Sonntag, 30. November 2014

Adventsleiter



Schon morgen beginnt der Countdown bis Weihnachten und ich muss gestehen, unser Adventskalender heuer war eine Ruck Zuck Aktion. Ausserdem hatte ich lange so gar keine Idee, wie er aussehen sollte, bis ich letzte Woche bei Depot über diese tolle Leiter gestolpert bin (im wahrsten Sinne des Wortes) und sie sich mir geradezu an den Hals geworfen hat. Deshalb musste sie dann auch mit, denn neben der wunderschönen Optik ist sie auch wahnsinnig praktisch. Nachdem sie nämlich als Adventskalender ausgedient hat, stell ich sie zu mir in die Garderobe und behänge sie mit meinen Schals und Tüchern. Oder ich lass sie da stehen und sie darf einfach nur hübsch aussehen. ;-)




Für den Kalender selbst habe ich einfache, weiße Papiertaschen verwendet, die ich mit verschiedenen Schwarz Weiß -Tierbildern (online ausgesucht) beklebt und mit selbstklebenden Zahlen ( aus dem Bürobedarf ) ergänzt habe. Um es noch ein wenig weihnachtlicher zu gestalten, dürfen natürlich Sterne auf keinen Fall fehlen. Mit kleinen Anhängern an den Papiertaschen oder in Form aufgefädelter Holzkugeln. Und um nicht ganz so unprätentiös daher zu kommen, schmückt noch eine wunderschön funkelnde, edle Sternengirlande unsere Adventsleiter.











Ich wünsche euch allen noch einen ruhigen und vor allem schönen ersten Advent mit euren Lieben!
Alles Liebe,
Rebecca

Schwarze Sternengirlande: wunderschön-gemacht
Holzsterne: Dawanda
Leiter, Papiertaschen + Deko: Depot
NUR FÜR DICH Stempel: Bastis Rike







Freitag, 28. November 2014

Muzlu Trileçe / Karamelize Muzlu Kek





Pekala... Uzun zaman oldu. Pek güzel ve rahat günler geçirdiğimi söyleyemem son bir buçuk ay içinde. Ama bunlardan bahsedip sizi de ortak etmeye niyetim yok. Kendi kendine her şeyi dert eden, çok fazla düşünen bir insanım, kendimi üzüp duruyorum bu yüzden. Neyse ki toparladım çünkü yalnız yaşadığım evden çıkıp ailemin yanına taşındım. Şişli'nin iğrenç trafiğinden, kirli havasından, pencereden bakınca binadan başka bir şey görünmeyen manzarasından, huysuz ve resmen "moral bozma makinesi" ev sahibimden sonra burası bana cennet gibi geldi. En önemlisi yalnız değilim, annem babam yanımda. Zaten beni toparlayan da bu. Tabi bu bir yemek blogu, ben de kimseye öğüt verecek biri değilim ama şunu anladım ki insanın ailesi yanındaysa ve onu destekliyorsa geri kalan her şey önemsiz.


Tamam. Gelelim Muzlu Trileçeye. Trileçe hayranı değilimdir, hatta bir kere yaptım sırf denemek için bir kere de dışarda yemiştim arkadaş ısrarı ile. Kısacası normal karamelli triliçe bana göre değil. Frambuazlısını denemem bile. Zaten dışarda abuk subuk ne olduğu belli olmayan soslarla yapıyorlar. açıkçası lokma bile almam. 


Ama bu muzlu kek? Aslında buna trileçe demek zaten haksızlık. Nasıl anlatsam ki? 

Muzlu ve kahverendileştirilmiş tereyağlı kek, ki kendisi hayatımda yediğim en lezzetli muzlu kek diyebilirim.
Bu keke ıslaklığı veren yoğunlaştırılmış süt. 
Kekin üzerinde kalın bir kat çırpılmış krema
Ve derin bir nefes alın, en üstte de karamelize muz. 



Ben bu keki aslında kendim yiyeyim diye yapmamıştım, sırf denemek için yaptım. Bana çok tatlı gelir diye düşündüm. Fotoğrafladıktan sonra bir lokma alıp tadına bakmak gibi bir hata yapmamla o dilimin bitmesi bir oldu. Evdekiler yerken aynen magnum ve biskolata reklamlarındaki kadınlar gibi "mmmm, hmmmm, off" eşliğinde yediler. Gözlerini kapatanlar bile vardı, anlayın işte. Ben bile 2 dilim yedim üst üste.

Meşakatli gibi gelmesin size, biraz zaman alıyor ama kesinlikle aldığı zamana değiyor. Hatta az bile o zaman, helal olsun harcadığım enerji ve zaman bu keke. haha. 

Hmm...

Keki yaparken önemli bir nokta var,  yumurta beyazlar ayrı çırpılacak ve kar gibi olana kadar çırpılacak. 

Mümkünse esmer şeker gereken tariflerde esmer şeker kullanın. Yoksa zaten yapacak bir şey yok ama alabilecek/bulabilecek durumdaysanız mutlaka öneriyorum. 

Yoğunlaştırılmış süt sizi korkutmasın, tek yapmanız gereken süte şeker ekleyip, bir süre pişirmek, hepsi bu. 

Tereyağ kahverengileştirmek de oldukça kolay, yapmanız gereken bir mikar tereyağı derin ve kalın tabanlı bir tavaya alıp rengi koyulaşıncaya kadar onunla ilgilenip zamanında ocaktan almak. Açık renk tabanlı bir tava kullanırsanız ayırt etmek daha kolay olur. Bu işi ayrı bir postta detaylı olarak anlatacağım. 

Karamelize muz kısmı da yine zorlamayacak. Tereyağında muzlar biraz çevrilip üzerine esmer şeker eklenip biraz da öyle pişiriliyor. 

Tarif çok sevdiğim How Sweet Eats'ten adapte edildi. Orijinal tarifte kek burda bulunmayan birkaç malzeme ile ıslatılıyordu. Bunun yerine ben sadece yoğunlaştırılmış süt kullandım. 

MUZLU TRİLEÇE / MUZLU KEK



MALZEMELER:

Kek:
350 gr un (2.5 su bardağı)
2 çay kaşığı kabartma tozu
1/4 çay kaşığı tarçın
1/4 çay kaşığı tuz
125 gr tereyağı (kahverengileştirilmiş)
2/3 bardak süt
1 çay bardağı (100 gr kahverengi şeker)
1/2 çay bardağı toz şeker (50 gr)
2 yumurta (sarısı ve beyazı ayrı)
4 muz (ezilmiş, püre, olgunlaşmışı makbul)
vanilya

Krema
1 paket süt kreması (önceden soğutulmuş)
2-4 yemek kaşığı pudra şekeri


Yoğunlaştırılmış Süt: 
600 ml süt 
1.5 su bardağı toz şeker

Karamelize Muz
3 muz (çok kahverengi olmasın, mümkünse de diri olanlardan)
3 yemek kaşığı tereyağ
3 yemek kaşığı kahverengi şeker
1 tutam tarçın ve 1 tutam tuz


METOD:

(bu tarifle klasik boylardaki borcamı dolduracak kadar hamur çıkıyor) 

Önce tereyağı kahverengileştirin. Bunun için 125 gram tereyağı açık renk tabanlı bir tavaya alıp orta ateşte eriyene kadar bekleyin. Eridikten sonra gözleriniz üzerinde olsun, bir süre sonra köpürmeye başlıyor, heh işte tam bu anda karıştırmaya başlayın. Renk koyulaşmaya başlayacak ve açık amber gibi bi renk alacak. Bir süre sonra bu kahverengiye dönüşecek ama çok tutarsanız da yakarsınız. Minik koyu kahve partiküller zararsızlar, lezzet veriyorlar. Onlardan korkmayın. Burda fotoğrafladım aşama aşama. bir dahaki sefere makinayla çekip bunun açin ayrı bir yayın yapacağım, o zamana kadar bunlarla idare edin. :/ Ben yarım ölçü yaptığım için keki yağ biraz az duruyor, görmezden gelin. :) 

Yağ hazır olunca tavadan alın ve oda ısısına yaklaşması için bir kupaya-kaseye boşaltın. 

Muzları çatalla veya mutfak robotu ile ezin. Çatalla da çok rahat püre yapılıyor. 

Borcamı veya kalıbınızı tereyağ ile yağlayıp, un serpin. ( ben pişirme kağıdı kullandım)

Bir kaba unu, kabartma tozunu, tarçını ve tuzu eleyin. 

Ayrı bir kapta Yumurta sarılarını ve şekeri kremamsı bir kıvam alana kadar çırpın. Muzu ve vanilyayı ekleyip iyice karışana kadar tekrar çırpın. Üzerine tereyağını 3 seferde, mikser orta seviyede çalışırken ekleyin. Her seferden sonra 30 saniye çırpın. Mikser düşük devirde çalışırken unlu karışımın yarısını ve sütü ekleyip 30 saniye kadar karıştırın. Daha sonra kalan unu ekleyip topaksız bir karışım olana kadar düşük devirde karıştırın.

Yumurta beyazlarını ayrı bir kapta kar gibi olana kadar yakşalık 3-4 dakika yüksek devirde çırpın. (Önce köpürüyor, sonra kıvam almaya başlıyor) Yumurta beyazları katılaşınca unlu karışımı ekleyin ve tahta bir kaşık veya spatula ile yumurta aklarını söndürmeden altan üste doğru hamur ve yumurta beyazını birbirine yedirin. Hamuru kalıba alın ve 25-30 dakika kontrollu olarak 175C fırında pişirin. 

Hamur pişene kadar ben yoğunlaştırılmış sütü yaptım. Sütü ve şekeri tencereye alıp karıştırın. Ocağın altını orta seviyede açıp kaynatın. Kaynayan süt taşacağı için, altını kısıp karıştırırsanız taşmaz ve o şekilde pişmeye devam eder. Yaklaşık yarım saat arada karıştırarak pişirin. Rengi ve kıvamı koyulaşacak. Kıvamı salep gibi yoğun ama akışkan bir hale gelince ocaktan alın ve soğumaya bırakın.

Kek soğuyunca fotoğraftaki gibi delikler açın. Ben bunun için bir çay kaşığının sapını kullandım ama kürdanla da yapabilirsiniz böyle geniş olmak zorunda değil. Kekin üzerine ılımış yoğunlaştırılmış sütü gezdirin. 30 dakika kadar bu şekilde bekletip sütü çekmesini sağlayın.    


Soğutulmuş süt kremasını bir kasede koyulaşıncaya kadar yüksek hızda çırpın ve içine önce 2 yemek kaşığı pudra şekerini ekleyin. Karıştırmaya devam edin ve tadına bakın, bana bu kadar şeker yeterli geldi çünkü hem yoğunlaştırılmış süt şekerli, hem kek hem de karamelize muz. Bu yüzden bu kremaya şekeri az koydum, siz çok tatlı seviyorsanız 4 kaşık ekleyebilirsiniz. 

Bir tavaya tereyağını alıp eritin. Biraz kızınca dilimlediğiniz muzları ekleyip bir iki kez çevirin. Daha sonra tuzu, tarçını ve şekeri ekleyip  3-4 dakika daha çevirin, karamelize olmasnı sağlayın. 

Çırpılmış kremayı kekin üzerine döküp keki kaplayın. Daha sonra üzerine karamelize muzu yayın. Dilimlediğiniz an yemeye hazır. 





Dienstag, 25. November 2014

ÇOCUK KİTABI RESİMLEMEK

İyi bir kitap resimleyicisi nasıl olabilirim? Çocuk kitapları resimlemek istiyorum. Yıllardır aklımda olan bir konu . Çocuk kitaplarına düşkünlüğüm sanırım bundan kaynaklanıyor. Resmimin illüstrasyona daha yakın olması da buna sebeb. Çocukken kitaplardaki resimlerin aynısını yapmaya çalışırdım. Şimdi vakit olsa kızıma aldığım kitaplardaki resimlerin aynısını oturup yapacağım.

Ama kendime özgü bir çizgim varken neden bunu kullanmayayım..
Resim yazısı ekle

Montag, 24. November 2014

Sosyal Okuma

Biz hiçbir zaman isimlerin ironik yaklaşımlarına bakmıyoruz. Hep ilk anlamlar bizim için gerçek anlam oluyor ve çoğu kez öyle kalıyor. Genellikle sorgulama becerimiz pek olmadığı için bu teori değişmez bir bütünlük içinde kendi yaşayışımızda. Örnek verecek olursak günümüzün en asosyal mecrası olan "Sosyal Medya". Bir yalnızlar rıhtımıdır kendileri, baktığımız zaman birçok varlık vardır ama bir o kadar da yoktur. Bu yüzden en önemli unsur bu mecrada hangi aşama ve hangi konumda, ne derece etkin olmalıyım?, cevaplarını vermektir.

 

Şimdi bu asosyal medya araçlarına bakalım, bakmadan önce bu yazıyı da okuyabilirsiniz:

 

sosyal medya

 

1- İnstagram

 

Sosyal medyayı asosyalleştiren aslında reel gerçekleri sanallaştıran anlardır. Yani insan zihninde bir takım kıskançlıklar yaratan, onların zihninde sanallaşmaya yol açan mecradır. Bunu en çok destekleyen araçlardan biridir, instagram. Bir fotoğraf paylaşırsın, sonra sende daha da daha da hissi uyandırır ve kapılırsın rüzgarına. İnstagramın en büyük dezavantajı aslında mahrem denen, kişiye ait olanların paylaşılmasıdır. Özgürcü denilen ve buna sınır konulmaya bir anlayışı vardır. Amerika, instagram olmasa da zamanında gençlerin sanal ortamlarda paylaştıkları yüzünden çok çekti aslında, intaharlara kadar giden boyutları var.

 

2- Twitter

 

Twitter aslında yarar zarar zincirinin terazisinde yerine göre kötü, yerine göre iyi boyutta. Bir deşarj aracı olsa da artık bir psikolojik bunalım aracıda olmaya başladı. Çünkü twitter insanı sosyalleştirmiyor, varolan sosyalliğini alıp ona sanal sosyallikler veriyor. Hani bu mecrada kalırsan mutlusun, bu yüzden senin benim için, benim için sen anlayışı... Ayrıca bu mecra da hiçbir haber edit edilmediği için, çatışmaların bol, ama sorgulanması az bir olaylar dizisine insanlar kurban gidiyor. İnsanlar artık günümüzde kişi sayısı, yani takipçi sayısı ile iktidarlarını bu alanda ilan ediyor. Bu onlara sosyal bir haz, sosyal bir iktidarlık sağlıyor.

 

3- Facebook

 

Msn gitti facebook geldi dediğimizde dünya küreselleşmeye ayak uydurduğu, teknolojik ilerlemeler kaydedildiği dönemde kapımıza geldi, facebook amca. İlk dönemler, kocasız kalan, intihar edenlerin mecrasıydı.(En azından ben öyle hatırlıyorum) Hatta yaş sınırlaması bile vardı. Çocuklar yaşlarını büyülterek girebiliyordu ancak. Facebook sosyalliğin en asosyal olduğu mecra. Çünkü içersinde bütün paylaşım argümanları var. Takip etme olanakları çok fazla ve insanlar takip edenleri sorgulamıyor bile. Ayrıca bilgilerinizin nerede ve nasıl paylaşıldığı belli bile değil. Bunun dışında kendinizi sanallaştırmak için her şeyi yapıyorsunuz misal "ilişkisi yok" misal "bugün yorgun hissediyor"...

 

4- Blogger

 

Blogger aslında bir sosyal medya aracı değil, bakıldığı zaman alternatif medya aracı. Çünkü insanlar belli toplumsal olgular, yapılan sistematik yayınlar nedeniyle bunları kabul etmeyip kendi medyasını, kendi yayını üretebiliyor. Fakat bloggerın da sosyal medya kalan, sosyal medyaya bakan tarafı var. İnsanlar burada da popüler olma, bir konuma gelme çabasında olabiliyorlar. Ki buranın çok kötü tarafı, kendi tanımsızlıklarına kendilerince anlamlı tanımlar ürettiklerini sanıyorlar. Aslında sosyalleşemiyorlar bu kötü. Şunu da belirtmeliyim ki en çok zarar veren mecra da bu. Çünkü insan verdiklerini de almak istiyor, belki facebooktaki bir resim ya da paylaşılan video bunu yapmaz, twitterdaki 140 karakterli twitte öyle, ya da instagramdaki anlamsız fotoğraf, ama blogger bunu yapar. 3 senedir bu mecra içindeyim, ve bunla ilgili çokça insan tanıdım, hatta bazıları blog yazmaya sosyalleşmeye başlayıp psikolojisi bozuk olarak çıktı. Bu anlamda blogger kısım kısım zararlara yol açabiliyor.

 

Baktığımızda diğer ülkelerde durum nedir bilinmez ama onlar o teknik ilerlemeleri zaten deneyerek geliştiriyorlar, bizse görerek bunu yapıyoruz. Bu anlamda bu mecralardan ne istediğimizi aslında tam bilmiyoruz. Ne amaçla bir twitter, instagram, facebook ya da başka bir şey açtığımızı bilmiyoruz. Bir sıkıntımız var ve kaçış arıyoruz, sonra bu mecralara girip anlam yaratmaya, ona verdiğimiz kadar ondan bir şeyler istiyoruz. Bu yüzdende saplantılarımız ve kayıplarımız oluyor. Ayrıca sosyalleşeyim derken normal akan, reel hayattan kendimizi soyutlayıp, yapay bağımsız bütünler oluyoruz. Bu yüzden çok akılcı ve yapısalcı bir yaklaşımla bu mecralara girerken gerek biz, gerekse eşimiz, dostumuz, çocuğumuza ben ne istiyorum? ve istediğimi nasıl kontrol edip ilerletebilirim? gibi sorular soruması gerek....

 

Yazar Hakkında: Ruhsuz Atmaca'nın, tek ve temel amacı insanlığa bir şey katabilir miyim?, katabilirsem nasıl olmadır?, bu soruları kendine sorarken bir anda kendisini blog dünyasında bulur.Ruhsuz Atmaca blogunun kapağında yer alan ve ismini verdiği "Atmaca", insanlara benzer duygulara sahip bir canlıdır. Yırtıcılığı nedeniyle isminin önüne "Ruhsuz" takısı gelmiştir. Blogun sloganı ise: "Yazdıklarım ve Yazacaklarım Atmacanın Bakışlarında Gizli..." oluşturur.

Sonntag, 23. November 2014

[Nachmachtipp] Schöne Sterne in 3D




Bastelfest

Endlich gehts wieder los! Heute in einer Woche, da brennt schon die erste Kerze auf dem Adventskranz und ich fange an zu basteln, kleben, schneiden und dekorieren. Das große Weihnachtsbasteln ist ausgebrochen und den Anfang machen ganz einfache, aber sehr eindrucksvolle 3D Sterne.

Die hübschen Sterne werden aus festem Bastelpapier gefaltet und lassen sich anschließend mit ablösbaren Poster-Klebestreifen an der Wand, auf Kränzen, auf selbstgemachten Kärtchen oder auf Päckchen anbringen.


In zwei Minuten gefaltet.


So geht´s:

Zuerst die Sterne in Wunschgröße auf Papier zeichnen und ausschneiden. Dann Falzlinien von den 5 Spitzen der Sterne zur gegenüberliegenden Seite falten. Dazu nehmt ihr, wenn ihr ein dickeres Papier benützt, ein Falzbrett oder aber einfach ein Lineal oder die Rückseite eines Messers.

Den Stern noch einmal auseinanderfalten, die langen Falze (entlang der Spitzen) nach außen falten, die kürzeren nach innen. Fertig. In zwei Minuten. :-)

Weihnachtlicher Wandschmuck



In etwa genau derselben Zeit hatte ich diesen kleinen Weihnachtskranz fertig. Mithilfe von einer Heißklebepistole (meiner Allzweck-Wunderwaffe) habe ich kleine Tannenzweige und meine gefalteten Sterne auf einen einfachen Drahtring geklebt.




Viel Spaß beim Nachbasteln und einen guten Start in die Woche morgen!
Alles Liebe,
Rebecca




Patates Salatası






Patates Salatası 



Malzemeler;

1 kg patates

1 adet kuru soğan

Kıvırcık

Limon suyu

Zeytinyağı

Sumak, Pul biber









Kim derdi ki bu salataya aş ereceksin. Bu tarif yayınlanmak için uzun zamandır bekliyor ama ben yine de öyle yazayım. Yemek bloggerıyız ya kısır, patates salatası falan yapmıyoruz hiç. Geçen yaz bir patates salatası aş eriyorum anlatamam. Ekşili, soğanlı, ama patates

Dienstag, 18. November 2014

Adventskranz | Schneeweißchen + Rosenrot



Ziemlich verspielt aber trotzdem noch einfach und schlicht. So kommt mein neuer Adventskranz daher. Ich liebe die Farben Rot, Grün und Weiß im Winter sehr. Kontrastreich, klar und intensiv. Und in die kleinen verschneiten Bäumchen habe ich mich sofort verliebt. Die roten Perlen erinnern an kräftig leuchtende Hagebutten und die weißen Kerzen an frisch gefallenen Schnee. Oder ganz einfach an Schneeweißchen und Rosenrot. Das war nämlich das Erste, was mir in den Sinn kam, als er dann fertig war.









Jetzt darf er erstmal in mein frisch gefülltes Lädchen wandern. Ich habe nämlich schon vor einiger Zeit einen kleinen Shop bei Dawanda angelegt und mich nun nach langer Zeit endlich "getraut" ihn zu bestücken. Vielleicht schaut ihr ja mal vorbei und besucht mich dort. Hie und da werde ich dort ein paar selbstgemachte Dinge einstellen. Ich freu mich auf euch!

 
Einen schönen Dienstag und alles Liebe,
Rebecca




Montag, 17. November 2014

Blog Açmak Kolaydır Ama Onu Devam Ettirmek Zordur

Blog yazarlığı herkes için değildir en azından ben öyle düşünüyorum. Her işin bir hakkı vardır, layığıyla yapamayacağımız bir işe girişmek bence doğru değildir. Binlerce sadece: ‘’benim de bir blogum var’’ demek için açılmış blog adresleri var. En son 1-2 yıl önce güncellenmiş bu yerler bana terk edilmiş bir yer görünümü hissini vermektedir.

 

Sabırlı değilseniz, hızlı sonuçlar elde etmek istiyorsanız ve diğer insanlarla bağlantı kurup bir şeyler öğrenmeyi tercih etmiyorsanız, blog yazarlığı yapmak size göre değildir. Neden başarısızlık yaşadığınızı hiç düşündünüz mü? Blog ve blog yazarlığı konusunda gerekli bilgi ve donanıma sahip olmadan bu işe başlamış olabilirsiniz. Bu demek değildir ki, hep başarısızlıklar içinde devam edeceksiniz. Asla böyle düşünmeyin, hatalarınızın farkına varın ve o hatalarınızı düzelterek ilerleyin. Yanlış üstüne yanlış koyarak ilerlediğiniz vakit, o zaman ayakta kalmanız iyice zorlaşacaktır. Bugün sizlere dilim döndüğünce blog ve blog yazarlığı ile ilgili ipuçları vermeye çalışacağım.

 

blog açmak

 

Öncelikle, birçok yerde kısa yoldan nasıl para kazanabileceğiniz hakkında sizlere yalan yanlış bilgiler verilmektedir. Kısa yoldan zengin olmak! Bu başlıkla internet ortamında binlerce reklamlar yayınlamakta, kitaplar satılmaktadır. Size kısa yoldan nasıl para kazabileceğinizi anlatan kitap ve dergiler almanızı söylerler. Lütfen uyanın! Kısa yoldan para kazanmak diye bir şey yoktur. Para kazanmak istiyorsanız, bir emek bir çaba sarf etmelisiniz ki onun karşılığını alabilesiniz. Bu bağlamda ilk amacınız asla para olmasın. Blogunuzdan ve blog yazarlığından beklentilerinizin ilk sırasında maddiyat var ise bu sizi yanlışa sürükleyecek ilk unsurdur. Para kazanmayı hiç düşünmeyin demek değildir bu söylediklerim.

 

Blog Yazarlığı = Fazlasıyla Emek + Çaba

Yukarıda da bahsettiğim gibi kolay para kazanmak diye bir şey yoktur. Çok şanslı olmadığınız sürece böyle bir şey mümkün değildir. Blog yazarlığı da aynı şekildedir. Blog yazarlığının herkes için uygun olmamasının temel nedenlerinden birisi budur. Blog yazarlığı çok çalışma gerektirir ve para kazanmak kolay değildir. Bir tür uygun bağlantılar kurmalı ve hatta blog adresinizi ilgi çekici birçok bilgiyle desteklemelisiniz.

 

Halk kütüphanesini düşünün. İlgi alanınızla ilgili tüm kitapları okuduktan sonra yeni bir şeyler bulmak istersiniz. Eğer bulamazsanız farklı bir kitap kaynağı bulmaya çalışırsınız. Bir blog adresi de böyledir. Okuyucularınıza düzenli olarak yeni şeyler sunmalısınız ve bu zaman ve çalışma gerektiren bir durumdur.

 

Blog yazarlığının herkes için uygun olmamasının nedeni herkesin yeni bir şeyler araştırmak için hazır olmamasıdır. Kolay bir yöntem bulmaya çalışırlar, başkalarının söylediklerini kopyalayarak para kazanmaya çalışırlar. Aslında tek başına bir şey kazanmış olmazlar çünkü çaba göstermezler ve blog yazarlığının para ile ilgili olmadığını düşünmezler!

 

İnsanlar düşüncelerini paylaşmak için blog yazarlığı yaptıkları zaman bunun daha kolay olacağını düşünürler. Bu sayede profesyonel blog yazarları gibi para kazanma amaçları olmaz ve bu konuda baskıya sahip olmazlar. Zaman bulduklarında bir şeyler paylaşırlar ve herkes kısa bir süreliğine bile olsa bu şekilde bir blog yazarı olabilir!

 

Blog yazarlığını bir hobi olarak yapıyor olsanız bile okuyucuların ilgisini kaybetmemek için mutlaka yeni içerikler sunmalısınız. Blog yazarlığı aslında tam olarak budur. Profesyonel olsanız veya olmasanız bile blog adresinizi güncel tutmalısınız. Okuyucularınız geçen hafta yayınladığınız bir yazıyı gördükleri sürece memnuniyetsiz olurlar ve blog adresinize olan ilgi yavaş yavaş azalmaya başlar.

 

İçerik Kraldır!

 

Herkes kendi içeriğini üretemeyebilir. Bu nedenle blog yazarlığı herkes için değildir. Blog yazarlığının %90’nı içerik ile ilgilidir, blog demek çok daha fazla içerik demektir! Zamanınızdan feragat etmeniz ve okuyucularınıza yazılar dışında değişik çeşitli şeyler de sunmanız gerekebilir.(Videolar, slaytlar, infografikler vb.) Bunları yapmaktan hoşlanmıyorsanız bir an önce bu durumdan hoşlanmaya çalışmalı veya bu işi yapmamalısınız.

 

Haftalık olarak belirli sayıda yazılar yazıp, blogunuzu güncel tutuyorsanız ve diğer blog adreslerine yorum yaparak görünürlüğünüzü arttırıyorsanız bu durumda blog topluluğunda iyi bir yere sahip olursunuz.

 

Düzenli olarak içerik oluşturmayı kendinize bir görev olarak görmelisiniz. Diğer insanların seveceği şeyleri bulmalısınız, sadece kendi sevdiğiniz şeyleri yazmamalısınız. Okuyucularınızın da isteklerini göz önünde bulundurup, zaman zaman içeriklerinizi o doğrultuda oluşturmalısınız.

 

Yeni arkadaşlar edindiğiniz ve diğer insanlara kullanışlı bilgiler sunduğunuz sürece blog yazarı olarak başarıya ulaşabilirsiniz. Ancak, bunun kolay bir şey olduğunu asla düşünmemelisiniz çünkü yazmanız gereken şeyleri çok iyi düşünmelisiniz. Başka insanların problemlerini çözebilecek içerikler sunmalı ve onlara desteğinizi göstermelisiniz. Bu sayede blog yazarlığını kendiniz için kolaylaştırmış olursunuz.

 

Yazar Hakkında: Merhabalar ben Timur Demir, 23 yaşında Orman Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Kişisel sitem olan www.timurdemir.com.tr de, kendime paylaşmayı misyon, bilgiyi en değerli hazine olarak görmeyi ise vizyon edinerek, siz değerli okuyucularıma faydalı olmaya çalışmaktayım.

Sonntag, 16. November 2014

Arap Kurabiye






En sevdiğim kurabiyeleri üst üste yayınlamayı düşünüyorum. Arap kurabiye de bunlardan biri.. 





Arap Kurabiye



Malzemeler;

250gr tereyağı
3 haşlanmış yumurta sarısı
2 paket vanilya
3 su bardağı un

Üzeri için;
1/2 su bardağı nesquik
1/2 su bardağı kakao
1/2 su bardağı pudra şekeri

Yapılışı;
Haşlanmış yumurta sarılarını rondoda pürüzsüz hale getirin. Oda sıcaklığındaki tereyağıyla

Samstag, 15. November 2014

[Nachmachtipp] Herbstblätter-Mobile





Eigentlich bin ich ja schon komplett im Vorweihnachtsmodus, wühle mich durch Geschenkverpackungsideen und Adventskalenderinspirationen, leime Adventkränze zusammen, bastle Holzsterne und lese mit großem Genuß schon von den ersten weihnachtlichen Vorbereitungen auf vielen Blogs.

Aber so ein Mobile oder eine Girlande mit Blättern darf im Herbst einfach nicht fehlen. Zudem ist es ein perfektes DIY für einen verregneten November Nachmittag mit Kindern und meist hat man in dieser Zeit auch bunte getrocknete Blätter zu Hause. Wer nicht, nimmt einfach so wie wir schönes Papier und schneidet die verschiedenen Laubblätter aus.







Aufgefädelt haben wir die Blätter zusammen mit ein paar Holzkugeln auf dünnem, goldenen Draht welchen wir anschließend an einem Mobile befestigt haben. Das praktische Metall Mobile in schwarz  ist übrigens von Rie Elise Larsen und findet ihr auch in weiteren Farben in Dunja´s wunderschön gemachten Shop.






Und wer noch weiterbasteln mag, schaut am besten nochmal hier vorbei: :-)
Blätterkranz
herbstliches Teelicht
Herbstgirlande
Blätterdruck mit Wasserfarben


Viele Herbstgrüße,
Rebecca


Montag, 10. November 2014

Kuruyemişli Kurabiye








Ben çalışmayan bir ev hanımı olduktan sonra hep "Allahım bana güzel komşular ver." diye dua ettim. Bu güzel komşuları açacak olursak; blogger olsun, ilimli olsun, genç olsun, kızım kadar kızı olsun:)  vs. vs. giderdi. Ama hepsinin ortak bir özelliği, becerikli olsun. Hem de hani böyle sevdiğiniz bir şeyi yapmaya fırsat bulamadığınızda "Bana şunu yapar mısın?" diyebileceğin, dediğinde de

Sayfanın En Üstüne Yatay Şerit Ekleme

Son zamanlarda blog tasarımlarında sıkça kullanılan bir özellik var. Sayfanın en üstünde yüksekliği düşük ama yatay olarak sayfanın bir ucundan diğer ucuna giden şeritler. Bu şeritlerde bazen grafik kullanılırken, bazen de basit bir renk bloğu kullanılıyor.

Bloguna küçük bir dokunuşla değişik bir görünüm kazandırmak isteyen bloggerlara iki yöntemin de nasıl yapıldığından ve blogda nasıl durduğundan bahsetmek istiyorum.

 

!!! Blogun en üstüne şeridimizi eklemeden önce yapmamız gereken bir ayar var. Blogger kumanda panelinimize girerek Yerleşim > Navbar > Düzenle > Kapalı yolunu izliyor ve sayfanın en üstündeki Bloger navbarı kaldırıyoruz.

 

serit

İlk paylaşacağım yöntem sayfanın en üstüne yatay bir şerit eklemek. Bunun için Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu izleyin ve Ctrl+F tuş kombinasyonun yardımıyla arama kutusunu açıp ]]></b:skin> satırın bulun. Bu satırın üzerinde bir yere aşağıdaki kodları ekleyin.

 

body .navbar {
height: 20px; /* Yükseklik */
padding: 0;
margin: 0;
border-top: 10px solid #c00000; /* Renk*/
}

 

Şeridin yüksekliğini ve rengini değiştirebileceğiniz yerleri ilgli kodların yanına not yazarak gösterdim.

 

serit2

İkinci olarak sayfanın en üstünde yatay bir grafik halinde şerit oluşturmayı anlatmak istiyorum. Bunun için öncelikle bir grafiğe ihtiyacınız var. Görmüş olduğunuz örnekte ben ters üçgen grafiği kullandım.

 

Bu yöntemde de Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu izleyin ve Ctrl+F tuş kombinasyonun yardımıyla arama kutusunu açıp ]]></b:skin> satırın bulun. Bu satırın üzerinde bir yere aşağıdaki kodları ekleyin.

 

body .navbar {
height: 30px; /* Yükseklik */
padding: 0;
margin: 0;
background: url('https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtyIS8GUQ5hdAFZDDMc6SSV6bGYcC7bhtII8FTOwsVSxeBxbDAYPhnT_TjHjz1VtPFr8dANxsieKhYMMW6fLMqd6PTzJJC1Vgx6eUtiRTNxqu6TYeiCji4trLy7jSi5NNMyeEAoVZPIgSk/s22/b.png') repeat-x; /* Grafik*/
}

 

Bu yöntemde de yükseklği ve grafiği değiştirebilirsiniz. Grafiği Picasaweb, Dropbox, Flickr gibi bir grafik barındırma servisine yükledikten sonra linkini alıp bordo renkle gösterdiğim linkle değiştirmeniz yeterli.

 

Konuyla ilgili sorularınızı yorum bölümünden sorabilirsiniz.

Donnerstag, 6. November 2014

(Mattis)Wald


Mein absolutes Lieblingsbuch als Kind war Ronja Räubertochter von Astrid Lindgren. Ich fand es unglaublich toll wie mutig und furchtlos die kleine Ronja war und wie sehr sie den (Mattis)Wald liebte und wie wenig sie die wilden Kreaturen und Schurken darin fürchtete. Wie groß ihre Courage war und sie damit zwei verfeindete Sippen miteinander versöhnte. Fand ich unglaublich spannend, nicht zuletzt deshalb, weil auch ich am Waldrand aufgewachsen bin und für uns Kinder der Wald mit seinen tausend Verstecken der allerschönste Spielplatz war.

Selbst heute als Erwachsene gibt es für mich nichts Schöneres, als ein langer Waldspaziergang mit den so vertrauten Geräuschen und Gerüchen. Natürlich immer auf der Hut vor den Wilddruden, Graugnomen und Rumpelwichten. ;-)











Die Wälder schweigen. Doch sie sind nicht stumm. Und wer auch kommen mag, sie trösten jeden. Erich Kästner 


Habt einen schönen Donnerstag! Bei uns hat es in der Nacht begonnen zu schneien und es fallen dicke, weiche Flocken vom Himmel. So schön!







Dienstag, 4. November 2014

Geometrische Hängeampel aus Strohhalmen



Unlängst habe ich diese tollen Strohhalme in Birkenoptik gefunden und mir gleich für eine Mottoparty gekauft. Nun liegen sie aber schon wieder seit Wochen in der Schublade und dafür sind sie doch eindeutig viel zu hübsch. Also habe ich mir ein paar Ideen zum Basteln mit Strohhalmen einfallen lassen...




Den Anfang macht eine Hängeampel, die aus Strohhalmen, Draht, Holzkugeln und um das untere Drittel für den Blumentopf zu stabilisieren, hohlen Messingrohren besteht. Die Ampel ist relativ einfach und unkompliziert zu machen und wenn ihr mögt, stelle ich demnächst gerne eine Schritt für Schritt Anleitung ein. Ich bin nur leider noch nicht dazu gekommen, Bilder davon zu machen.






Bis demnächst und habt noch einen feinen Dienstag Nachmittag!
Alles Liebe,
Rebecca



Hedef Kelimede Üst Sıralarda Çıkmak İçin Yapılması Gerekenler

Yazmaya pek vakit ayıramadığın şu dönemde iletişim formundan gelen sorular arasından en çok sorulanlara blog yazısı yazarak cevap vermeyi uygun buluyorum. Böylece hem pek çok kişiye yardımcı olmuş, hem de blogu bir nebze  güncel tutmuş olacağım.

 

Sık gelen mesajlardan biri de belli bir kelimeye ait aramada nasıl üst sıralara çıkılacağı ile ilgili. Gelen tepkilerden anladığım kadarıyla blog yazarlığı ve blog geliştirme ilgili pek çok aramada BH üst sıralarda çıkıyor. Bunu nasıl başardığım, neler yaptığımla ilgili çok mesaj aldım.

 

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ben SEO veya benzer başka bir konuda uzman olmadığını daha önce de söylediğim gibi tekrar söylemek isterim. Dolayısıyla bu yazıda hedef kelimede üst sıralarla ilgili kesin yargılar yerine deneyim ve gözlemlerimi okuyacaksınız.

 

Anlaştıysak buyrun hedef kelimeye ait arama sonuçlarında üst sıralarda çıkmak için yapılması gereken 10 şey:

 

keyword

 

1. Yazı Başlığında Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Yapmanız gereken ilk şey hedef kelimenizi yazı başlığında kullanmanız olmalı. Başlığınızı ilgi çekici yazmak sosyal medya ziyaretçileri veya direkt ziyaretçiler tarafından yazınızın daha fazla okunmasını sağlayabilir ama Google trafiği için yazı başlığında anahtar kelime kullanmak çok önemlidir. İdeal bir yazı başlığı hem hedef kelimeyi içermeli, hem de ziyaretçinin dikkatini çekmelidir.

 

2. Yazı URL’sinde Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Başlıkta kullandığınız anahtar kelime büyük ihtimalle yazının URL ‘sinde de yer alır ama uzun başıklar veya türkçe karakter kullanımı gibi nedenlerle hedef kelimenin yer almadığı URL’leri de Blogger yazı editörünün sağ tarfındankalıcı bağlantı” kısmından düzenleyebilrsiniz.

 

3. Yazının İlk Ve Son 100 Kelimesinde Hedef Kelime Geçsin

 

Yazının giriş ve kapanış paragrafında hedef kelime kuıllanmanın faydalarını Blogger’da gördüğüm için size de önermek istedim. Fakat burada bahsettiğimiz şey keyword stuffing yapmak yani yazıyı anahtar keilmelerle doldurmak değil elbette. Aşağıdaki maddelerde belirteceğim anahtar kelime yoğunluğu kuralına dikkat ederek yazınızın ilk ve son 50-100 kelimelik paragraflarına hedef kelimenizin geçtiği mantıklı ve anlamlı cümleler yazın.

 

4. Hedef Kelimeyi Yazı İçerisinde Kalın, İtalik Ve Altı Çizili Olarak Kullanın

 

Site üzerinde yapılan optimizasyon işlemlerinde sürekli önerilen bir konudur anahtar kelimeyi bold, italik ve underline gibi biçimlendirmelerle kullanmak. “Faydasını gördün mü?” derseniz ben bu kurala dikkat etmeden yazarım yazılarımı. Dikkat ederek yazsaydım yazılarımın Google sıralamalşarındaki performansı daha iyi olur muydu bilmiyorum ama denemekle bişey kaybetmezsiniz. Şu bilinen bir gerçek ki Google örümcekleri bold, underline, italic gibi komutları tanıma yetisine sahipler.

 

5. H1, H2 Ve H3 Taglerinde Hedef Kelime Yer Alsın

 

H1 etiketi Bblogda sadece 1 kez kullanılmalı ve bu genellike blog başlığı olduğu için hedef kelimenizin H1 etiketinde kullanılması pek mümkün olmayabilir. Fakat yazınızı ara başlıklarla bölebilir, bu ara başlıklara H2 ve H3 etiketlerini koyabilir, içerilerinde de hedef kelimenizi kullanabilirsiniz.

 

6. Görsellerin Alt Taginde Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Blog yazılarında görsel kullanmaın faydaları ilgili bugüne kadar pek çok içerik yayınladım Blog Hocam’da. Bu faydalardan biri de yazının arama motoru sıralamasının yükselmesinde olumlu bir etkisi olması. Unutmayın Google örümcekleri resimleri tanımayaz. Resimlerin neyle ilgili olduğunu anlamak alt ve title etiketlerinden yardım alırlar. Dolayısıyla yazıya eklediğiniz görsellerin isimlerinde, alt ve title taglerinde mutlaka hedef kelimenizi kullanın.

 

7. Yazı İçeriği En Az 1000 Kelime Olsun

 

Hem Google dökümanlarında, hem de SEO sektöründeki kanaat önderlerinin makalelerinde Google’ın uzun, faydalı ve detaylı içerikleri sevdiğini, bu içeriklere değer verdiğini okumuşsunuzdur. Arama sonuçlarında üst sıralarda çıkmasını istediğiniz yazılarınızı en az 1000 kelimeden luşturmanızı öneririm. Fakat uzun bir yazı yazacağım diye okuyucuları sıkmamak adınsa görsellerden, ara başlıklardan, madde imlerinden ve biçimlendirmelerden mutlaka faydalanmanızı öneririm.

 

8. Meta  Description Taginde Hedef Kelimeyi Kullanın

 

Blogger’da blogun genel bir description yani açıklama etiketi olmakla beraber her yazıya ayrı açıklama yazmanız da mümkündür. Bunu Blogger yazı editöründe “arama açıklaması” kısmından yapabilirsiniz. Yazınızı bitirdikten sonra arama açıklaması kısmına hedef kelimöenizin de yer aldığı, yazıyla ilgili bir açıklama yazmadan yayınlamayın.

 

9. Hedef Kelimenin Yazı İçindeki Yoğunluğu %2-3 Olsun

 

Bu kesin bir kural değil, sadece Google’dan ceza almamak için önlemdir. Şöyle ki sadece Google’da üst sıralarda çıkmak için anahtar kelimelerle doldurulmuş, esasında içeriği çok zayıf yazılar için Google’ın geliştirdiği bazı algoritmalar var. Bu algoritmaya takılan siteler Google terafından cezalandırılarak arama sonuçlarından tamamen kaldırılıyor. Bu riske girmemek için hedef kelime yoğunluğunu %2-3 civarında tutmanızı öneririm. Örneğin 1000 kelimeden oluşan bir yazıda hedef kelimenizi 20-30 kez kullanabilirsiniz.

 

10. Hedef Kelime Üzerinden Link Kazanın

 

Yazınıdaki hedef kelimenin “Serdar” olduğunu düşünelim. İçinde Serdar kelimesi geçen eki bir yazınızı bulup bu kelimeye bağlantı vererek yeni yazınıza yönlendirin. Buna dahili linkleme denir. Aynı şeyi harici linkleme olarak da yapın. Başka bir sitede Serdar kelimesine tıklandığında sizin yazınıza bağlantı olması Google açısından önemli bir referanstır ve “Serdar” şeklinde aramalarda size büyük katkı sağlayacaktır. Özellikle yönlendiren site itibarlı ve kaliteli bir siteyse.

 

Son Sözler

 

Eminim sizin de arama sonuçlarında üst sıralarda çıkan pek çok yazınız vardır. Bunları bir kez daha inceleyip  listelediklerim dışında ne gibi özellikler barındırdığını yorum bölümünden yazarsanız blog dünyasına bir katkı da siz yapmış olursunuz. Yorumlarınızı bekliyorum…

Montag, 3. November 2014

Deko Trend: Buchstaben + DIY



Manchmal finde ich Sprüche, die mich sofort berühren. Ich kopiere sie, druck sie in schöner Schrift aus und rahme sie oder pinne sie einfach ganz unkompliziert mit Tape an die Wand. So begleiten und inspirieren sie mich dann oft eine ganze Weile. Und damit liege ich wohl voll im derzeitigen Living Trend. Denn Typografie hat die Wohnwelt ja schon längst erobert, egal ob Worte, ganze Sätze und Statements oder ganz nach dem Motto "less is more" nur einzelne Buchstaben.




Besonders toll finde ich da die Poster von Playtype. Wie z.B. hier das Poster aus der GREY Kollektion. Und wem die Buchstaben genauso gut gefallen, wie mir, der kann sie auch ganz einfach selbermachen.

Für mein R habe ich lediglich 2 Bögen Tonpapier ( in Grau und Schwarz ), sowie einen Bilderrahmen und eine Schere benötigt. Online sucht ihr euch eine schöne Schriftart für euren Buchstaben und druckt ihn in der gewünschten Größe aus. Für mein großes Poster habe ich den Bildteiler bei Photoscape benützt. Das Programm ist übrigens auch ein sehr nützliches Bildbearbeitungsprogramm, welches ihr euch kostenlos downloaden könnt. Der ausgedruckte Buchstabe wird dann auf das Tonpapier übertragen, ausgeschnitten und auf das zweite Papier geklebt. Nur noch rahmen und schon ist euer Typographie Poster fertig! Einfach, oder? ;-)


Einen schönen Start in den November und liebe Grüße,
Rebecca




Samstag, 1. November 2014

243) Yasin İle Muhabbet Celbi...

Eger bir kimseye muhabbet için okursan söyle dersin:
Allâhümme sehhirlî kalbi(muhabbeti istenen erkeğin adı) ibni (Annesinin adı) alâ mehabbetî
(Sizin adınız) binti (Annenizin adı) bi hakki ve bi hürmeti sûreî yâsîn bi
hakki ve bi hürmeti seyyidike yeza'sendeyûsin.                                                                                          Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkahü kâle men yuhyil
ızâme ve hiye ramîm. Kul yuhyîhellezî enseehâ evvele meretin
ve hüve bi külli halkın alîm. Ellezî ceale leküm mines seceril
ahdarinâran fe izâ entüm minhü tûkıdûn. Eveleysellezî
hakakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehüm
Belâ ve hüvel hallâkul alîm. nnemâ emruhu izâ erâde seyen
en yekûlelehü kün feyekûn. Fe sübhânellezî biyedihi melekûtü
külli seyin ve ileyhi türceûn. Sübhânel müneffisi an külli
medyûn. Sübhânel müferrici an külli mahzûn. Sübhânel
muhallisı an külli mescûn. Sübhâne men ceale ılmi hazâinühü
beynel kâfi ven nûn. nnemâ emruhu izâ erâde seyen en
yekûlelehü kün fe yekûn. Fe sübhânellezî biyedihi melekûtü
külli seyin ve ileyhi türceûn. Ve sallallâhü teâlâ alâ seyyidinâ
ve nebiyyinâ muhammedin ve alâ âlihi ve evlâdihi ve ezvâcihi
ve sahbihi ecmeîn. Lâ ilâhe illallâhül melikül hakkul mübin.
Muhammedin rasûlullâhi sâdikul va'dül emîn. Rabbenafteh
beynenâ ve beyne kavminâ bil hakki ve ente hayrul fâtihîn.
Daha sonra bu duayı yirmi (20) defa oku:
Selâmullâhi aleyküm yâ ricâlil gaybi selâmullâhi aleyküm yâ
ervâhal mukaddeseti yâ kutbez zemâni yâ kutbel aktâbi yâ
imâmânü yâ evtâdü yâ rukabâi yâ nücebâi yâ nükebâi yâ
efrâdü yâ ümenâi ve ecîbûnî ve egîsûnî bi kuvvetin ven zurûnî
bi nazratin ver hamûnî bi rahmetin ve hassılû murâdî ve
maksûdî ve kûmûnî alel havâîci bi rahmetike yâ erhamer
râhimîn.
En sonunda bin (1000) defa su iki ismi okursun:

Yâ karîbü Yâ semîu                                                 Usulül Bast                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Açık günde, Perşembe günü jüpiter saatinde veya Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece Jüpiter saatinde okunması tavsiye edilir.  İletişim: alaraunlu385@outlook.com