belirli aktiviteler üzerinde harcanan zamanı bilinçli bir şekilde kontrol etme yöntemidir. Hepimizin zamanı kısıtlı olduğuna ve bu zamanı doğru kullanmak/yönetmek zorunda olduğumuza göre zaman yönetimi konusunda kendinizi gelişmeniz blogunuza daha fazla vakit ayırmanız ve ayırdığınız vakti daha efektif kullanmanız anlamına gelir. Zaman yönetimiyle ilgili şuradaki ve şuradaki kaynakları incelemenizi öneririm.

#2 İçerik Takvimi

Bloggerların kötü alışkanlıklarından biridir düzensiz içerik yayınlamak. Şöyle ki; bazen hiç içerik üretemediğiniz günler olurken bazı günler 4-5 içerik üretebiliyorsunuz. Böyle zamanlarda o içerikleri hemen yayınlamak yerine basit bir içerik takvimi oluşturup her içeriği yayınlayacağınız tarihi önceden belirlemeniz blogunuzu güncel tutacaktır. Üstelik içerik takvimine sadık kalma psikolojisi sizi daha fazla içerik üretmeye itecektir. Şuraya ve şuraya yüklediğim basit içerik takvimi örneklerini kullanabilirsiniz.

#3 Daha Fazla Teknoloji

Hemen hepimiz masaüstü bilgisayarlarda veya dizüstü bilgisayarlarda blog yazıları yazıyoruz ve siteyi güncelliyoruz. Teknolojinin geldiği bu noktada tablet bilgisayarlardan ve akıllı telefonlardan da destek alabiliriz. Kabul ediyorum bu cihazlardaki uygulamaları kullanarak blog düzenlemek ve güncellemek zor ama elbette bu işin en önemli kısmı içerik üretme k yani yazmak. Pek tabi bilgisayardan uzak olduğumuzda bu cihazları kullanarak içerik yazabiliriz.

#4 Güncel Konuları Takip

Bir blog sitesini güncel tutamamanın nedenleri arasında ilk sıraya vakit ayıramamayı koyarsak yazacak konu bulamamayı ikinci sıraya koyabiliriz. Bu yüzden blogunuzun konusuyla ilgili güncel olayları takip edip blogunuz için güncel yazı fikirleri bulabilirsiniz. Üstelik güncel konular arama motorlarında çok fazla arandığından trafiğinize de büyük katkı sağlar.

#5 İçerik Satın Alma

Kişisel yazan, okuyucu kitlesi oturmuş, kendine has tarzı olan bloglara kesinlikle önermesem de para kazanmak adına blogunu güncel tutmak isteyen kişiler çeşitli içerik ajansları veya freelance içerik yazarlarıyla irtibat kurarak cüzi fiyatlara blogları için yazı yazdırabilirler. Bu kişilere tüm webmaster forumlarından ulaşabilirsiniz.

#6 Bloga Yazar Atama

Tek başınıza blogunuza yeteri kadar vakit ayıramıyor ve güncel tutamıyorsanız birileriyle iş birliği yapmak iyi fikir olabilir. Kendini kitlelere tanıtmak isteyen fakat blog girişimleri başarısızlıkla sonuçlanan bloggerlar blogunuza yazar olma fikrine sıcak bakabilirler.

#7 Misafir Blogculuk

Blogunuza konuk yazar kabul etmek de güncel blog olabilmek için en iyi çözümlerden biri. Tabi seçici davranarak blog yazılarınızdaki kalite standardını düşürmeden. Bunun için blogunuzda bir misafir blogculuk veya konuk yazarlık sayfası oluşturup diğer bloggerların görebileceği şekilde ön plana çıkarabilirsiniz.


Son Sözler

Güncel blog olmak düşünüldüğü gibi her güncel konunun paylaşılması değildir. Güncel blog sitesi okuyucularına aynı standartta ve aynı ölçüde düzenli içerik sunmaktır. Bunu başarıp hem kullanıcıların hem markaların ilgi odağındaki blog olmak da her baba yiğidin harcı değil.

Siz aynı blogu ne zamandır yazıyorsunuz? Güncel tutmak adına neler yapıyorsunuz? Yorum bölümünden paylaşırsanız sevinirim.

Dienstag, 8. September 2015

Türkiye’nin En İyi Makyaj Blogları

Hanımlar, özellikle de genç kızlar arasında moda bloglarıyla başlayan blog yazma çılgınlığı gerek markaların bloggerlara ilgisi, gerek de ziyaretçilerin ilgisi nedeniyle makyaj bloglarına doğru kaymış durumda. Artık blog dünyasında trend moda blogu açmak.

makyaj blogları


Makyaj Blogları Neden Popüler?

Neredeyse tüm hanımların makyaj ve kozmetiğe ilgisi aşikar. Bir ürün kullanmadan önce veya yeni bir ürün keşfetmek istediklerinde öneriler ve deneyimler için Google’da sıkça arama yapıyorlar. Bu da makyaj bloggerları için büyük bir fırsat ve pazar demek. Kullandıkları ürün ve tekniklerle ilgili deneyimlerini paylaşarak hem blog yazma keyfini yaşıyorlar, hem de insanların makyaj ve kozmetik konusuyla ilgili içerik ihtiyacını karşılamış oluyorlar.

Makyaj bloglarının çoğalması ve popüler olmasının altında yatan bir diğer neden ise markaların ve firmaların bu bloglara gösterdiği ilgi. Artık kozmetik sektörünün pazarlama faaliyetlerinde bloglar ilk sıralarda yer alıyor.

Türkiye’nin Önde Gelen Makyaj Blogları

Biliyorum makyaj bloglarının sayısı son zamanlarda çok arttı. Ben de konuyla hiç ilgisi olmayan bir erkek olarak bu blogları değerlendirme şansına sahip değilim doğal olarak. Bu yüzden danıştığım hanımlardan gelen cevaplara dayanarak en iyi 4 moda blogunu tanıtmak istedim. Gerisini siz yorum bölümünden getirirsiniz :)


Merve Özkaynak

Yaklaşık 1 yıl önce Vlogger olarak YouTube kanalıyla paylaşımlarına başlayan Merve Özkaynak, çektiği videoların yanında hazırladığı metin içerikleri paylaşmak için bir blog kurmuş. Sadece bir senede YouTube kanalının 183binden fazla takipçisi olmuş bile. Kendisi bir fenomen olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Sebi Bebi

Fenomen olmayı başarmış, onbinlerce takipçisi olan Sebi Bebi ile devam edelim. Sebi Bebi 280binden fazla abonesi olan YouTube kanalı için çektiği videoları ve kullandığı ürünler hakkındaki görüşlerini blogunda paylaşıyor. Birçok gazete köşesine ve televizyon programına konuk olan Sebi Bebi, Türkiye’nin en önde gelen makyaj bloggerlarından.

Görkem Karman

Bu yazıyı hazırlamak için yaptığım küçük araştırmada en objektif makyajı bloggerlarını sorduğumda çoğu kişi Görkem Karman’ın ismini verdi. Kozmetik ile ilgili çektiği videoları 155binden fazla abonesi olan YouTube kanalında paylaşan blogger, blogunda paylştığı içeriklerle de oldukça ilgi görüyor.

Makyaj Çantam

Makyajlailgili en eski bloglardan biri olmasından mütevellit hanımların favori makyaj bloglarından biri de Makyaj Çantam. Sıkça güncellenen içeriğinde, makyaj malzemeleri, kozmetik ürünler, ünlüler dünyasından makyaj trendleri ve yeni makyaj ürünlerinin yanı sıra, çeşitli kozmetik ürünlerin değerlendirilmesine de yer verilmektedir.


Daha önce yaptığım blog derlemelerini incelemiş miydiniz?

- Kişisel Bloglar
- Yemek Blogları
- Kitap Blogları
- Gezi Blogları
- Teknoloji Blogları
- Moda Blogları

Freitag, 4. September 2015

[Nachmachtipp] Korallen Kerzenständer aus Naturschwamm



Neulich habe ich auf Pinterest diese tolle IDEE entdeckt.

Ein einfacher Naturschwamm der sich mit etwas angerührtem Gips in täuschend echte Korallen verwandelt. Eine schöne Ergänzung zu unserer maritimen Deko und den gesammelten Strandschätzen der letzten Wochen.









DIY Korallen Kerzenständer

Du brauchst:

○ Naturschwamm
○ Bastelmesser
○ Modelliergips (bekommt man in jedem Baumarkt)
○ Kerzeneinsatz
○ ein altes Gefäß zum Gips anrühren (und groß genug, um den Schwamm einzutauchen)

So geht´s:

 



  • Zuerst schneidet ihr ein kleines Loch für den Kerzeneinsatz in den Schwamm.Diesen könnt ihr dann entweder vor dem Eintauchen, oder so wie ich, erst nachher mit Heißkleber ankleben.
  • Anschließend den Gips mit Wasser anrühren und den Schwamm mehrmals eintauchen, bis er vollständig mit der Masse benetzt ist. Die Konsistenz sollte nicht zu flüssig sein, aber auch nicht zu fest, damit es nicht ein einziger großer Klumen wird. Sollte es nicht auf Anhieb gelingen, wascht ihr den Schwamm einfach nochmal mit klarem Wasser aus und probiert es erneut. Dennoch sollte das Ganze recht zügig gehen, da Gips relativ schnell anzieht und zu dick wird.
  • Seid ihr mit dem Ergebnis zufrieden, legt ihr den Schwamm zum Trocknen (mind. 24 Std.) auf eine Alufolie.




Das Ganze funktioniert auch prima mit herkömmlichem (Island)Moos. Ich habe einfach mehrere kleine Teile mit Heißkleber zusammengeklebt, in die Gipsmasse getaucht und wie den großen Schwamm auf Folie trocknen lassen.

Das Ergebnis sieht täuschend echt aus, was meint ihr?





Den 50€ Gutschein von FotoPremio hat Siri aus Hamburg mit folgendem Kommentar gewonnen:

 Hi Rebecca, ich bin ein großer Fan von altmodischen Fotoalben und muss daher immer wieder Fotos drucken lassen - mit Hilfe des Gutscheines könnte ich sooooooo viele Fotos drucken und wäre dann für die nächsten Jahre beschäftigt, die Fotos einzukleben :-)))

Oder ich versuche es mal mit einem Fotobuch?!?!

Wie auch immer - ich kneife die Augen zusammen, kreuze meine Finger, drehe mich 3x im Kreis und murmle einen Glücks-Zauberspruch


Herzlichen Glückwunsch und viel Freude mit dem Gutschein (und verrat mir bei Gelegenheit doch deinen Glücks-Zauberspruch ;-)!

Liebe Grüße,
Rebecca







Beyaz Çikolata Ve Matcha Yeşilçaylı İçi Akışkan Fondant Kek, Biberli Böğürtlen Sos


Ben bu postı yazalı 3 hafta olmuş neredeyse. Bilgisayarımdan fotoğrafları editlediğim programları sildim güya güncellemek için, şimdi de yükleyemiyorum. Aslında bir iki detay fotoğrafı daha vardı ama şu an için ekleme şansım yok. :/

Matchayı kısaca toz yeşilçay olarak tanımlayabiliriz ama bu demek değil ki siz yeşilçayı evde robotta/öğütücüde çekseniz bu hale gelecek. Bu yüzden matchanız yoksa yeşilçay ne yazık ki olmaz ama toz antepfıstığı her zaman olur :)

Matcha almak isterseniz ben Chado'dan temin ediyorum ve başka nerde bulunur bilmiyorum çünkü ben bulamadım zamanında :) Buraya tıklayarak sipariş verebilirsiniz. Ben daha önce dnr, Mudo gibi yerlerde de satıldığını gördüm. Istanbul'daki aktarlarda da mevcut yine chado markalı matcha. Eğer imkan varsa, Uzak Doğu'ya gidip gelen tanıdıklarınız varsa onlardan da rica edebilirsiniz getirmelerini. Özellikle gastronomi alanında kullanım için özel olanlar hem daha uygun, hem daha yoğun aromalı oluyormuş.

Güncelleme: Bu arada, Instagram'ın bana kazandırdığı güzel kalpli birkaç insandan biri olan, fotoğrafı instagram'da paylaştığımda gören ve chado blogda yayınlamak isteyen dünya tatlısı arkadaşım Çağla'ya da burdan öpücükler, kalpler, sevgiler... Siz onu Cook&Walk olarak da biliyor olabilirsiniz.

Beyaz çikolata ve matchayı ilk neyde denedim tam hatırlamıyorum ama ben çok yakıştırıyorum birbirine. Bu yüzden, bu aralar sıcak tatlı dönemimdeyim bu arada, içi akışkan beyaz çikolatalı ve matchalı bir kek yapmak istedim.

Bu tür keklere sufle kek, lava kek, ortası akışkan kek, hatta ağlayan kek diyen bile var :D Sufle yapımı benim ortası akışkan kek tarifindeki kekin yapımından biraz daha farklı. Yumurta byeazını kabartıyorsunuz suflede. Tarifini verdiğim fondant kekte ise basit bi el çırpıcısı bile işinizi görür. Pek efor sarf etmeye gerek yok yani. Ben fondan kek diye devam edeceğim, siz istediğinizi söylemekte serbestsiniz :)



Tohum renkli biberler ve meyveleri ben yakıştırırım. Daha önce frambuaz ve karabiber, çilek ve pembe biber, kiraz ve pembe biber deneelerim oldu. Aslında sos olarak aklımda karadut ve karabiber vardı ama karadut bulamadım. Bu sırada google'dan beyaz çikolatalı sufle tarifi araştırıken de sortedfood'un beyaz çikolatalı sufle ve biber ve böğürtlen sosuna denk geldim. Baktım böğürtlen de var, frambuaz yerine böğürtlenli denemek istedim ben de. Karabiber ve böğürtlen mi? dediğinizi de duyar gibiyim ama inanın yakışıyorlar. Yalnız, en güzeli az az gitmek biber eklerken. Önce yarım çay kaşığı ile başlayıp damak tadınıza göre artırmanızı tavsiye ederim yapmak isterseniz. Tohum biber ne derseniz de bildiğimiz karabiberin öğütülmemiş hali. Ben karışık tohum kullandım ama sadece karabiber veya pembe biber de olur.

Beyaz Çikolata Ve Matcha Yeşilçay'lı İçi Akışkan Fondant Kek, Biberli Böğürtlen Sos Tarifi



150 gr beyaz çikolata
2 yumurta
2 yumurta sarısı
115 gr tereyağ
2/3 bardak pudra şekeri
6 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı matcha yeşilçay tozu


20-25 tane böğürtlen
Taze tohum biberler
1 yemek kaşığı pudra şekeri

Tereyağını benmariye alıp tamamen eritin, içine beyaz çikolatayı ekleyip çikolata eriyene kadar karıştırın. Şekeri ekleyip, el çırpıcı ile iyice karıştırın ve yumurtaları teker teker ekleyerek her seferinde iyice karıştığından emin olun. Un ekleyin ve matchayı üzerine ince bir süzgeç ile eleyin, pürüzsüz bir karışım elde edinceye dek tel çırpıcı ile karıştırın.

Sufle kaplarını tereyağ ile iyice yağlayın ve unlayın. Kek hamurunu kaplara paylaştırın ve dondurucuya atıp en az 1 saat bekletin.

Böğürtlenleri mutfak robotuna alın, 1 çay kaşığı (veya damak tadınıza göre daha fazla) taze öğütülmüş renkli biber ekleyin ve doğrayıcıyı çalıştırıp püre haline getirin. Daha tatlı bir sos isterseniz biraz daha bal veya pudra şekeri ekleyebilirsiniz.

Kekleri pişirmeden önce 200C'ye ayarlayın. Fondan kekleri 12-13 dakika boyunca pişirin. Kenarlar pişmiş ama orta daha yumuşakça olacak. Bu aşamadan sonra daha fazla pişirirseniz keklerin içleri de pişer.

Kekler iki üç dakika dinlendikten sonra dikkatlice servis tabağına ters çevirin. Sosu üzerine veya yanına akıtarak servis edin.

Afiyet olsun! Denerseniz sonuçları benim de paylaşın lütfen :)

Sufle tarifi benden, sos tarifi sortedfood'dan.